Mevlid Kandili
Doğumu ile âlemleri nurlandıran, insanlığa huzur getiren Hz. Muhammed Efendimizin (S.A.S) Mevlid Kandilini çok şükür bir kere daha idrak etmekteyiz. 19.11.2018 Pazartesi’yi Salı’ya bağlayan gece Mevlid Kandilidir. Peygamber Efendimiz dünyaya gelmezden evvel bütün dünyayı bir baştan bir başa; küfür, cehalet ve zulüm kaplamıştı. İnsanlık dışı hareketler ve akla gelebilecek her türlü rezaletler hüküm sürmekteydi. Tabir caiz ise insanlık bitme noktasına gelmişti.
Mübarek Beytullah, Allah’a şirk koşan müşriklerin elinde idi. Kâbe’nin içi ve dışı putlarla doldurulmuştu. İmandan eser kalmamış ve vicdanlar kararmış vazıyette idi. Zulüm alkışlanmakta; edep, hayâ ve ahlaktan eser yoktu. İnsanlar ahlaksızlık ve zulmün her çeşidini işler olmuşlardı. Mehmet Akif o günleri şöyle anlatıyor: “Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta; / Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!”
İnsanların fikirleri felç olmuş, ne mabudu bilen ve ne de Hz. Allah’a (C.C.) ibadet için mabetlere giden kalmıştı. Böyle bir durumda insanlık kendisini kurtaracak ahir zaman Peygamberini bekliyordu. O beklenen Resul: “Hz. Adem’in heybetini, Hz. Nuh’un hilmiyetini, Hz. Eyüp’ün sabrını, Hz. İbrahim’in teslimiyetini, Hz. İsmail’in itaatini, Hz. Yusuf’un güzelliğini, Hz. Musa’nın yed-i Beyzasını, Hz. İsa’nın ruhlara hayat iksiri gibi nüfuz eden nefesini kendinde toplayan Ekmelurrusul olmalıydı. O da Hz. Allah’ın (C.C.) lütfu insanlığa bir defa daha erişecekti. İnsanlık çekmekte olduğu çileden kurtulacaktı. Bu, Hz. Muhammed’in (S.A.S.) doğumu ile gerçekleşecekti. Akif şöyle diyor: “On dört asır evvel yine böyle bir geceydi, / Kumdan ayın on dördü bir öksüz çıkıverdi.”
Peygamberler peygamberi Hz. Muhammed (S.A.S.) Mekke-i Mükerreme’de Rebiulevvel ayının on ikisine rastlayan bir Pazartesi günü dünyaya şerefler kazandırmıştır. Daha henüz tan yeri ağarmadan Mekke ufuklarından doğan nuri Muhammedi ile bütün dünya aydınlandı. Hikmeti ilahi olarak Rebiulevvel ayının Peygamber Efendimizin hayatında çok önemli bir yeri vardır. Hz. Resulullah Efendimiz (S.A.S.) Rebiulevvel ayında doğdu. Bu ayda Mekke’den Medine’ye hicret etti. Bu âlemden ebedi aleme de Rebiulevvel ayında göç etti. Peygamberimizin Rebiulevvel ayında doğduğunda ittifak vardır. Ancak ayın kaçında doğduğu üzerine ihtilaf varsa da ekseri ulema Peygamberimizin Rebiulevvel ayının 12. Pazartesi günü doğduğu üzerinde birleşmişlerdir. Merhum Süleyman Çelebi bu kutlu doğum olayını şöyle anlatıyor: “Ol Rebiulevvel ayın nicesi, / On ikinci gece isneyn gecesi”
Bazı tarihçiler fil vakasını, bazı tarihçiler de Kâbe’nin tamirini esas alarak Peygamberimizin doğumunu hesaplamışlardır ve bunun için de farklılık meydana gelmektedir. Peygamber Efendimiz Mekke-i Mükerreme’de büyük dedesinden, dedesi Abdulmuttalip’e intikal eden Da’rüd- Tabai denilen evde dünyaya gelmiştir. Şu an Peygamberimizin doğduğu ev Mekke’de kütüphane olarak kullanılmaktadır.
Peygamber Efendimizin dünyaya gelmesi ile yeryüzünde birçok mucizeler meydana gelmiştir. Bazılarını sayarsak: Kisra’nın sarayının burçlarının yıkılması, İran’da bin yıldan beri yanan Mecusilerin ateşinin sönmesi, Save Çölü’nün kuruması bunlardan sadece bazılarıdır. Peygamber Efendimizin doğduğu gece zuhur eden bazı olaylardan dolayı Yahudi âlimleri: “İsrail oğullarından peygamberlik gitti. Yahudi âlimlerinin itibarı kalmadı” diyerek hayıflanmışlardır.
Abdulmuttalip, torunu Hz. Muhammed’in (S.A.S.) doğumuna çok çok sevindi. Çok genç yaşta kaybettiği oğlu Abdullah’ın acısını dünyaya gelen nur topu torunu ile hafifletmiş oluyordu. Torununun doğumu üzerine bir ziyafet tertipliyor. Mekke’nin ileri gelenlerini bu ziyafete çağırıyor ve bir erkek torunu doğduğunu adını da Muhammed koyduğunu bildiriyordu. Davete katılanlar torununa bu ismi neden taktığını sorduklarında şu cevabı veriyordu: “Onu gökte meleğin, yerde beşerin çok seveceğini umuyorum. Bu sebeple ona bu adı koyuyorum” dedi.
Peygamber Efendimizin en yaygın ismi Muhammed’dir. Kur’an-ı Kerimin dört ayrı suresinde bu mübarek isim geçmektedir. Bunun dışında Peygamberimizin: Taha, Yasin, Hadi, Nur, Müddesir, Rahim, Rauf, Beşir, Nezir, Ahmed, Mustafa, Mahmud gibi isimleri de vardır. Peygamberimiz baba ve anne tarafından asil ve yüce bir soya sahip bulunmaktadır. Nesep âlimleri Abdullah’ın soyunu Hz. İbrahim’e kadar çıkartmaktadırlar. Peygamberimizin 20. dedesi Adnan’a kadar nesep âlimleri ittifak etmişlerdir. Peygamberimizin annesi Zühre oğulları kabilesinin reisi Veheb’in kızıdır. Onun soyu da Peygamberimizin 5. dedesi Kilab da aynı soyla birleşmektedirler. Peygamber Efendimiz, bir hadisi şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Ben Âdem oğullarının (yaşadıkları) asırlarda (dededen babaya intikal ettirilerek gönderildim. Nihayet içinde bulunduğum asra gelmiş oldum. Allah, İsmail’in evladı arasından Kinane’yi, Kinana; oğullarından Kureyş’i, Kureyş’in içinden Haşımoğulları’nı seçti. Beni de Haşımoğulları arasından seçti” buyurmaktadır.
Hz. Allah (C.C.) Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimizle alakalı olarak şöyle buyuruyor: “And olsun, size kendinizden öyle bir peygamber gönderilmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve güç gelir. Üstünüze çok düşkündür. Müminleri cidden esirgeyicidir, bağışlayıcıdır.”(Sure-i Tevbe 128)
Resulullah Efendimizin babası, Peygamberimiz henüz ana karnında iken ticaret için çıktığı Suriye yolculuğunun dönüşünde, yirmi beş yaşında iken Medine’de vefat etmişti. Peygamberimiz doğduğunda O’nu öz annesi üç veya yedi gün kadar emzirmişti. Evvela Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe, sonraları ise Halime-i Sadiye, Peygamberimize sütanalık yapmıştır. Peygamberimiz beş yaşına kadar sütanası Halime validemizin yanında kalmıştır. Bu zaman zarfında Halime validemizin evinde çok büyük bereket ve bolluklar göze çarpmaktadır. Hatta Peygamberimizi alıp evine götürürken bile birçok alametler zuhur etmişti. Peygamberimiz sütanasının yanında iken Hz. Cebrail ve bir kısım melaikelerle meleki bir ameliyat geçirmiştir. Peygamberimizin kalbini açarak “Bu şeytanın sendeki nasibidir” diyerek çıkarıp atmışlar. Daha sonra kalbini, altından yapılmış bir tasın içinde zemzemle yıkayıp yerine koymuşlardı. O an beraber oynadığı çocuklar hemen Hz. Halime’ye koşarak “Muhammed öldürüldü” diye haber verdiler. O anda Peygamberimizin rengini biraz sararmış buldular. Hz. Enes (R.A.) diyor ki: “Ben, Resulullah’ın göğsünde dikiş izleri gördüm.”
Resulullah altı yaşına gelince; anne Hz. Amine (R.A.) oğlunu ve Ümmü Eymen’i yanına alarak zevci Abdullah’ın kabrini ve Neccaroğulları adı verilen hısımlarını ziyarete gitmek maksadı ile Medine’ye gitmişlerdi. Dönüşte Mekke’ye yaklaştıklarında kendi halini anlayan ve ölüm vaktinin geldiğini idrak eden Hz. Amine oğlunun yüzüne bakarak şu beyitleri söyledi: “Eğer rüyada gördüğüm doğru çıkarsa, sen insanlara ve cinlere helal ve haramı bildirmek üzere peygamber gönderileceksin. Kavimlerle beraber devam edip gelen putlardan Allah seni korudu. Her yaşayan ölür. Her yeni eskir. Yaşlanan herkes zeval bulur. Her çok tükenir. Evet, (fani olmam itibarı ile) ben de öleceğim. Fakat ebediyen anılacağım. Zira oğlumu hayırlı bir halef bırakıyorum” dedikten sonra fani âleme gözlerini kapadı. Böylece Peygamberimiz altı yaşında annesinden de öksüz kaldı. Sekiz yaşına kadar dedesi Abdulmuttalib’in yanında kaldı. O da vefat edince amcası Ebu Talib’in yanına gitti.
Resulullah Efendimizin çocukluğu son derece afif geçmiştir. O putlardan nefret eder, doğruluktan ayrılmazdı. Doğru sözlü olup yalana çok kızardı. O’nun meziyetlerini saymak, anlatmak ve yazmak mümkün değildir. Hiç kimseden tahsil görmediği halde ilim ve irfanın zübdesi idi. Mübarek dudakları kıpırdadığı zaman ağzından ledünni ilimler akardı. Bir hadisi şerifinde Peygamberimiz: “Beni Rabbim terbiye ettiği için edebimi güzelleştirdi” buyurur. (Feyzulkadir C.1 s.224)
Yeniden Mevlid Kandilini idrak ettiğimiz Peygamber Efendimizin on üç senesi Mekke-i Mükerreme’de, geri kalan kısmı Medine-i Münevvere’de geçmiştir. O insanların en sevgilisi, âlemlere rahmettir. O, son derece mütevazı, merhametli ve insanlık tarihinde en güzel ahlaka sahip olan mübarek zattır. Açık ifadeli, tek tek konuşur ve hiçbir zaman yalan konuşana itibar etmezdi. Allah’ın sevgili kulu Hz. Muhammed’i (S.A.S.) anlatmaktan aciziz.
Peygamberimizin doğumu ile alakalı olarak dini kitaplarda birçok harikulade haller vardır. Onları buraya alıp bir bir saymamız mümkün olmuyor. Mevla’m cümlemizi şefaatine nail eylesin. İnşallah bu Mevlid Kandili âlem-i İslam’ın kurtuluşuna ve akan Müslüman kanının durmasına vesile olur. Bu mübarek geceye elimizden geldiği kadar evradu ezkarla geçirmeye ve uyanık olmaya gayret edelim. Müslümanlar olarak birbirimize gıyaben dualar etmeye çalışalım. Secdelere kapanıp gözyaşları dökelim. Bu vesile ile bütün Müslüman kardeşlerimin Mevlid Kandillerini gönülden tebrik eder ve sözlerimi şairin şiiri ile bitirmek isterim: “Kalemle kal ile tarif olunmaktan münezzehsin. / Nekaisten seraba aksin ya Resulullah.”
Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi ile Resulullah Efendimiz’in şefaatleri hepimizin üzerine olsun. Amin..