• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Sandıkçıoğlu
Ali Sandıkçıoğlu
..
TÜM YAZILARI

Meğerse mumdan heykel insanların arkasından koşmuşuz…

30 Ağustos 2025
A


Ali Sandıkçıoğlu İletişim: [email protected]

Meğerse mumdan heykel insanların arkasından koşmuşuz…

ALİ SANDIKÇIOĞLU

AÇIKLAMA:

Bu yazımda bir şahıs veya zümre kast edilmemiştir.

Yazıyı bir kalıp gibi düşünün. Kimler bu kalıba uyuyor ise onlar hedef alınmaktadır.

Yıllarca arkalarına takılarak gittiğimiz, esasında kendilerini çok büyük, maddeten ve manen tekamül etmiş insanlar olarak kabul ettiğimiz, kendilerine ağabey, amir, büyük, başkan “idareci”, “Bölge idarecisi” “teşkilat başkanı,” “Cemaat lideri”, “hoca efendi”, “Şeyh hazretleri”, “şeyhin vekili” diyerek karşılarında el pençe durduğumuz, her söylediklerine “itaat edilmelidir” diyerek baş üstüne dediğimiz nice insanların gel zaman sonra meğerse mumdan yapılmış heykeller gibi hareketsiz, korkak, haksızlık ve yanlışlara karşı çıkamayan, tepki koymaktan çekinen, bile bile yanlışa kendi çıkarını düşündüğü için ses çıkarmayan, evet diyen, Hasanları bırakıp Hanslarla dost olmayı yeğleyen insanlar olduklarını çok geç de olsa sezdik ve öğrendik ne yazık ki geç de olsa tanıdık, anladık.

Ancak nice insanların hem maddiyatlarını hem de enerjilerini sömürdüler. Söndürdüler.


Hepsi bizleri avam tabiri ile kendi çıkarları için itaat, itaat, hizmet, hizmet, teveccüh diyerek soru soramayan, sorgulayamayan, düşünemeyen birer “Piyon” gibi kendi menfaatları için kullandılar.

Bizlerden maddeten ve manen istifade etmeye çalıştılar. Ettiler bile.

(Her yönü ile dinine, mukaddesatına, vatanına, bayrağına bağlı insanları istismar ettiler.) Saf, temiz, inanmış, bir çok samimi Müslümanların arzularını, isteklerini heyecanlarını hiç ettiler.

Biliyorum ne yazık vicdanı muhasebeyi terk etmiş, menfaat, çıkar ve makam sahibi olmak uğruna gözlerini kör olmuş, beyinlerini tavana asıp, gözlerine at gözlüğü takanlar bu yazım için bana daha çok kızacak hatta saldıracaklar. Varsın saldırsınlar.


Bizim niyetimiziz “Rıza-i ilahidir.” Yalandan el öpmek, yalana, yanlışa alkış yapmak veya dünyalık bir menfaat kapmak için değildir. Elimizden geldiği kadar doğruları ortaya koymaya çalışmaktır. Rabbim imkan verdiği müddetçe yazmaya devam edeceğim inşallah.

Herkesin bizim gibi düşünmesi zaten düşünülemez. Takdir edenler de olacak, tekdir edenler de olacak.

Yeter ki, edep ve ahlak ölçülerini aşmayalım.

Elbette tek bir şahsı veya zümreyi kast etmiyorum. Nasıl ki su akar yerini bulursa bu yazıda anlatacaklarımda gider sahiplerini bulur. Hani güzel bir ata sözümüz var: “Yarası olan Gocunur.”


 

Gocunanlar varsın gocunsunlar. Yarası olmayanlarda zaten üzerlerine almazlar. Vicdanı muhasebeleri ile takdirde ederler, Allah razı olsun derler. (Birçok yazım için Anadolu’daki arkadaşlardan tanıdığım, tanımadığım çok güzel tebrik ve dua telefonları alıyorum.


Bu arada samimi bir şekilde (İhlas ve samimiyetle her hangi dalda, hangi gruptan olursa olsun hizmet eden değerli insanları, tarikat, cemaat mensuplarını, ilim adamlarımızı tenzih ederim. Sözlerim onlara değildir.)

Nicelerini tanırım özellikle İstanbul salatin camilerinin kürsülerinden Ümmeti Muhammed’e dünyanın faniliğinden bahis ettiler. Dünyanın peşinden koşulmamasının gerektiğini anlattılar ancak kendileri hayatları boyunca dünyalık yığmaya çalıştılar. Dini İslam’ı ve bulundukları makamları hep istismar ettiler.

Apartmanlar, hanlar, köşkler sahipleri oldular. En lüks arabalara bindiler. Halen bir çok şeyh(!) Milletimizin gözü önünde: İslam’a hizmet ediyorum diyerek bağlıları, saf ve temiz Müslümanlar af edersiniz (Merkebe ) binemezken onlar: En lüks milyarlık arabalara binip sohbete, zikir halkalarına öyle gidiyorlar!? Utanmadan birde bunun adına hizmet diyorlar… İhlas diyorlar. Rıza-i İlahi, Nur ve bereket diyorlar.


 

Bir kısım sözde şeyhlere babaları tarafından Müslümanlar istismar edilerek elde edilen servet paylaşmak için birbirlerine amansız düşman oldular. Mahkeme kapılarından eksik olmuyorlar.

Kendilerine ziyarete gidenlerin daha ahvalini sorup soruşturmadan getirmiş olabileceği hediyeyi “Nedir?” diye hesap etmeye çalışırlar. Kalpleri ve beyinleri dünyalıklara nasıl ulaşacağımın hesapları ile doludur.

Bizlere dünya bir gölgedir, gölgenin arkasından koşmayın dediler. Ancak kendileri koşar adımlarla gölgeyi takip ettiler. Halen etmeye devam ediyorlar. Kalpleri başka, dilleri başka.. Riya, gösteriş ve istismardan başka bir şey yok.

Bir kere daha istirham ediyorum:

Ne olur beni yanlış anlamayınız. Ne kıskancım, ne de servet düşmanıyım. (Verenin de, alanın da Allah olduğuna iman ederim. Elhamdülillah.) Tabii helal ve haramı gözetmek şartı ile.


 

Yıllar önce S. Arabistan’dan ve Almanya’dan kendisine gücüm nispetinde yardımcı olmaya çalıştığım (İsimleri mahfuz halen hayatta olan bazı hoca arkadaşlarım var.(Makbuzlar elimdedir.)Şimdi milyarlarla oynuyorlar.) Milyarlık arabalara biniyorlar, keza milyarlık dairelere oturuyorlar.

Hani bizler Allah rızası için hizmet edecektik? Madde bizim için ikinci planda idi… Şimdi ne oldu da hepimiz maddenin, dünyanın, servetin peşinden koşar olduk? Hem de milli ve manevi değerleri yüce İslam dinini istismar ederek.

Hepsi bizler Allah rızası için hizmet ediyoruz. Dünyalık bizim için önemli değil diyorlardı. Hani biz dünyaya değer vermeyecektik, itibar etmeyecek tik?.. Nedir bu dünya sevgisi? Neden dünyalığın ve madenin peşinden koşar olduk?..

Ümmeti Muhammed’in evladına gıybetin haram olduğunun söylediler. Ancak kendileri özel ziyafetlerde, çay sohbetlerinde tam olarak gıybet bataklığına battılar. Ölmüş kardeşlerinin etlerini yemekte bir beis görmediler. Hizmet arkadaşlarına hiçte uygun olmayan müstehcen lakaplar taktılar.


 

Bizlere itaat, itaat dediler. Beyinlerimize bunu kazıdılar. Ancak kendi makamlarına, çıkarlarına ve kendilerine her hangi bir sürette dokunulduğunda ferya’du figan ederek dün abi dediklerine, başkanım dediklerine en ağır şekilde hücumlara kalktılar, saldırdılar, hakaretler etmekten geri durmadılar. Ne hizmet kaldı, ne samimiyet, ve nede ihlas…İhlas , samimiyet ve hizmet aşkı uçup gitti.

Dün birlik beraberlikten bahis eden mumdan insanlar gün geldi kendileri en büyük fitneci, ayırımcı oldular. Dostlarını, hizmet ve dava arkadaşlarını sırtlarından hançerlemekten geri kalmadılar…

Tasavvufi ve siyasi yaşantılarında tam bir zikzak çizenler oldular. Facırlarla, fasıklarla beraber olmaktan çekinmedi ler..(Onları desteklemeyi tavsiye ettiler) (Ülkemizde tarikat, cemaat adı altında oynanan oyunları, devletimiz ,milletimiz en ince noktasına kadar bilmektedir.) Gün gelir yapanlardan hesapları hem bu alemde hem de ebedi alemde sorulur.

Dünyalık elde etmek için bu ezan, bayrak vatan düşman larıyla birliktelikleri için “Divani salihin den izin ve karar çıktığını”(!) utanmadan ilan ettiler. Saf , temiz insanları yalanları ile kandırdılar…

Dün idareleri altındaki insanlara yabancıların yazdıkları kitapları (Dinin kitapta olsa )okumayın , onların sohbetlerini dinlemeyin kalbiniz kararır dediler.

Bugün dün öyle söyleyenler o tür yazarlarla sarmaş dolaş… Sohbetine gitmeyin dedikleri ile şimdi birlikte hizmet (!) etmeye çalışıyorlar.

Dün bizlere sakın kafirlerle, fasıklarla, facirlerle dost olmayın diyenler bugün ezan ve Kur’an düşmanları ile kol kola girerek devletimizin, milletimizin aleyhine olabilecek birçok fiile katılmakta beis görmüyorlar.


 

Dün özel sohbetlerde, cami kürsülerinde Ayasofya açılsın diye duygulu nutuk atanlar. Bugün Ayasofya'yı Muhterem Tayyip Erdoğan bey açtı diye, bağlılarına Ayasofya ziyaret yasağı ve orada gidip namaz kılanlara cezalar uyguluyor. Yasaklar koyuyorlar!?.(Ülke genelinde bunun için birçok örnek var.)

Aynı yasak Çamlıca camii için de devam etmektedir. Bu ne perhiz ne lahana turşusu? Yazıklar olsun sizlere.

Dün bu mumdan insanların bir kısmı es kazara eşi ile hacca veya Umreye gidenlere en ağır hakaretleri yaparlarken, tabir caiz ise “İhraç kararı” uygularlarken, bugün maiyetindeki kapı kullarının(Sözde kot pantolonlu bıyıksız, acaip kıyafetli hocalarının (!) ellerine birer çanta vererek kapı kapı, sokak sokak hacca, Umreye gidecek kadın ve erkekler aratıyorlar. 

Dün kesinlikle dışardan imtihanla da olsa dahi, bütün okulların kapılarını kendilerine emanet edilen millet evladına kapatanlar, hiç te vicdanları sızlamadan, Allah'tan korkmadan kendi çocuklarını kızlar dahil en iyi okullarda okuttular..

Bugün çeşitli özel veya devlet kademelerin de erkeklerle beraber çalışmalarında hiçbir şekilde sakınca görmemekteler. Bağlılarına haram kendilerine ise helal yaptılar..


 

Bir çok hoca efendinin, şeyhlerin kızları günümüzde avukatlık yapıyor, diğer meslek dallarında erkeklerle beraber çalışıyor. Onlar idare makamında oldukları için hiçbir sakınca yok.

Kızlarımıza okul için bütün kapıları kapattılar. Kendi çocuklarına ise sonuna kadar açtılar.

Bu mumdan insanlar, Gömlek değişir gibi kısa süreli zaman dilimlerinde siyası görüşlerini de çıkarları için değiştirmekteler. Dün siyah dediklerine bugün rahatlıkla beyaz diyebiliyorlar.

Makam, mevki, para pul hangi tarafta ise bizim hizmet ehli efendiler hemen direksiyonlarını o tarafa çevirip onların limanlarına demir atıyorlar.

Bu insanlar varsın dün Kur’anı , Ezanı, dini yasaklayanlar olsun bizim mumdan heykel misali olan büyük (!) sandığımız , esasında küçüğünde küçüğü olan insanlar için fark etmez.

Merhum Demirel’in dediği gibi “Dün dündür, bugün bugündür.” Der gerekirse bir ateistin, bir vatan ve bayrak düşmanını arkasından da koşabilirler. Koştuklarını milletimiz görüyor.


 

Bu mumdan heykel başkanlara, ağabeyler, şeyhler, pek muhterem (!) idareciler bütün bu yaptıklarını itaata bağlar, kendilerine karşı çıkılmamasını ister ve şayet kendilerine karşı çıkılırsa itaatsız oldukları öne sürerler.. O kadar ileriye giderler ki; Kendilerine itaat edilmezse resulullaha, sümme haşa Allahu Taala hazretlerine itaaat edilmemiş olunur.

Oysa İslam dininde itaat incelediğimizde

İTAATIN : Kelime manası, “söz dinleme, boyun eğme, buyruğa uyma” olan itaat kelimesi; ıstılah olarak, “verilen buyruğa ittibâ etme, emre uyma, boyun eğme, âmirin emirlerini dinleyip ona göre hareket etme” anlamlarına gelmektedir.”

Yazımızı ayeti kerime ve hadisi şerifler mealleri ile noktalayalım;


 

     “Şu halde âmirin her emri, memuru mesûliyetten kurtarmaya kâfi gelmez. Bilfarz bir memur, âmirinin emriyle rüşvet alsa veya sirkat (hırsızlık) yapsa, mesûliyetten kurtulamaz. Bu mânâ, âmirin hilâf-ı kanun (kanun dışına çıkan) emri, memuru mes’uliyetten kurtarmaz.” (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dîni, Kur’ân Dili, c: II, 1376)

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- daha net bir ifadeyle bu sınırı şöyle çizmiştir:

“Allâh’a isyânın olduğu yerde, mahlûka itaat edilmez.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/432)

Bir diğer hadisi şerifinde peygamber efendimiz (sas) şöyle buyurmaktadır:

“Masiyette (günahta) itaat olmaz. Şüphesiz ki itaat, meşrû dairededir.” (Buhârî, Ahkâm, 4; Müslim, İmâre, 38)

Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Cem Erdem

Atatürke laf edememiş :)))

Ah hoca ah

Siz dini biliyorsunuz ama dinin başına kimlerin ne çoraplar örmeye çalıştığını iyi görememiş siniz. Bu yazınız maşallah doğrular ile dolu fakat ... "Merhum Demirel..." İfadesi hiç olmadı. Allah ve Resulü nün düşmanı münafık olduğu tescilli olan birini merhum demek, çok ama çok büyük bir gaflettir sizin gibi okur yazar biri için. Lütfen... Eski cemaat buyukleriniz Demirel i desteklediği için siz de onu ovmeyin. Gerçeği görün. Demirel küfre hizmeti bile isteye ve severek yapmıştır. Uyanın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23