• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Sandıkçıoğlu
Ali Sandıkçıoğlu
..
TÜM YAZILARI

İyilik ettiğin insanın şerrinden kork!

14 Mart 2020
A


Ali Sandıkçıoğlu İletişim: [email protected]

Yazının başlığı biraz tuhafınıza gitmiş olabilir. Sabırla yazımı sonuna kadar okursanız neyi ifade etmek istediğimi çok rahat bir şekilde anlayabilirsiniz. Dinimiz her ortamda insanlara ve bütün canlılara iyilik etmeyi emrediyor. Bu hususla alakalı Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamber Efendimizin (SAS) hadisi şeriflerinde iyilik yapmaya teşvik eden ve iyilik yapmanın çok sevap olduğunu belirten ayeti kerime ve hadisi şerifler vardır. Birkaç tanesinin mealini yazımızın başına aldıktan sonra esas mevzuumuza dönelim.

“Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah’a teslim ederse, artık onun Rabbi katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.” (Bakara, 112) Bir başka ayeti kerimede: “İyilik yaparak kendini Allah’a teslim eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim’in dinine uyandan daha güzel dinli kimdir? Allah, İbrahim’i dost edinmiştir.” (Nisa, 125) Hep söyleriz “İyilik eden iyilik görür” diye. Ne var ki cibilliyeti bozuk, kötü bir insana iyilik yapan gün gelir ondan kötülük görebilir. Hz. Peygamber Efendimiz (SAS) bir hadisi şerifinde: “İyilik yaptığınız insanın şerrinden sakının” buyuruyor. Elbette ki hadisi şerifi ile Peygamber Efendimiz (SAS) herkese yapılan iyiliği kastetmiyor. Karakterleri kötü ve bozuk insanları işaret ediyor. Kötü olan bir insana iyilik yaptığınız zaman her an ondan sakının, ondan korkun, ondan kötülük gelebilir. Şayet o iyilik yapılan insanın -eskilerimizin deyimi ile “mayası bozuk”- karakteri ve cibilliyeti kötü ise paraya, pula, mala, mülke, makama ve baş olma sevgisi varsa, böyle bir insana yapılan iyilikler sonunda iyiliği yapan için çok sıkıntılara sebep olabilir.

Şeyh Sadi Bostan isimli eserinde şöyle der: “Birisine iyilik ettiğin zaman ben efendiyim, beyim; o bana muhtaçtır diye büyüklenme! Zaman kılıcı o muhtaç kimseyi vurmuş deme! Zira vuran kılıç henüz kınına girmemiştir; Mümkündür ki, o kılıç bir gün seni de biçer.” Aynı eserinde Şeyh Sadi şu şekilde açıklama yapar: “Kapına bir garip gelince eli boş gönderme. Allah göstermesin belki bir gün sen de garip olur, kapıları dolaşırsın. Gönlü yaralı olanların hatırlarını sor, onlara bak. Belki bir gün sen de o vaziyete düşersin. Sen ki bir şey istemek için kimsenin kapısına gitmiyorsun; Buna şükrane olarak, kapına gelen yoksulu kovma, ona surat asma, onu tebessümle karışla…”

Kişi karakterli, inançlı gerçekten ihtiyaç sahibi ise elbette ki ona iyilik yapılmalı. Ancak işin içine menfaat girdiğinde, kişi kendi menfaatini ön plana çıkartırsa, menfaatperest olursa ona yapılan iyiliklerden sıkıntılar doğabilir. Esas itibarı ile kötü kimseler hiçbir zaman kadirşinas olamazlar, onlar nankördürler. Kur’an-ı Kerim’inde Cenab-ı Hakk; “Allah ve resulü kendi lütuflarından onları (kötüler) zenginleştirdiği için öç almaya kalkıştılar” buyuruyor. (Tevbe, 74) Demek oluyor ki, kötü olan kimselerin iyilik edenlere zararları dokunabilir. Onun içinde ecdadımız: “İyilikten maraz doğar” demişlerdir. Bu ve bunun gibi sözler iyiliğin mutlak zararlı olacağını ifade etmez. Bir kısım kötü insanlara iyilik edilince yapılan iyilik kötülük olarak geriye dönebilir demek istiyorlar. Tarihi birçok vakalarda bu durum sabittir.

Hz. Ali (RA) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Kötü kimse, kendisine iyilik yapılınca katılaşır. İyilik edene zarar verebilir.” Bir Allah dostu ise şöyle der: “Kötüye iyilik edince, ahmağa acıyınca, onlardan gelecek kötülükten sakının. Bir menfaat elde etmek için seninle arkadaşlık edenin şerrinden sakının! Çünkü beklediği şey kesilince, özür kabul etmez.” (Şu’ab-ul-iman) Hz. Peygamber Efendimiz (SAS) Cenab-ı Hakk’a şu şekilde dua ettiği rivayet edilmektedir: “Ya Rabbi, kötü birinin bana iyilik etmesini nasip etme!” (Deylemi)

Allah (C.C) rızası için iyilik yapmaktan korkmamak lazım. Atalarımız; “İyilik eden, iyilik bulur.”, “İyilik et, denize at, balık bilmezse Halik bilir” demişlerdir. Anlaşılan iyilikler Allah (C.C) rızası için yapılırsa yapana zararı olmaz. Hanesine sevap olarak yazılır. Yukarıda mealini vermiştim. Burada metnini de vermek isterim. Hz. Peygamberimiz (S.A.S) bir hadisinde şöyle buyuruyor: “İtteki şerre men Ahsen te ileyh mine’l –leimi”. Bazı kaynaklarda sonunda şu ilavenin olduğu görülür: “İn kane leimen” (Hadisi şerifi Türk harfleri ile yazdığım için ilim erbabından özür dilerim.) Yani iyilik ettiğiniz insan, cibilliyetsiz, karakteri bozuk, alçak ise onun şerrinden sakının. (Keş-ful Hafa, c.1 s.36) Alıntı yaptığım kitabın Arapça metnini de koyuyorum.

 

Hz. Resulullah Efendimiz (SAS) bir hadisi şerifinde ise şöyle buyurmaktadır: “En iyiniz kendisinden hep iyilik beklenilen ve şerrinden emin olunandır. En kötünüz kendisinden iyilik beklenilmeyen ve şerrinden emin olunmayandır.” (Tirmizi) Kitaplarda şöyle bir kıssa geçer. Bedevi çölde devesi ile yol alırken önüne bir kişi çıkar. Susuz kaldım. Ne olur bana içecek su verir misin der. Bedevi devesinden iner, yaya olan insana su verir; su isteyen suyu içtikten sonra, suyu verene bir tekme vurur onu yere düşürür ve atlar devesine kaçmaya başlar. Suyu veren kişi devesini kaçıran insana arkadan şöyle seslenir: “Hey Yolcu! Deveyi al git ama; senden bir ricam ver. Sakın bu olayı kimseye anlatma.” Bu seslenişi tuhaf bulan deveyi kaçıran yolcu sebebini sorar. Devenin esas sahibi; “Eğer bunu başkalarına anlatırsan bu her yerde duyulur ve insanlar bir daha çölde susuz kalmış birini gördüklerinde ona asla yardım etmezler, bir yudum su dahi vermezler” der.

İyiliğe karşı kötülük insanlıkla bağdaşmaz. Böyle bir durum çok çirkin ve ahlak dışı bir tutumdur. Bir kibarı kelam veya Arap atasözü ile yazımızı bir noktaya dikkat çekerek bitirelim. Adam der ki: “Küçük bir köpek yavrusu aldım. Onu yedirdim, içirdim, baktım, büyüttüm. Ne zaman büyüyüp köpek oldu o zaman da ayağımı ısırdı.” Değerli kardeşlerim hem dünyaya hem de ülkemize lütfen bir göz atınız. Dün makam sahibi olanlar veya kendilerine makamlar bütün zorluklar göğüslenerek verilenler makamlar, mevkiler, şanlar, şöhretler elden gidince nasıl da iyilik edenleri arkadan hançerliyorlar… Hani meşhur bir söz var ya “Sen de mi Brütüs?” misali… Günümüzde, ülkemizde yeni siyasi parti kuranların lütfen bir önceki hayatlarına, davranışlarına, gösterdikleri samimiyetlerine(!) bakınız. Yaptıkları konuşmalarını dinleyiniz. Yazdıkları yazıları okuyunuz. Bir de şimdiki; geçmişi unutarak, arkadaşlarını karalayarak, “Siz bilmezsiniz, en iyisini biz biliriz, bizler yaparız” diyen eşhasa bakınız? Milletimiz oynanan her türlü oyunları görecek, çözecek ve anlayacak zekâ düzeyine sahiptir. Çok şükür. Birisi de benim hemşerim olmak üzere (Eski Hoca Efendi) geçmişi unutup, sesleri kayıtlarda, yazıları sahifelerde dururken, nasıl da koşar adımlarla yeni şeflerin yanına gidip yer kapmaya çalışıyor ve onlarla pozlar veriyorlar… Neredesin ey dürüstlük? Neredesin ey mertlik? Neredesin ey vefa? Üç kuruşluk maddi çıkar için feda mı edildiniz?

Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Elinize sağlık

Çok seviyeli bir yazı olmuş. Size yakışmış. Başka türlüsü beklenemezdi

polat

sayın sandıkcıoglu maalesef haklısınız.iyilik yapanlar karşılık olarak kötülük görüyor.Brütüsler sadece romada degil şu an içimizde yaşıyor ve çok var.Kendini hiç ummadıgı vede haketmedigi makamlaragetiren dostlarını satan vede karşı safa geçenlere vefasız veya brütüs demek bile kibar kalir.onun için vatandaşın oyuyla lider olan fazla iyi niyetli ve müsamahakar olmaması lazım.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23