• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Sandıkçıoğlu
Ali Sandıkçıoğlu
..
TÜM YAZILARI

Hizmet hizmet diyerek hakkımızı gasp ettiler!?..

04 Ekim 2025
A


Ali Sandıkçıoğlu İletişim: [email protected]

Hizmet hizmet diyerek hakkımızı gasp ettiler!?..

ALİ SANDIKÇIOĞLU

Bu haftaki yazımda tamamen gerçek, şahsımla alakalı olan bir hikayeyi anlatacağım için pek muhterem AKİT Okuyucularından özür diler, beni anlamalarını ve yazımı sabırla sonuna kadar okumalarını istirham ederim.

Bu yazımla inşallah benim gibi mağdur edilmiş, hakkı gasp edilmiş sesini çıkaramayan arkadaşlara tercüman olmuş olurum.

Bu tip haksız ve hukuksuz işlere insan kolay kolay akıl erdiremiyor.

İnanası gelmiyor.

Hayatta insan aklının ucundan geçiremeyeceği türlü hadiselerle karşılaşabiliyor: İşte benim anlatacağım hikayem de onlardan biri.


Yıl 1966-67 seneleri İstanbul’da Süleyman Hilmi Tunahan (ks) hazretlerine bağlı Kur’an kurslarının sayısı o tarihlerde bir elin parmakları kadardı.

Bu kurslardan bir tanesi de İstinye Kur’an Kursu idi. Derneğin Tüzüğünü halen hayatta olan işadamlarımızdan (O tarihlerde ikimizde gençtik.) H. Şükrü Kabil'in yazıhanesinde yazdık ve Kur’an Kursunun kurulmasına İstinye’de taş ocağı işleten hemşerilerimizin yardımları ile öncülük ettik. (Ne yazık şimdi talebesiz, boynu bükük o eski feyizli günleri arıyor.)

Kısa bir sürede sıfırdan üç katlı bir bina yaptık. Diyanet İşleri Başkanlığı kurs öğretmenliği için imtihan açtı.


 


İmtihana girdim, kazandım ve resmi Kur’an kursu öğretmeni oldum. Yd. Sb. Olarak askerliğimi yapmak üzere, Balıkesir İd. Ve lojistik hizmetler okuluna gidinceye kadar orada Resmi Kur’an kursu öğretmenliği görevinde bulundum. Yüzlerce Anadolu evladına Müftülük tasdikli Belgeler verdik.

Bir gün Köyden Komşumuz aynı zamanda da hocamız olan Merhum H. Hüseyin Kaplan hoca efendi beni çağırdı.

Bana: “Ali biz Ku’ran kursları olarak bir matbaa şirketi kurmak istiyoruz. İşadamlarından: Kamil Denizolgun, İbrahim Makas birçokları rahmetli olan bir kısım hoca efendiler ve o zamanın Süleyman efendi hazretlerine bağlı işadamları şirket kurucuları arasında idi.

Ancak şirketin kuruluş sermayesini bulmakta zorlanıyorlardı.

O yıllarda kısmen fakirlik ve yokluk yılları idi.

Benden babana söylesen bize ortak olsa, yahut sen ortak olsan olur mu? Deyip babamdan para istememi söylediler.



 

O zamanlar rahmetli babam Ankara’da müteahhitlik yapıyordu. Maddi durumu oldukça iyi idi.

Ankara’ya gittim durumu babama anlattım. Hizmet maksadı ile “FAZILET NEŞRİYAT” diye bir matbaa şirketi kurulacak dedim.

Babam bana o zamanın parası ile Beş bin TL. verdi. Geldim Şirketin kuruluş merhalesini yürüten insanlara parayı verdim.

(O tarihlerde beş bin TL. hatırı sayılır bir para idi.)

Gel zaman git zaman sonra bizim kuruculuğumuz “Hisse senedine” döndü.

"Hizmettir" dedik. Kurucu olmasak da (beş bin) liralık hisse senedini aldık. (Tabii o zaman beş bin lira büyük para idi.)

Türkiye’de bulunmadığım, yurt dışında olduğum için:

Her seçimde benden vekalet istendi, ben de o zamanın şartlarında ya faksla veya posta ile adıma oy kullanılması için vekaletnameler gönderdim.

Sonra senedimiz 15.000 TL.'ye çıktı. S. Arabistan, Almanya gurbet sonrası birkaç kez telefonla şirkette çalışanlara hisselerimin akıbetini sordum. Bizim senetler ne oldu diye?


 

“Yakında sana döneceğiz, gereken bilgileri vereceğiz” denildi.

Hiçbir şekilde ses seda çıkmadı. Bir türlü yazılı ve sözlü bir bilgi alamadım. (Tabir caiz ise bizi muhatap bile kabul etmediler.)

(Üstelik ben bugünkü yolumuzla bağdaşmayan idarecilerle bir nevi kan uyuşmazlığı sebebi ile ters düştüm. Onların yaptıkları birçok yanlışları asla tasvip etmiyorum.

Ters düşmemizin en önemli sebebi büyük oğlum İsmail’in Sarıyer’de Ak Parti’nin kurucuları arasında yer alması idi. (Bugünkü yönetim kadrosu Tayyip beye çok amansız düşmanken, geceleri yurtlardaki öğrencileri kaldırıp Tayyip beye beddua seansları yaptırırlarken, Hacda Beytullah’ta, Altın oluğun karşısında ve Arafat’ta keza Tayyip beye aleni beddua yaparlarken sen nasıl olur oğlunu AK PARTİ kurucusu yaparsın?...

Oğlum birkaç dönem AK PARTİ Sarıyer ilçe yönetiminde ikinci başkanlık, bir dönem de Sarıyer de imar komisyonu başkanlığı yaptı.

(Geçirdiği ağır bir kalp ameliyatı sonucu şu an için sağlığı sebebi ile aktif politikada değil. Her türlü maddi ve manevi desteği yine aynı AK PARTİ’yedir.)

Oğlumun AK PARTİ’Yİ destekleme faturası bana kesildi. Ben “Yasaklı” (!) ilan edildim. Hakim de kendileri, savcı da kendileri bana hiçbir şey sorulmadı. Ayasofya’yı ziyarete gittiği için, Ak Parti’ye oy verdiğini açıkladığı için birçok hoca efendiye ve kardeşimize yasak (!) konulduğu gibi bize de yasak koyuldu. (Mahkememiz ebedi alemde görülecek inşallah)


 

Bu defa hisselerimin akıbetini öğrenmek için 22.05.2025 tarihinde bir dilekçe ile Fazilet neşriyata müracaat ettim. Tabi yine bir cevap yok.

Bizim hisse senetleri sözde tarikatçılar, hizmet ehli (!) tarafından uçurulup, hiç edilmiş, buharlaşıp kayıp olmuş, yok olup gitmiştir. Nasıl yok ettiler bilemiyorum…

Minareyi çalmışlar kılıfını da uydurmuşlar. Kul hakkı ve ahireti düşünenler yok.

Bilmiyorum benim durumunda olan kaç aldatılmış, hisse senetleri gasp edilen kardeşimiz vardır.

(Burada şunu beyan etmem bir vicdan burcudur. Süleyman efendi (ks) hazretleri ile onun yolu, geliştirdiği hizmet metodu, yapmaya çalıştığı çok müspet hizmetlerle, telkin ettiği manevi yol ile hiçbir sıkıntım yoktur. Şirketi kuranlar belli bir zamana kadar ihlas ve samimiyetle hizmet ettiler.

En zor şartlarda haftalık, günlük gazeteler çıkardılar, dini kitaplar neşir ettiler. O günkü idarecileri kast etmiyorum. Ne oldu ise Merhum Kemal Kaçar beyin vefatından sonra oldu. Tabir caiz ise “Gülistanı kargalar bastı.”

Bugün cemaati idare edenlerin büyük bir kısmının şirazesi bozulmuş, Süleyman Efendi hazretlerinin çizgisinden çıkmışlar, Sünneti resulden uzaklaşmışlar, helal ve haram düşünemez hale gelmişlerdir.


 

Ben elimdeki belgelerle başta CİMER ve MASAK olmak üzere birçok devlet kurumuna resmen müracaat ettim.

İnşallah bir “Molla Kasım” Zuhur eder de Hakkımızı bu gaspçıların elinden kurtarır. Hisselerimizi bugünkü değeri ile bize iade ederler.

Koca cemaati abdestsizleri, taharetsizleri sevimli ortakları haline getiren, facırlerle, fasıklarla bir olmaktan çekinmeyen, dini ve İslami hizmetleri istismar eden bu insanlardan hesap sorarlar. Mağdur edilmiş insanlar haklarına kavuşmuş olur..

Yazımın sonunda şunu bir kere daha ifade etmek isterim. “Sadece ve sadece Allah rızası için bir karşılık beklemeden dün ve bugün bu hizmetlere destek verenleri, elinde Kur’an okuyan minik talebeleri tenzih ederim. Bekleyelim görelim.

İnşallah devletimizin ilgili kurumları konunun üzerine giderek bizim mağduriyetimizi gidermiş olurlar.

Cümleniz Mevla ya emanet olunuz.


 

                                    CAMİ İNŞAATINA ENGEL NEDİR?

İstanbul Kuruçeşme’de yol üzerinde asırlık TEZKERECİ OSMAN EFENDİ Camii var.

Bu cami Vakıflar birinci bölge müdürlüğü tarafından onarılması için 09.10.2023 tarihinde 08.10.2025 tarihinde bitirilmek üzere 22.08.2023-1097 sözleşme tarihi ile ihale edildi.

O günden bugüne camide herhangi bir inşaat faaliyet yoktur.

İnşaatla alakalı tabela asılmış, kısmen iskeleler kurulmuş ama öyle kala kalmış.

Hangi sebeptendir bilinmiyor inşaat bir türlü başlayamamış.

Hal böyle iken ihalesi yapılmış tarihi bir binanın altında halen açık olup ticaret yapan birde iş yeri var kapatılmamış. Ruhsatını kim vermiş, inşaat halindeki bir binanın altında nasıl çalışma yapılır? Neden tahliyesi yapılmamış?


 

Bazı rivayetlere göre cami inşaatının başlaması o dükkan sebebi ile engelleniyor.

Yakında cami olmadığı için çevrede oturan Müslümanlar hayli zorluk çekiyorlar.

Sayın Diyanet İşleri Başkanlığımızdan,

Sayın Vakıflar genel müdürlüğünden,

Sayın İstanbul müftülüğünden

Sayın İstanbul vakıflar müdürlüğü yetkililerinden konunun üzerine eğilerek inşaatın bir an önce başlanıp bitirilmesi yönünde emirler, vermelerini ,ciddi bir takibe almalarını istirham eyleriz.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Merih'ten selamlar.

Ali Hoca, Ali Hoca. Şimdi anlatmışsın yani faziletli şeyhden. Ama bir de şeyi düşüneceksin. Cemaat sana makam vermiş, mevki vermiş. Yıllarca, senelerce düzenli sigortalı yatırmış, maaşını ödemiş. O kısmı söylemiyorsun yani. O kısmı da söylemek lazım. Tehdit taraflı olduğu zaman insanlar yanlış anlar. İki taraflı bak lazım. Evet, bu cemaat seni güzel makam, mevki vererek yıllarca, senelerce beslemiş, büyütmüş. Yani onu da söylemek lazım yani. Şimdi tek taraflı oldu mu doğruyu bulamıyoruz. İki taraflı söylemek lazım. O zaman beş bin lira vermişsin ama sonradan sen görmedin beş bin lira, on bin lira. Yani makam, mevki verildi. Dünya kadar para görmüşsündür yani. Evet, bu cemaat bizden zaman daldı ama diğer taraftan da makam, mevki sahibi olduk yıllarca. Ne karışır onda vazife yaptık. Allah'a şükür demem lazımken bugün işte farklı konuşman doğru olmuyor yani. Dikkate almanızı rica ediyorum. Ben Almanya'dan Abdullah oğlu Abdullah.

ata

iyi ki şahsınızı yazmışsınız. müşahhas olması bizim hariçten gazel okumamızı aşıp, ciddi bir tesbite dönüştürmüş... ancak bu cemaat işlerinin artık insanımızı soyma aşamasına geçtiğini bir sonraki dini dünyevi işlere alet edilme aşamasına geldiğinin0 açık göstergesi... a partisi, b partisi gibi politik şeyler ne cemaatlerin, ne de cemiyetlerin işidir... eğer işi ise işte o zaman bunların tek derdinin menfaat, çıkar olouğu anlaşılır....
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23