Tedbir Eziyete Dönüştü!
Tedbir Eziyete Dönüştü!
ALİ OSMAN AYDIN
Son trafik düzenlemesinden sonra ilk kez uzun yolda araç kullandım. Yeni düzenleme ne getirdi, ne götürdü, bizzat gözlemleme fırsatı buldum.
Gözlemim şöyle: İstanbul-Ankara güzergâhında ciddi bir sorun yok. Belli bir süratte ilerleyebiliyorsunuz. Fakat Çankırı’dan itibaren Sivas’a kadar çok yorucu bir yolculuk sizi bekliyor.
Bayram tatilinde şehirler arası yolları kullanıp düzenleme nedeniyle bir dünya ceza yiyenler yakınmakta haklılarmış.
Yolculukta tabela takip etmekten serseme döndük desem yeridir. Aniden 90 km tabelası çıkıyor karşınıza… Ve onu hemen 70 km tabelası izliyor. Siz 70’i görür görmez bir bakıyorsunuz ki tabelada 50 yazıyor.
90… 70… 50… Tabelalar sürekli değişiyor. Sürekli…
Sonra yeni tabela görmüyorsunuz ve acaba aynı hızda devam mı etmeliyim yoksa süratlenmeli miyim, diye kendinizi sorgulayıp duruyorsunuz... Ya da bir navigasyon uygulamasından hız sınırınızı takip etmek durumunda kalıyorsunuz.
Bence bu kaza riskini ciddi oranda artıracak bir uygulama. Hem riski artırıyor hem de sürücünün yola vermesi gereken dikkati, tabelalara, navigasyon uygulamalarına vermesine neden oluyor? Tam bir kafa karışıklığı…
İnsanlar istedikleri kadar sürat yapsın demiyoruz tabii. Belli yerlerde hızı düşürmek gerekiyor elbette. Fakat bunların olacağı yerleri çok iyi belirlemek gerekmiyor mu?
Bazı yerlerde çok gereksiz, çok sinir bozucu hız kısıtlamalarına şahit oldum.
Mantıksız her şey insanı rahatsız ediyor.
Öyle yerler var ki… Bölünmüş yolda ilerliyorsunuz. Yol bom boş. Ne bir yaya geçidi var ne de meskûn mahal. Yakın mesafede yola bağlantı da yok. Peki böyle bir yerde neden hızımızı düşürmek zorundayız ki? Neden boş ve bölünmüş yolda 70 km ile ilerlemek zorundayız? Karar vericilerimiz bu şartlarda yolculuk yapmaya tahammül edebilirler mi acaba?
Şunu net söyleyeyim: Böyle bir hız uygulamasıyla özellikle bizimkisi gibi İstanbul’a bin kilometre ya da daha uzun mesafedeki bütün yolculuklar tam anlamıyla psikolojik işkenceye dönüşüyor.
“Olsun canım, yeter ki insanlar ölmesin” diyecekler için İçişleri Bakanlığının 3 bin 913 trafik kazasında 44 vatandaşımızın öldüğü Kurban Bayramı tatili ile ilgili istatistiklerine bir daha bakmalarını tavsiye ediyorum.
Bakanlığın tespitleri şöyle:
“Bayram tatilinde 30- 35 km aralıklarla radar uygulaması yapılan otoyollarda ölümlü trafik kazaları çok daha az yaşandı. Hız sınırı 140 km/s olan otoyollarda önemli kaza meydana gelmedi. Hız sınırı 130 km/s olan otoyollarda ise maalesef iki vatandaşımız hayatını kaybetti.
Radar uygulamasının daha seyrek olduğu karayollarında ise hız sınırının 50-80 km/s arasında olduğu bölgelerde 22, hız sınırının 90-110 km saat arasında olduğu bölgelerde ise 20 vatandaşımız hayatını kaybetti.”
Hız sınırı 140 km/s olan yollarda hiç ölümlü kaza olmaması ilginç değil mi? 44 vatandaşımızın tamamını 110 km altındaki hızlarda kaybetmişiz! Hani düşük hız hayat kurtarıyordu? Demek ki hız tek başına bir parametre değilmiş. Bu istatistiğe göre araçların hızı düştükçe ölü sayısı artmış.
İnsanlar yola değil de tabelalara bakmaya odaklanırlarsa ve düşük hız tabelaları beklenmedik yerlerde ve art arda sürücülerin karşısına çıkar da yol hakimiyetini yerle bir ederse ölümlü kaza yapma oranı artar. İstatistik bunu gösteriyor.
Kurallar yolun ve aklın doğasına uygun olmak zorunda ki insanlarda nefret uyandırmasın. Yeni trafik düzenlemesinin mahzurlu taraflarının acilen düzeltilmesi lazım…