Gençlerin Gelecek Mücadelesi
Gençlerin Gelecek Mücadelesi
ALİ OSMAN AYDIN
Yeni eğitim öğretim dönemi başladı. Üniversite öğrencileri de yakında okullarına başlayacaklar.
Ülkemizde öğrenci sayısı bir hayli fazla… İlk ve orta seviye okullarda okuyan öğrenci sayımız 19 milyon civarında. Açıktan okuyan 2 buçuk milyonla birlikte 7 milyon civarı da üniversite öğrencimiz var. Bu sayı neredeyse Belçika, Avusturya ve İsveç’in toplam nüfusuna yaklaşıyor.
Ülkemizde asgari ücret ve asgari ücretin iki katı kadar maaş alan insan sayısıysa 13 milyon civarında. Bu sayıya bundan daha fazla emekli nüfusunu da ekleyelim. Bu nüfusun büyük bir kısmının da metropollerde yaşıyor ve alım güçleri tahmin edileceği gibi kırsaldakilere oranla çok daha düşük. İşte bu büyük dar gelirli nüfus, bu şartlarda bir de öğrenci okutuyorlar.
Yeni bir eğitim döneminin başındayken şunu hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum: Ülkenin ekonomik şartları belli! Dar gelirli nüfus canavarlaşmış bir enflasyonla boğuşuyor her gün. Enflasyon bu kesimin sofrasındaki ekmeği her geçen gün küçültüyor. Bu insanların bir kısmı için çocuklarının eğitimine para ayırmak tam anlamıyla bir lüks.
Devlet okullarında eğitim ücretsiz diye propaganda yapılıyor ama pratikte işlerin böyle dönmediğini hepimiz biliyoruz. Kayıt parasından, ek kaynak parasına ve tiyatro gösterisi parasına kadar geniş bir harcama kalemi okulda velileri bekliyor. Herkes bu harcamalara yetişemiyor.
*
Özellikle üniversite öğrencileri için işler daha da zor. Üniversite öğrencisi olan aileler daha büyük sıkıntılarla uğraşıyor. Tamam, vakit doldurmak için üniversiteye giden öğrenciler de var. Ama gerçekten, ilim öğrenmek için üniversiteye giden gençler de var.
Bu gençler kendilerini geliştirmek istiyorlar. Gelecekte önemli işler yapmak istiyorlar. Hevesleri var, azimleri var, zamanları var, hedefleri var… Fakat kendini geliştirmek için bazı enstrümanlara da ihtiyaçları var.
Kitap alacak mesela… Bazen bir alanla ilgili onlarca kitaba ihtiyaç duyuluyor akademide. Hele ki akademik yayınlar, araştırmalar, yabancı menşeli kitaplar olunca fiyatlar inanılmaz bir hızda katlanıyor. Gencin dar gelirli ailesi bunu nasıl karşılayacak?
Kütüphanelere başvursa, oralarda nitelikli kitabı, yeni çıkan yayınları bulması çok zor. Hangi bütçe ile en çok ihtiyaç duyduğu yayınları takip edecek? Bu yayınları takip edemezse, bu genç kendini nasıl geliştirecek?
Kursa gidecek örneğin… Dil kursu olur, kişisel gelişim kursu olur. Kültür sanat gündemini takip edecek… Sinemaya, tiyatroya, konsere, söyleşiye gidecek. Buralarda sosyalleşecek, çevre oluşturacak, görgüsünü artıracak.
Çalışmalarını sağlıklı bir şekilde yapabilmek için bilgisayara, tablete veya başka dijital araçlara ihtiyaç duyacak. Artık bunlarsız bir öğrenci düşünülemez. Peki fiyatlar ortada, bu ihtiyaçlar nasıl alınacak?
Eğer metropolde oturuyorsa okuluna birkaç vesaitle gidip gelecek. Bunun yanında devasa boyutlarda yiyecek, içecek ve kalacak yer meselesi var… Kiralık ev fiyatları ortada! Yurt fiyatları da az buz değil. Dolayısıyla üniversitede çocuk okutan ailelerin yükü bugün her zamankinden daha ağır.
*
Burada hepimize düşen bir sorumluluk var! Bu çocuklar yani her bir öğrenci, bizim öğrencimiz, bizim çocuğumuz. İster maddi olsun, ister manevi; onların problemlerini çözmek hepimizin görevi.
Binamızda, sokağımızda, eş dost akraba içinde varsa böyle gençler, onlardan haberdar olmamız gerekiyor. Ne yiyip içiyorlar, okul işlerinde bir eksikleri var mı, ne giyiniyorlar? Önümüz kış, misal! Bunları tespit etmek gerekiyor.
Özellikle hali vakti yerinde olanlara büyük iş düşüyor… Artık arabalarınızın modelini yükseltmek yahut daha konforlu bir eve geçme hayalleri kurmak yerine bu gençlere, onların ihtiyaçlarına odaklanmak gerekiyor. O gıcır gıcır ve pahalı telefonlarınızı yenilemeyin mesela. Onun yerine bir gencin bir dönemlik harcamasını karşılayın. Olmaz mı?
Bu gençler bizim geleceğimiz. Geçmişte bu işleri iş edinmiş insanlar süper insanlar vardı. Evini kiraya vermeyip Anadolu’dan gelen öğrencilere tahsis eden fedakâr insanlardı bunlar. Kendini ne kadar düşünüyorsa en az o kadar öğrencilerin ahvalini düşünüyorlardı. Şimdilerde bu anlayış biraz gevşedi sanki.
Sahipsiz, meteliksiz ama derslerine, gelecek hedeflerine dört elle sarılan gençler görüyorum. Bu gençler küçük küçük ihtiyaçların kapanında kıvranırken yüz bin liraları keyif için savurmak çok incitici!
İnsan ihtiyaçları ihmale gelmez. Özellikle de gençliğin ihtiyaçları! Sizin önemsemediğiniz, bir telefon değiştirirken harcadığınız bir meblağ için bir öğrenci okulunu bırakmak zorunda kalabilir! Yetenekler parasızlıktan, imkansızlıktan heba olup gidebilir. Kaybolan bizim değerimiz, bizim insanımız unutmayalım. Nitekim böyle o kadar çok hikâye biliyoruz ki! Dolayısıyla bu gençlerin ihtiyaçlarıyla ilgilenmek insani ve vicdani olarak bizim sorumluluğumuz.
İmkanlar el verse de her ailenin bir öğrencisi olsa, ne güzel olur mesela. Herkesin olmuyorsa birkaç ailenin bir öğrencisi olabilir. Belki tek kişi bir gencin sorununu çözemeyebilir ama birkaç aile bir araya gelip bir gencin sorununu rahatlıkla halledebilir diye düşünüyorum. Bulmak isteyene çözüm yolu çok. Herkesin durumuna çare olamıyorsak bile, biz de gücümüzün yettiği kadarının sıkıntısını gidermeye çalışırız.
Öyle değil mi?