Gazze sömürge mi oluyor?
Gazze sömürge mi oluyor?
ALİ OSMAN AYDIN
17 Kasım 2025… Bu tarihi şimdiden ezberlemekte fayda var… Çünkü bu tarih, bundan böyle dünya siyasetinde utanç verici bir gün olarak hatırlanacak.
BM Güvenlik Konseyi, ABD’nin “Gazze Çatışmasını Sonlandırmaya Yönelik Plan” adı altında pazarladığı tasarıyı 17 Kasım’da kabul etti ve Gazze’de uluslararası bir “Barış Kurulu” ile “İstikrar Gücü” kurulmasının yasal olarak önünü açtı.
ABD, Filistin halkına yönelik yıkım ve katliamın asli faili ve İsrail rejiminin siyasî-askerî dayanağı olduğu halde, bu kararla Gazze’de hayatta kalanların kaderini belirleyecek merkezi bir konuma yerleştirildi.
Trump yönetimi, ABD ve İsrail politik çıkarlarına hizmet eden stratejik bir tasarıyı BM üzerinden meşrulaştırmış oldu. Bu tasarı, özünde ABD’nin Gazze’ye sömürgeci bir biçimde el koymasını, vekil ordulardan oluşan bir askeri gücün bölgeyi bundan sonraki süreçte kontrol etmesini, soykırımdan sağ kalanların kontrol altına alınmasını ve Filistin direnişinin kalıcı bir bicide silahsızlandırılmasını öngören bir tahakküm projesidir.
7 Ekim’den önce kuşatma altında olan Gazze şimdi yeni Irak’ı olacak gibi görünüyor. Biliyorsunuz 2003’deki işgalin sonrasında ABD Irak’ta kurduğu yönetime meşruiyet kazandırmak için yine BM’yi kullanmıştı.
Planın, ABD, İngiltere, Fransa, Türkiye, Japonya, Brezilya, Gabon, Ekvador, Malta, Gana, Almanya, Mozambik ve İrlanda’nın 13 oyuyla kabul edilmesi BM’nin çoktan çürümüş olan dayatmacı varlığını çıplak bir şekilde gözler önüne serdi. 1947’de Filistin halkının iradesi yok sayılarak geçirilen taksim planı nasıl Nakba felaketine kapı araladıysa, bugün bu karar da öngöreceğimiz ya da göremeyeceğimiz birçok sorunun zeminini oluşturacaktır.
Hatırlamak gerekirse… Birleşmiş Milletler ’in 29 Kasım 1947’de 33 ülkenin oyuyla kabul ettiği Taksim Planı, Filistin topraklarını Yahudi devleti ve Arap devleti olarak ikiye bölmeyi öngörüyordu. Ama plan bugünkü kolonyal mantığı gütmesi ve yerli halkın iradesini yok sayması nedeniyle çok büyük ve kitlesel acılara yol açtı.
BM, nüfusun üçte birinden az olan Yahudi topluluğuna toprakların %55’ini, nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan (yaklaşık %70’ini) Araplara ise %45’ini verdi. Oysa Yahudilerin sahip olduğu toprak, tüm Filistin yüzölçümünün %7–10’u kadardı.
Plan Filistin’i yasal olarak bölük pörçük ve yönetilemez hale getirdi. Kıyı şeridinin çoğunu, en verimli tarım arazilerini, stratejik ulaşım noktalarını Yahudi kontrolüne veren karar ekonomik olarak da Filistinlilerin haklarını gasp ediyordu.
Karşımızda duran bu son derece adaletsiz şey, yeni bir gerçeklik değil. Kissinger gibi, ömrünü insanlığa karşı işlediği suçlarla doldurmuş bir figürün, bir gün bile ceza almadan yaşayıp ölmesi; ardından Dick Cheney gibi milyonlarca insanın ölümünden sorumlu bir aktörün yine kılına zarar gelmeden dünyadan göçmesi, çağımızın tiranlaşma eğiliminde olan yöneticilerini daha da pervasız hale getiriyor!
Trump, Biden, Netenyahu gibiler, bu dersi öyle iyi bellediler ki, asla yargılanmayacaklarına duydukları güvenle, dünyanın gözleri önünde, canlı yayın eşliğinde bir soykırımı yönettiler.
*
Hamas alınan karar sonrası yaptığı açıklamada: "Kararın, uluslararası vesayeti ve İsrail'in soykırımla gerçekleştiremediği hedefleri gerçekleştirecek bir mekanizmayı dayattığı, ayrıca Gazze'yi diğer Filistin coğrafyasından ayırdığı, Filistinlileri "self determinasyon ve başkenti Kudüs olan Filistin devletini kurma" hakkından mahrum ettiği kaydedildi.
Hamas, “Kurulacak herhangi bir uluslararası güç, ateşkesi izlemek için sadece sınır hattında olmalıdır. BM'nin denetimi altında ve Filistinli kurumlarla koordinasyon halinde olmalı, halkımızı ve direniş güçlerini denetleyen bir güvenlik gücüne dönüşmeden yardım akışını sağlamak için çalışmalıdır." dedi.
Öte yandan Anadolu Ajansının haberine göre İsrail'deki ana muhalefet lideri Yair Lapid ve muhalif lider Yair Golan, X sosyal medya platformundan yaptıkları açıklamada, Netanyahu'yu eleştirdiler.
"Amerikalıların baskısı altında Netanyahu bu sabah, 'arenaların (Batı Şeria ve Gazze) birleştirilmesi' ilkesini içeren BMGK kararını kabul ettiğini açıkladı." diyen Lapid, ABD'nin Netanyahu'nun stratejisine son verdiğini belirterek, "Ülke tarihindeki en sağcı hükümet, (Gazze’deki ) ilhakı resmi olarak terk ediyor." ifadesini kullandı.
İsrail Evimiz Partisi lideri Avigdor Lieberman “BM kararı, Hamas’a ödül niteliğindedir. Bu tür planlar, İsrail’in caydırıcılığını zayıflatır.” diyerek Netenyahu hükümetini ve kararı eleştirdi.
Haaretz Gazetesi’nden Jonathan Lis ise “BM kararı diplomasideki başarısızlığımızın bir sonucudur” diye yazdı.
Hamas tarafı da İsrail’deki muhalefet de karara ilişkin itirazlarını birbiri ardınca dile getiriyorlar. Kararın neler getireceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Bildiğimiz bir şey var ki sömürgeci Amerikan imparatorluğu uluslararası topluma karşı dayatmalarına, işgal ve talana devam edecektir.
Ama bütün bu karanlığa rağmen, Filistin’in özgürlük mücadelesi bitmeyecektir. Mücadele Filistin’de sürmese, süremese bile Filistinliler ve adaleti önemseyen insanlar tarafından başka yerlerde de sürdürülecektir.