İsrail’in savunma hakkı(!) var da, Gazze’deki bebeklerin ahı yok mu?
İsrail’in savunma hakkı(!) var da, Gazze’deki bebeklerin ahı yok mu?
ALİ KARAHASANOĞLU
Bir yıllık, 10 yıllık haber özetleri sunmuyorum..
Yakın tarihten, dünden iki olayın, önceki günden bir olayın, iki hafta öncesinden bir olayın haber metinlerini vereyim..
Dün gerçekleşen son olayın haber metni şöyle:
“ABD’de yetkililer, Brown Üniversitesinde düzenlenen silahlı saldırıda 2 kişinin öldüğünü ve 8 kişinin yaralandığını açıklarken, Başkan Donald Trump, şüphelinin gözaltına alındığını belirtti. Üniversitenin açıklamasında, bir şüphelinin gözaltına alındığı ve ikinci bir uyarıya kadar öğrencilerin saklanmaları, kapıları kilitlemeleri ve telefonlarını sessize almaları istenmişti.”
Yine dün gerçekleşen bir başka olayın haber metni ise şöyle:
“Avustralya’nın New South Wales (NSW) eyaletine bağlı Sydney kentindeki plajda düzenlenen silahlı saldırıda 12 kişi hayatını kaybetti, 2’si polis 29 kişi yaralandı.
Avustralya Yahudileri Yürütme Konseyi eş başkanı Alex Ryvchin, Sky News’e verdiği röportajda, silahlı saldırının gün batımında başlayan Yahudi bayramı Hanuka’yı kutlayan bir etkinlik sırasında sahilde meydana geldiğini söyledi.”
Şu da, bir önceki gün yaşanan Suriye’deki olayın haber metni:
“Suriye’nin orta kesimlerinde yer alan Humus ilinin Tedmur (Palmira) ilçesinde, asayiş amacıyla devriye faaliyeti yürüten Suriye ordusu unsurları ile ABD askerleri silahlı saldırıya uğradı. CENTCOM saldırıya ilişkin yaptığı açıklamada ‘2 ABD askeri personeliyle bir ABD’li sivil hayatını kaybetti. 3 ABD askeri personeli de yaralandı’ ifadelerini kullandı.”
Bir de 27 Kasım tarihli haberi verip, hepsini birden yorumlayalım:
“Beyaz Saray yakınlarında vurulan 2 ulusal muhafız hayatını kaybetti: Saldırganın ABD’nin Afganistan’ı boşaltırken kendilerine yakın olarak görüp göç ettirdiği bir isim olduğu açıklandı.”
Dünkü iki olay, bir önceki günkü olay ve iki haftaki önce yaşanan olaylar, bize bir mesaj veriyor olmalı..
İsrail bir soykırımı, Gazze’de sürdürüyor..
ABD ve Avrupa, soykırım yapan İsrail’e desteğini sürdürüyor..
Ama İsrail’in ateşkese rağmen devam ettirdiği soykırımda, kendisini masum gösterme gerekçeleri, başka birileri tarafından da kullanılmaya başlanırsa, neler olabileceğinin izdüşümlerini de görmeye başlıyoruz..
İsrail, Gazzelilere yönelik soykırımını, “Biz kendimizi savunuyoruz” diye izah ediyor..
Bu izahatı, içimizdeki CHP’liler bile..
Hatta Taha Akyol gibi bazı sözde milliyetçiler bile makul buluyor..
O zaman buyrun..
Üniversitede yaşanan, ölümle sonuçlanan saldırıyı da, ilgili kişi, “Ben kendimi savundum” diye izah etmeye kalkarsa..
Ne yapabilirsiniz?
Ne diyebilirsiniz?
Sakın, mantıklı mantıklı cevaplar üretmeye kalkmayın..
“İki kişiyi öldüren eylemciye aktif bir saldırı yok ki, kendisini savunmuş olsun” şeklinde, mantıklı bir cevap vermeye kalkışmayın..
Böyle mantıklı bir cevap, İsrail saldırısında gündeme gelmiyor ise. Almanya’sından Amerika’sına kadar, bütün batılı devletler, 7 Ekim’deki Filistinlilerin kendi topraklarının işgal edilmesine tepki göstererek yaptıkları bitmiş bir eylemi, iki yıldır sürdürülen soykırımın gerekçesi yapmaya kalkıyorsanız..
Üniversite çatısı altında iki kişiyi öldüren eylemci de, size kimbilir, nasıl bir meşru müdafaa senaryosu ile gelir..
Dünün, ikinci olayı ise, İsrail ile çok daha yakından ilgili..
Yahudilerin bir etkinliği sırasında, gelişigüzel kurşunlar sıkılmış, 12 kişi öldürülmüş..
“Avustralya’daki yahudilerin, ne günahı var” diyebilmeniz için, “Gazze’deki hastanede küvözde tedavi gören bebeklerin ne günahı var” diye önceden sormuş olmanız gerekir..
Biz sorduk.. Bu soruyu şimdi yineleyebiliriz..
Ama, Almanya bu soruyu sormuş muydu?
Hayır..
Amerika bu soruyu sormuş muydu?
Hayır.
İsrail bu soruyu sormuş muydu?
Hayır.
Hatta Avustralya’da yahudi etkinliğine katılan o insanlar, bu soruyu acaba daha önce sormuşlar mıydı?
Bildiğimiz kadarı ile hayır..
O zaman?
Ki, Avustralya’daki etkinliğin organizatörlerinden Avustralya Yahudileri Yürütme Konseyi Eş Başkanı Alex Ryvchin, son olayın hemen akabinde şu açıklamayı da yapmış: “Bu, Yahudi topluluğunun mutlu bir olayı kutlamak için bir araya geldiği en iyi hali. Eğer bu şekilde kasıtlı olarak hedef alındıysak, bu hiçbirimizin hayal bile edemeyeceği bir ölçekte bir şey. Korkunç bir olay.”
Evet, korkunç bir olay.
Ama Gazze’deki insanlar, bu korkunç olayı bir defa değil, üç defa değil, iki yılı aşkın süredir, her gün, her saat yaşıyorlar ise..
Hele hele..
Avustralya Yahudileri Yürütme Konseyi Eş Başkanı Alex Ryvchin, “korkunç olay” dediği olayın her saat tekrarlandığı Gazze’deki insanlarla dayanışma amaçlı olarak, Avustralya’da geçtiğimiz aylarda yürüyüş düzenlendiğinde, “Bu güvensiz bir ortama sebebiyet veriyor. Bu yürüyüşler yapılmamalı” diyebiliyorsa..
Yani, “İsrail bebekleri öldürsün. Bu öldürmeler sırasında, İsrail’in güvenliği için, ABD yardım etsin, Avrupa yardım etsin.. Ama dünya genelinde insanlar, bu soykırımı protesto etmek isterse, o gösteriler yasaklansın” diyorsa..
Şimdi kendi düzenlediği, bence de “güvensiz ortama sebebiyet veren” Yahudi etkinliğine bir saldırı olduğunda, “Bu korkunç bir olay” deme hakkını da kaybetmiş olmaz mı?
Hepimiz dürüst olalım..
Kimse kimseyi öldürmesin.
Kimse kimsenin toprağını işgal etmesin.
Kimse kimsenin mülkiyet hakkına saldırıda bulunmasın..
Bu temel ilkeler çerçevesinde, barış içinde yaşamaya hepimiz katkı sunmalıyız..
Ama hepimiz bunu yapmalıyız..
Birimiz “Ben bu katkıda yokum” diyorsa..
“Ben bildiğimi okurum. Benim silahım var. Beni destekleyen ABD var, Avrupa ülkeleri var. Ben güçlüyüm” diyorsa..
Kendi imza attığı olaylar korkunç boyutların çok ötesinde olduğu halde, hatırlatmaları hiç dikkate almadan, soykırımını sürdürürse.. Başka yaşanılacak olaylar hakkında “korkunç” nitelemesi yapma hakkını da kaybeder..
Suriye’deki olay ve ABD Senatosu’na yakın bir alandaki ulusal muhafızlara yönelik saldırılar da.. Amerika’nın gerek Afganistan’da, gerek Irak’ta, gerek Suriye’de katili olduğu milyonlarca müslümanın akan kanındaki parmak izlerinin karşısında.. Adı bile anılmayacak kadar küçük çapta eylemlerdir..
Tekrar altını çizelim..
Bizim inancımızda, öldürme yoktur.. Öldürmeye destek de yoktur..
Ama, gözümüzün içine baka baka, küvözdeki bebekleri öldüren Netenyahu’yu alkışlayanların, hatta sadece alkışlamak ne, ayağa kalkıp kalkıp alkışlayanların, bize “Şu olayı niye kınamıyorsun” deme hakları da yoktur..