FETÖ’ye tanıklıkta hasta, Tayyip’e çelme takmada usta
Aydın Doğan yapardı.. Dinç Bilgin yapardı..
Holding sahipleri, paraya para demeyen zenginler yapardı..
Hakime gider, “Ben duruşmada ifade vermek istemiyorum, gazeteciler görürler, soru sorarlar, duruşmada konuya vakıf savcı girer, soru sorar.. Hapı yutarız.. Siz bizi görün.. Biz de sizi görürüz... Duruşma öncesinde ifade verelim” derlerdi..
Öyle de olurdu..
Şimdi, Adalet Bakanlığı yapmış, Sadullah bey de aynı taktiği uygulamış.
Ama bu sefer kendisi sanık değil.
Tanık iken yapmış bunu..
Merak edenler için söyleyeyim. Akit Medya Grubu’ndan bir gazeteci de, bu hafta içinde tanıktı..
Televizyondaki aylardır devam eden belli bir saatteki programını gerekçe göstererek “bir gün önce ifademi alabilir misiniz” diye müracaat ettiği mahkeme..
Önce..
“Polis zoru ile getiririz haa” tehdidi yaptı..
Sonra ortayı buldular..
“Duruşma olduğu gün, programdan çıktıktan sonra gel. Biz dosyayı biraz bekletiriz. Sen de ifadeni verirsin.”
Yerel mahkemede bile bu zorluğun yaşandığı Türkiye’de..
Hani darbe girişimi gibi çok önemli bir davada..
Bir tanık..
Duruşmadan önce tanıklık ediyor..
Garip bir durum..
Özel bir durum..
Yanlış bir durum..
“Efendim sağlık sorunları vardı.”
“Geçmiş olsun” diyelim tabii ki..
Ama elinizi vicdanınıza koyunuz..
Üç tane doktoru çağırın, sorun, “Duruşmada ifade vermesi, mümkün değil miydi?”
“Duruşmadan bir hafta önce o ameliyatın olması zorunlu muydu?”
“Duruşmadan kaç gün sonra tanıklık yapabilecek duruma gelirdi?”
Bu soruların hepsine, “Hiç mümkünü yok, konu hayati bir sorun olarak karşılaşmadığımız bir göz sorunu olsa da.. Mutlaka ya duruşmadan önce ifade verecekti, ya da aylar sonra” diyebiliyorsanız..
Ne diyelim..
“Sağlık olsun” diyelim..
Yeni parti kurulduğunda, göz falan demeden, Tayyip Erdoğan’ı devirmek için, 24 saat hırs yapıp nasıl koşturacaklar, bekleyelim, görelim.
Ama..
Kendi alanımız olmayan göz sağlığı ile ilgili bu numarayı yedik diye..
Bize hukuk alanında numaralar da yapmayın, lütfen..
Ne imiş?
HSYK’nın FETÖ’cüler tarafından ele geçirilmesinde İbrahim Okur’un kusuru yokmuş. Anayasa Mahkemesi bu işte suçlu imiş..
Her hakim-savcının bir adaya oy vermesi şeklinde öngörülen düzenlemenin iptal edilerek, FETÖ’cü adayların liste halinde, toplu olarak seçilmesinin önünü Anayasa Mahkemesi açmış..
Böylece HSYK’nın, Yargıtay ve Danıştay’dan gelen ulusalcı üyelerine rağmen, çoğunluğu FETÖ’cülerden oluşmuş..
İyi de..
İbrahim Okur da, FETÖ’cülerin liste halinde seçildiği listenin içinde yer alan birisi işte.
Hem seçilmiş, hem de üç daire başkanından birisi o olmuş..
Daha ne delili arıyorsunuz?
Şunu da belirteyim. Bu olayda Anayasa Mahkemesi’nin solak üyelerinin kusuru kesin..
Bu eleştiriyi zaman zaman ben de yaptım..
Ama, Anayasa Mahkemesi’ndeki solak üyelerin bu hatası üzerinden, FETÖ’cüler veya FETÖ’cülerin oyunlarına karşı tedbir alması gerekenler kendilerine savunma getiremezler.. (Anayasa Mahkemesi kararını biraz açalım.. Anayasa mahkemesi solcu üyeleri zannettiler ki, tüm hakimler içinde AK Parti karşıtı olanlar yarıdan bir fazladır. Dolayısı ile, nispi temsil gibi her grup kendi gücünde üye seçmesi yerine, en fazla gücü olan grup, tüm üyelikleri kazanırsa, solcular da yarıdan bir fazla oldukları için, tüm üyelikleri alırlar. AK Parti tandanslı hiç kimse HSYK’ya seçilemez. Solcular da borularını istedikleri gibi öttürürler. Ama tam aksi oldu.. Solcu-ulusalcılar yarıdan bir eksik çıktılar. Bu sefer de solcu-ulusalcılar bir tane üye bile kazanamadılar. Yani solcular, Anayasa Mahkemesi kararı ile, kendi kazdıkları kuyuya düştüler).
Adalet Bakanı olarak, Adalet Bakanı teşkilatı olarak, baktınız ki Anayasa Mahkemesi kararı ile, tek bir grubun tüm üyelikleri alma absürtlüğü gerçekleşti.. Veya bu tablo gerçekleşti..
Bir anlamda, size karşı olanların aldıkları bir karar ile, sizin yanınızda gibi duruyor olsalar bile, bir başka grup, haksız güç elde etti.. Tedbirlerini alsanıza..
İbrahim Okur FETÖ’cü değilse, ne tedbiri almış. Daire Başkanı olarak ne yapmış? Siz Adalet Bakanı olarak, ne yaptınız?
HSYK üyeliğine bunlar dolmuş, bari Yargıtay’a üye seçerken, “Adil bir dağılım olsun” dediniz mi?
Demediniz..
FETÖ’cüleri seyrettiniz..
Adamlar üç bacanağı, bakkal dükkanına tezgahtar alıyormuş gibi, Yargıtay’a seçtirdiler.. Siz de seyrettiniz..
Şimdi..
“Efendim İbrahim Okur’un suçu yok. Benim kusurum yok” diyorsunuz..
Diyorsunuz da.. İnandıramıyorsunuz..