• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

“Bu millet padişahı boğdu” tehdit değil, “beyaz toros” tehdit mi?

27 Kasım 2025
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

“Bu millet padişahı boğdu” tehdit değil, “beyaz toros” tehdit mi?

ALİ KARAHASANOĞLU

Nefes gazetesinde bir haber. Bir kadın cinayeti..

“Kapalı görülen duruşmada bilirkişi raporuna yansıyan kayıtlarda sanığın, ‘Eceline susamışlar. Üç ay sonra ayağın bir taşa takılabilir’ gibi tehdit içerikli ifadeler kullandığı tespit edildi.”

Haberde, “Ayağın bir taşa takılabilir” sözü sebebi ile tehditte bulunulduğu, ilgili kişiye uzun bir ceza verilmediği, sonuçta da tehdit içeriğindeki suçun işlendiği hatırlatılıp, “tehdit suçundan cezanın zamanında verilmemesinin” sonucu, cinayete cesaret edildiği aktarılıyor.


Feminist dernekler, CHP’liler, kemalist gazeteciler hep birlikte bu ve benzeri olaylardan sonra, eleştiride bulunuyorlar: “Tehditlere sessiz kalınıldı. Sonuçta da tehdit edilen suç işlendi”.

Bir başka örnek:


Sezgin Tanrıkulu konuşuyor: “Suçlar korku, tehdit ve benzeri sebepler yüzünden 6 aylık şikayet süresi nedeniyle soruşturulamamakta veya kovuşturulamamaktadır.”

Tehdit suçunun, işlevsel olarak cezalandırılması için, şikayet süresinin kaldırılmasını, tehdit suçunun fiilen cezalandırılabilinmesi için çok önemli olduğunu söylüyor.


Daha onlarca gazete haberinden, eşlerini tehdit eden kişilerin niçin cezaevine konulmadığını, sonrasındaki şiddetin de, önceki tehditlerin cezasız kalmasından kaynaklandığını aktaran ifadeleri sizlere alıntılayabilirim..

Ama ardı ardına onlarca benzeri haberi, hafızanızda canlandırmış olmalısınız.. 


Dolayısı ile bu kadarı yeterlidir sanırım.

Ve gelelim, aktüel konumuza..

Fatih Altaylı’ya verilen 4 yıl 2 ay hapis cezasına..


Cumhur İttifakı karşıtı kim var ise, hepsi kararı hukuka aykırı görüyorlar.. Hatta AK Parti’ye yakın bazı isimlerden dahi, “Hayır bu olmadı” diyenler var..

Birkaç örnek vereyim:

Dindar insanlara haksız isnatlarla suçlama yönelten, kimisini sapık, kimisini hırsız ilan ettikten sonra.. Suçlanan kişinin yakınlarından birisinin de sosyal medyada “Görürsün sen” dediği an.. Soluğu savcılıkta alan Murat Ağırel şöyle demiş:


“Fatih Altaylı’nın söylediği söz aslında çok net, açık ve seçik ortada. ‘Mahkemede nasıl olsa doğru ortaya çıkar’ diyorsunuz; fakat bırakın doğrunun ortaya çıkmasını, daha da kötüsüyle karşılaşıyorsunuz. Bu ülkede kafayı yememek için kafayı yemiş olmak gerekiyor.”


Dindar insanlara karşı benzer tavırları ile bilinen Barış Pehlivan da eski tartışmalarda Altaylı ile birbirlerine ettikleri hakaretleri unutmuş, şimdi siyasi iktidara vurmak için bu fırsatı kaçırmamış:

“Bu adalet, hukuk, vicdan değil. Başka bir şey, başka bir şey.”

Ve kendisi de eski bir avukat olması hasebi ile üzerinde ayrıntılı durmamız gereken Sezgin Tanrıkulu’nun yorumu:

“Sözle nasıl suikast yapılır? Sözle nasıl fiili saldırı yapılır; imkansız. Ancak şunu biliyoruz ki içinde bulunduğumuz dönemde Cumhurbaşkanının şikayetçi olduğu davalarda hiç kimsenin beraat etme ihtimali yoktur.”


Hemen onlarca davada, Cumhurbaşkanına hakaretten verilen beraat kararlarını Sezgin Tanrıkulu’nun önüne koyarız ama..

Utanacağını sanmıyorum..

Benim için daha önemlisi, okurlarımızın önüne, gerçeği koyabilmek..

Bunun için de, Sezgin Tanrıkulu’nun, daha önceki açıklamalarına baktım..

Çok zor olmadı..

Kendisine gelince, “tehdit” suçunu nasıl önemsediğini gösteren bir açıklama:

Hem de.


Öyle yıllar öncesinden değil. Aylar öncesinden değil.. Dünkü bir konuşmasından.

Evet, evet. Yanlış okumuyorsunuz.. Sezgin Tanrıkulu, dün “Söz ile nasıl suikast olur” diyerek savunduğu Fatih Altaylı’ya verilen cezayı eleştirmesinden belki de bir saat önce, belki bir saat sonra, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Adalet Bakanlığı bütçesi görüşülürken şunları söylüyor:

“90’lı yıllardaki zorla kaybetmelerin simgesi olan ‘Beyaz Toros’ bir savcının masasında nasıl konulabilir. Bu bir tehdit ve meydan okumadır.”

Evet, böyle diyor Sezgin Tanrıkulu..


Otomobillerle, markaları ile modelleri ile hiç ilgim yoktur ama. Belki bir savcının, böyle bir merakı vardır.. 

Masasına “beyaz toros” maketi koymuştur.. 

Sezgin Tanrıkulu isyan ediyor..

Savcının bir sözü yok. Bir kişi ile konuşması yok. Sadece ve sadece masasına bir beyaz toros maketi koymuş..

Sezgin Tanrıkulu, “bu tehdittir” diyor..

Ve devamında bu vesile ile  acı bir itirafda bulunuyor.

Hem nasıl bir acı itiraf.


Sabahtan akşama kadar küfrettikleri AK Parti’nin, kendilerini) Kürt kimlikli insanları “beyaz toros” ile ortadan kaldırılmaktan (Allah’ın izni ile tabii ki) nasıl kurtardığını anlatıyor:

“Fahri Kasırga sağ, kendisi beni bir Beyaz Toros’tan kurtardı; bu travmayı bilemezsiniz. Ben size soruyorum; bu ne anlama geliyor? Bu maketle aslında bize değil, size meydan okuyorlar.”

Bu Sezgin Tanrıkulu, İmralı’ya gidiş ile ilgili partisinin sergilediği tavrın ezikliği altında, AK Parti’ye saldırayım derken, nankörlüğünü de böylece ifşa etmiş oluyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın değer verdiği hukukçulardan birisi olan Fahri Kasırga sayesinde, öldürülmekten kurtulduğunu bizzat kendisi itiraf ediyor..


Eee? 

O zaman Tayyip Erdoğan’a sabah akşam niye böyle nankörce saldırıyorsun, Sezgin?

Kendin için, “Beyaz toros görmem bile benim için tehdit” diyorsun da..

Bir söz yok iken. Bir silah ortada yok iken. 

Bir “beyaz toros”’un bile, büyük travma olduğunu, tehdit olduğunu söylüyorsun da..

Bu ülkenin cumhurbaşkanına parmak sallayan hokkabazların, “Bu millet, hoşuna gitmediğinde padişahını bile boğmuş bir millettir. Osmanlı tarihinde suikasta kurban giden ya da intihar ettiği öne sürülen birçok padişah var” demesini, nasıl suç olmayarak tanımlayabiliyorsun?


Ve dünkü duruşmada, Altaylı’nın savunmasını okuyunca, 40 yıllık bir hukukçu olarak, kendisine acıdım.

Avukatları bu aklı verdi ise, gerçekten yazık..

“MOSSAD’dan bile korkmayan Erdoğan, benim sözümden mi korkacak” ifadesi ile mi, sen yaptığın tehditten kendini kurtaracaksın, Fatih?

“Korumalarına sordum. Benim konuşmamdan sonra, önlemlerde bir değişiiklik olmamış. Zaten Erdoğan da, kimseden korkmaz” diyerek mi kendini kurtaracaksın?


Avukatına önceden sormalı idin, “Tehdit ettiğimde, suçun oluşması için, muhatabın korkması şart mıdır?” diye.

Sordun, yanlış cevap verdilerse, o daha kötü ama..

Neyse ki, 4 yıl iki ay ile yırttın yine, be Fatih. 

Böşürtülü öğrenciye ağza alınmayacak küfürü etti..


Bir sıçradı çekirge..

“Başına sarık takanı gördüğümde, karakola götüreceğim” dedi, iki sıçradı çekirge..

Yumruk atana, “Eline sağlık” dedi, üç sıçradı çekirge..

Ve sonunda, cezayı aldı, çekirge..

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23