• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Tâlib Çelen
Ahmet Tâlib Çelen
TÜM YAZILARI

Mehmed Âkif’in Bülbül şiirini Gazze üzerinden yeniden okumak

08 Ocak 2024
A


Ahmet Tâlib Çelen İletişim:

Bülbül, Mehmet Âkif Ersoy’un Bursa’nın 1920 yılı Temmuz ayında işgâl edilmesi üzerine yazdığı mesnevî düzenindeki şiirdir. (İşgâl kuvvetleri kumandanı Elefterios Venizelos’un oğlu Sofokles’tir) Şâir, şiirinde bir bülbüle hitâp eder. Vatanın dört tarafı işgâl edilmiştir. Müslüman milletimiz varlığını kaybetmek üzeredir. Böyle bir anda feryatlar kopararak öten bir bülbülle kendi hâlini kıyaslayıp bülbülün milletimizden çok daha iyi durumda olduğunu söyler ve “Ey bülbül, sus; mâtem senin hakkın değil, benim hakkım” der. 

Filistin-Gazze’de 7 Ekim 2023’te başlayan İsrâil zulmü hız kesmeden devâm etmektedir. Gazzeli Müslümanların hâli Millî Mücâdele yıllarındaki Anadolu’dan daha felâket görünmektedir. Küçücük bir yerleşim yerine sıkışmışlar, İsrâil’le birlikte dünyânın en güçlü devletleri Gazze’yi dört taraftan abluka altına almış, Müslüman kardeşlerden tık çık/a/mıyor, kardeşler bırakın silâhı, ekmek bile sokamıyor. Gazzelilere îman ile can vermekten başka yol kalmamış. Bu şartlar altında “Ey bülbül, sus; mâtem senin değil benim hakkım” demek en çok Gazzelilerin hakkı olsa gerek.  

Şiire eğilelim: 

Şâir, bir akşam bütün dünyâya küsmüş ve bunalmış olarak kırlara çıkmış, köylerde kalmıştır. Şehirden uzakta, vâdîyi karanlık basmıştır. Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün varlıklar lâl kesilmiş. Bu sessizliğe gömülmüş hâli, bir nefes bile ihlâl etmiyor. Bu sessizlik içinde şâir mâzîye ve hâtıralara dalmışken karanlığın sînesinden uzun bir feryat yükselir. O sessiz tabîat birden coşar ve vâdîden iniltiler çağlar. 

Ne muhrik nağmeler, yâ Rab, ne mevcâmevc demlerdi;
Ağaçlar, taşlar ürpermişti, gûyâ Sûr-i Mahşerdi!

Bu ses bir bülbüle âittir. Şâir bülbüle seslenir: Eşin var, yuvan var, bahârın var. Öyleyse niye kıyâmetleri koparıyorsun, derdin nedir? O zümrüt (yeşil) tahtına kondun, kendine semâvî bir saltanat kurdun. Bütün dünyânın yurdu çiğnense senin yurdun çiğnenemez. Bugün bir yemyeşil vâdîde, yarın kıpkızıl bir gül bahçesinde yuvan şen, için şen, kâinâtın şen, gezersin. Şâyet pervâsız rûhun sonbaharsız bir memleket isterse ufuklar ve sonsuz fezâ kanatlarına mahkûmdur. (İstediğin yere uçabilirsin) Bir kanatlandın mı hiçbir kayda ve uzaklığa sığmazsın. Hayâtın hür insanlar için en hayâlî gâyedir. 

Buraya kadar şâir bülbülün kendine göre ne kadar rahat, hür ve mutlu olduğunu anlattı. Bu noktada bülbüle sorar:

Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perîşandır?
Niçin bir damlacık göğsünde bir umman hurûşandır?

Hayır! Mâtem, bülbülün hakkı değil, şâirin hakkıdır. Çünkü vatanının her köşesi işgâl edilmiş, yok olmakla yüz yüze kalmış bir milletin ferdi olan şâir bülbülün elindeki imkânların hiçbirisine sâhip değildir. 

Şâir bundan sonra 

Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım!
Tesellîden nasîbim yok, hazân ağlar bahârımda;
Bugün bir hânmansız serseriyim öz diyârımda!

mısrâlarıyla başlayarak târîhin şanlı sayfalarını hatırlar. Filistin-Gazze ile münâsebeti sebebiyle Kudüs fâtihinin anıldığı beyti aynen alalım:

Hayâlimden geçerken şimdi, fikrim herc ü merc oldu,
Selâhaddîn-i Eyyûbî’lerin, Fâtih’lerin yurdu.

Şâir Osman Gâzî’yi, Orhan Gâzî’yi, Yıldırım Beyazıd’ı hasretle yâd eder. Onların fethettiği memleket işgâl altındadır. Osman Gâzî’nin türbesinde çanlar çalınmaktadır. Yıldırım Han’ın câmîsinden sâdece çökük bir kubbe kalmıştır. Orhan Gâzî’nin muazzam kabri çiğnenmektedir. Ezanlar susturulmuş, Mevlâ’nın yâdı fezâlardan silinmiştir. 

Ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde Osman’ın;
Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ’nın!
Ne hicrandır ki: en şevketli bir mâzî serâp olsun;
O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!

Ve Gazzeliler… Aşağıdaki mısrâlar âdetâ Gazzelilerin bugün yaşadığı felâketi dile getirmektedir:

Ne haybettir ki: vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,
Sürünsün şimdi milyonlarca me’vâsız kalan dindaş!
Yıkılmış hânmânlar yerde işkenceyle kıvransın;
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!
Dolaşsın, sonra, İslâm’ın harem-gâhında nâ-mahrem…
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!

Nesre çevirirsek: Ne büyük kederdir ki, dînin birlik yeri, câmileri taş taş devrilip sığınaksız, yurtsuz, meskensiz kalmış milyonlarca dindaş yerlerde sürünsün. Yıkılmış yuvalar yerlerde işkenceyle kıvransın; binlerce, yüz binlerce serilmiş gövde doğransın. Sonra İslâm’ın haremgâhında nâ-mahrem (düşmanlar) dolaşsın. (Kudüs’ün ilk kıblemiz olduğunu hatırlayalım. A.T.Ç.)

Gazze’deki vaziyet tıpkı bu değil mi? Bu durumda Gazzeli kardeşlerimiz ne demeli?

Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Muallim

Bütün pây-mâl edilen âlem i İslam için Bülbülün ızdırabı ve vâveylâsı bugün devam etmektedir. Lâkin insâniyet şerefinden sâkit olmuş ruhlar ve bedenler bu ızdırabı duymaz ve hissetmez. Rabbim âb ı rû yı Habib i Ekrem için İslam'a Zafer versin. Düşmanlarımızın bize galebe edip de bizim hakkımızda şamata çıkartmasın , amin

Oku

Çok oku Gazze diye bir yer kalmadı
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23