• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Abdullah Yıldız
Abdullah Yıldız
TÜM YAZILARI

Türk-Kürt-Arap kardeşliği

25 Kasım 2025
A


Abdullah Yıldız İletişim: [email protected]

Türk-Kürt-Arap kardeşliği

ABDULLAH YILDIZ

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı sayın Numan Kurtulmuş’un riyasetinde çalışmalarını sürdüren “Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” herkesin ve her kesimin üzerinde ittifak ettiği “Terörsüz Türkiye” hedefine doğru ilerlerken, başta Türkiye, Suriye ve Irak dahil tüm gönül coğrafyamızda ümmetin yeniden şahlanışına medar olacak bu yürüyüşün önlenmek istendiği anlaşılıyor. 


Görünen o ki, -Cemil Meriç’in ifadesiyle- “idrakimize giydirilen deli gömlekleri”nin en tehlikeli ikiz kardeşleri olan Nasyonalizm ve Sekülerizmi zihinlerden söküp atmak bazı çevrelerin işine gelmiyor. Coğrafyamızda ümmet ve kardeşlik bilincinin yeniden canlanıp belirleyici hale gelmesi sömürgeci güçleri de içimizdeki mankurtlaşmış ırkçı ve seküler zihinleri de ciddi manada rahatsız ediyor. Terörsüz Türkiye ve Kardeşlik süreci yaklaşık yüzyıldır yaşamakta olduğumuz “kimlik” krizini de gün yüzüne çıkarıyor. Ne zaman “Din kardeşliği”, “İslam birliği” dense birileri ürküyor. Ama biz hakikatleri haykırmaya devam edeceğiz:

*Hâlik-ı Zü’l-Celâl bizleri bir erkek ile bir dişiden yarattı ve birbirimizle tanışalım diye de insanları şubelere (kavimlere) ve kabilelere ayırdı (Hucurat, 49/13). Dikkat! Rabbimiz bizi birbirimize karşı övünelim diye değil, sadece “tanışalım” diye şubelere/kavimlere ve kabilelere ayırdı. 

Ayetin devamında da insanlar arasında üstünlük ölçüsünün ırk ve soy değil “takvâ” olduğu beyan edildi. 


*Rûm suresi, 22. ayette ise, farklı farklı dillerimiz ve renklerimiz “Allah’ın âyetleri” olarak nitelendi. Yani dil ve renklerimiz ayrımcılık, dışlama ve küçümseme vesileleri değil, Allah’ın yarattığı ayetler yani mucizelerdir. Allah’ın (c.c.), kullarına bahşettiği lisanı veya deri rengini beğenmemek kimin haddinedir? 


*Yüce Rabbimiz bizim için “Din” olarak, yani ‘hayatımızın bütün alanlarına yön veren kurallar bütünü ve yaşam biçimi’ olarak İslâm’ı seçmiş ve yalnızca İslâm’a razı olmuştur (Mâide, 5/3). 

*Allah Teâlâ İslâm›ı özgür irademizle tercih edip teslim olduğumuz için bizleri “Müslümanlar” olarak isimlendirmiştir (Hacc, 22/78). Bu ilahi kimlik tanımlaması, önüne ya da sonuna ek kabul etmez.

*Yüce Yaratıcı, “Müminler ancak kardeştirler” buyurmuş ve peşinden şu talimatı vermiştir: “Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin, Allah’a itaatsizlikten sakının ki rahmetine kavuşasınız.” (Hucurat, 49/10).


*Kur’ân, Müslümanlara şu talimatı verir: “Allah’a ve Resul’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin! Sonra gevşersiniz ve rüzgârınız (gücünüz, devletiniz) gider…” (Enfâl, 8/46)


*Yine Kur’ân, iman edenlere şöyle emreder: “(Ey mü’minler!) Hepiniz birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan şu nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız; derken Allah kalplerinizi kaynaştırdı da O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler oldunuz.” (Âl-i İmrân, 3/103)


Bu bilgilerden hareketle deriz ki: Bizler Türk-Kürt-Arap vb. farklı kavim/ulus isimlerimizle ve farklı renklerimizle tanışır, farklı dillerimizle konuşuruz; ama bunları bir üstünlük unsuru olarak görmeyiz. Din olarak İslam’ı seçtiğimiz için de “Müslümanlar” ismini alırız. “Millet” kelimesi, ‘din, inanç, ilahi hükümler, şeriat, ümmet’ manalarına geldiği için Müslümanlara “İslâm Milleti” de denilir. Millet, ‘dinin hayat bulmasıdır’; bir dine dayalı hayat tarzıdır. “Sen onların milletine (dinine) tabi olmadıkça, Yahudiler ve Hıristiyanlar senden asla hoşnut olmazlar.” (Bakara, 2/120) ayeti bu tanımlamayı berraklaştırır. “Ümmet” ise, aynı yer ve zamanda aynı dine bağlı insanların oluşturduğu topluluk anlamında Kur’an’da sık geçer. İslâm Ümmeti; “iyiliği emreden ve kötülüğü önlemeye çalışan, insanlık içerisinden çıkarılmış en hayırlı ümmettir” (Âl-i İmrân 3/110). İslâm ümmeti, Resulüllah’a (s.a) nispetle “Ümmet-i Muhammed” olarak da isimlendirilir. Üstünlüğü; soy, kabile, renk, sosyal sınıf, zenginlik, iktidar sahipliği gibi şeylerde görmeyen İslâmiyet, yalnızca “takvâ”üstünlük ölçüsü sayar (Hucurat, 49/13). “Takvâ”; Allah’ın emrettiklerini yapıp, yasaklarından kaçınmak; O’na karşı sorumluluk bilinci ile ve her an bizi görüp gözetlediğinin farkında olarak hareket etmektir. Bu yüce değerleri ahlâk haline getiren üstün olur. Bugün Ümmet-i Muhammed farklı ideolojiler, siyasî rejimler ve şeytani odaklar sebebiyle parçalanıp üstünlüğünü yitirmiş ise de bütün yapay sınırlara, farklı dil ve renklere rağmen, vahyi gerçeklik etrafında bir birlik oluşturabilme ve yeniden tarihin öznesi olma potansiyeline sahiptir, vesselam. 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

şizofren

ümmet gazzede yemende vs vs ...buralarda denk gelirsen banada haber ver..dunya gozumle...
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23