• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Zahmetsiz bir cihad: SILAYI RAHİM

Yeniakit Publisher
2015-04-05 20:00:00 - 2015-04-05 20:36:08
Zahmetsiz bir cihad: SILAYI RAHİM

"Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa misafirine ikram etsin. Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa sılayı rahim yapsın. Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa ya hayır konuşsun ya da sussun."

Allah ve Resûlü namaz dediği için namaz İslam’dır. Hac dediği için hacdır. Cihad dediği için de cihaddır. Din Allah’ın, söz Allah’ındır. Kullar itaat eder, kulluğunu belgeler; ilave ve eksiltme yapamazlar. Sınıflandırmaya da müdahale edemezler.

Önem ve öncelik sırasını koyma hakkı Allah’ındır. Eğer Allah ve Resûlü önce namaz dediyse, namaz önce olmalıdır. Anne baba hakkı dediyse, onlar öne geçmelidir. Cihadı zirvede tuttularsa o zirvede kalmalıdır.

Türkçemizde sılayı rahim, ‘ana baba ve hısım akrabayı arama, ziyaret etme’ şeklinde tarif edilmektedir. İslam ıstılahındaki sılayı rahimle bu anlam karşılaştırıldığında, bizim sılayı rahimden sadece cımbızla birkaç kelime çıkarttığımız anlaşılacaktır.

Gerçek anlamda ise sılayı rahim, yakınlara iyilikte bulunmak ve yapabildiğin kadar onlardan zararı gidermektir.

‘Sılayı rahim’ dindendir. Kur’an’ımızda yeri vardır. Dinin nebisinin lisanında yer tutmuştur. Cihadın, namazın, zekâtın anıldığı listelerde anılmıştır. Ebedi olarak konmuş, değişikliğe, içtihada açık olmayan temellerdendir. Arşa tutturulmuş bir halkadır sılayı rahim.

Namazın dinden bir bölüm olması gibi sılayı rahim de dinden bir bölümdür. Onun da namaz gibi özel ahkâmı vardır. Namazı eda edene sevap, terk edene azap konuşulduğu gibi; sılayı rahimi eda edene de sevap, terk edene azap konuşulmuştur.

Müslümanların namazı eda etmelerine göre teheccütlü, beş vakitli, cumacı, bayramcı şeklinde ayrılmasına benzer bir ayrılma da akraba hukukuna riayet etmelerine göre yapılmıştır.
Akraba hukukunu gözeten ve elinden geleni esirgemeyen, sılayı rahim ehlidir. O, Allah’ın rızasını kazanacak bir iş yapmıştır.

Akraba hukukunu kollamayan, bağlarını zayıflatan ise, yasaklardan bir yasak işlemiştir, günahkârdır, kendi elleriyle bereket ağacının köklerini zedelemiştir.
İyi davranana iyi davranan, ihmal edeni de ihmal eden ise ortadadır.

Eğer cihad, Allah yolunda bulunmak, nefsin ve şeytanın etkisinden sıyrılmak ise -ki öyledir- sılayı rahim bir cihad türüdür. Cephelerde kâfirlerle yapılan cihadın türü ile aynı olmaması, onun cihad değerini düşürmez. Alın teri ve ağır emeklerle kazanılmış maldan zekât vermek, derin ve tatlı bir uykuda iken ezana icabet edip sabah namazını camide kılmak, zorluklarına tahammül edip ilim tahsil etmek, zalim bir yöneticinin önünde hakkı dillendirmek cihad değil midir?

Cihad, Allah’ın adını yüceltmek ise, onu Mus’ab bin Umeyr radıyallahu anh Bedir’e katılanlardan önce yaptı. Uhud’dan önce o Medine sokaklarında Kur’an ayetlerini okudu. Birinde kılıç, diğerinde dil kullanılıyor olabilir. Biri elle diğeri malla yapılıyor olabilir. Biri meydanlarda, diğeri oturma odalarında icra edilebilir. Aralarındaki fark sadece, birinin Kur’an’ın şu suresinde, diğerinin de bu suresinde zikredilmesi kadardır.

Yaşadığımız hayatın getirdiği sıkıntılar, alıştığımız müreffeh hayat düzeyi bizi evimize kapatıp bırakıyorsa, kaybettiğimiz şey Allah’ın vaadi olan cennetse, artık isimlerle ilgilenmeye gerek yoktur. Zarardayız.

Biz ezanı duyunca mescide, cihad daveti alınca cepheye, infak emri alınca infaka, tefekkür işareti alınca düşünmeye, itaat emri alınca ebeveyn önünde diz çökmeye mecburuz.
Müslüman olmak seçiciliği engeller. Seçerek değil, teslim olarak kazanabiliriz. Hazır olmak ve itaat etmek gerekiyor. İnsanları siyah beyaz, dinin emirlerini gerekli gereksiz ayrımına tabi tutmamız bir nevi çöküştür.

Allah ne emrettiyse, Peygamberi ne gösterdiyse din odur. Bizim gözümüzde biri zahmetli diğeri zahmetsiz görülebilir. Önemli olan karşılığının cennet olması değil midir?
Buharî’nin rivayet ettiği bir hadiste Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kendisine ‘Beni cennete koyacak bir iş öğütle.’ diyen birine şu cevabı verdiği rivayet edilmektedir: “Allah’a ibadet et. O’na hiçbir şeyi şirk koşma. Namaz kıl. Zekât ver. Sılayı rahim yap.” (Buharî, Zekât 1/1396)

Buharî ve Müslim’in, Ebu Hureyre radıyallahu anhtan rivayet ettikleri bir hadiste Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, sılayı rahimi Allah’a ve ahiret gününe imanla bağlantılı hale getirip şöyle buyurmaktadır:

“Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa misafirine ikram etsin. Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa sılayı rahim yapsın. Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa ya hayır konuşsun ya da sussun.” (Buharî, Edeb 30/6018; Müslim, İman 19/172)

Sılayı rahim, sadece dini bir emir değildir. Ömrün bereketi, rızkın bolluğu, güzel bir ölümle ölmenin de nedenlerindendir. Enes bin Malik radıyallahu anhın rivayet ettiği bir hadiste Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Rızkının bollaşmasını, ecelinin gecikmesini isteyen sılayı rahim yapsın.” (Buharî, Buyu’ 13/2068)

Sılayı rahimle ilgili hükümler, kişilere ve imkânlara göre değişkendir. Muayyen bir ölçü yoktur. Önemli olan iki yakının birbirlerini unutmamaları ve başkalarına muhtaç olmadan aralarında yardımlaşmalarıdır.

Zengin bir Müslüman’ın fakir bir kardeşi varsa, sılayı rahim bu durumda zenginin fakire yardım etmesidir. Her iki kardeş de zenginse o zaman sıla, ilgi ve alâkadır. Belki de bir selamdır. İki kardeş de fakirseler birinin diğerine bir desteği gerekmez veya yine selam ve ilgi düzeyinde kalır. İhtiyaç olsaydı vermek vacip olacaktı. İhtiyaç olmayınca vermek müstehap düzeyine iner.

Çünkü yine de hediyeleşme diye bir sünnet ihya edilmelidir. Sıla, güce ve gerekliliğe göredir.

Sılada en yakından yakına doğru bir sıra izlenir:

Durumu iyi olan bir Müslüman’ın fakir bir kardeşi ve fakir bir amcası olsa, ikisine de destek olamayacaksa en yakınını tercih eder. Bu örnekte kardeşle ilgilenmesi vacip, amca ile ilgilenmesi müstehap olur. Sılanın hükmü değişkendir.

Daha yakın bir akrabanın görevini ihmal etmesi, uzak akrabayı sorumluluktan kurtarmaz. Fakir bir Müslüman’ın zengin bir kardeşi ve zengin bir amcası bulunsa, ilgilenme görevi zengin kardeşin üzerindedir. Kardeş ilgilenmediği zaman, amca uzak akraba olmasını gerekçe göstererek görevinden kaçamaz. Başkasının ihmali beni kurtarmaz.

Kaynak: Akit Gazetesi Tefekkür Sayfası

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23