Yargıya güven, son yapılan anketlerde dibe çakıldı. Vatandaşın yüzde 75’inin şu veya bu şekilde yargıya güveni kaybolmuş durumda. Sistem için tehlike sinyalleri veren rakamları değerlendiren uzmanlar, mevcut durumun sürdürülebilir ve ‘kabul edilebilir’ olmadığı uyarısında bulunuyorlar.
“KABUL EDİLEMEZ VE SÜRDÜRÜLEMEZ DURUM…”
Kadir Has Üniversitesi tarafından her yıl gerçekleştirilen ‘Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması’nın 2013 yılı sonuçlarına göre 2011 yılında yüzde 38,8 olan yargıya güven sırasıyla 2012 yılında yüzde 37,2’ye, 2013 yılında ise yüzde 26,5’e indi. Halkın yüzde 75’inin güvenmediği bir yapının bizzat ‘suç üretme potansiyeline sahip’ olduğu uyarısında bulunan uzmanlar bu durumun kabul edilemez ve sürdürülemez olduğu tespitinde bulunuyorlar.
DR. ŞAR: “CUNTA YARGIYA UZANMIŞ DURUMDA!”
Konuyu Yeni Akit’e değerlendiren Stratejist Dr. Deniz Şar, “Artık çocuğun adını koyalım, yargı bu haliyle bir suç örgütüdür” dedi. Yargıya olan güvenin yerlerde sürünmesinin sebebinin yargı camiasının bizzat kendi mensupları olduğunu belirten Şar, “Ancak bu insanlar ne gibi bir sonuca yol açtıklarının farkında dahi değiller. Eğitimleri müsait değil. Türkiye’de bilimsel bir hukuk adamı yetiştirme sistemi maalesef mevcut değil. Son 17 Aralık komplosunda görüldü ki Emniyet-Yargı Cuntası sadece polis ve ilk derece mahkemelerde değil yüksek yargıya da uzanmış, buralarda da örgütlenmiş durumda” dedi.
“ADALETİN AZI ÇOĞU OLMAZ”
“Deniyor ki, ‘Vatandaş en azından hataların düzeltilebileceği üst yargı kurumlarına güvenmek istiyor.’ Kimse kusura bakmasın bu düşünce de son derece yanlış. Hayır! Hukukta ‘en azından’ diye bir saçmalık olamaz. Hukuk eğer hukuksa her unsuru ile düzgün olmak durumunda” uyarısında bulunan Dr. Deniz Şar şöyle devam etti: “Bu bir ütopya değil. Yargı yapılaşması ve kadrolaşmasının hangi özelliklere sahip insanlarca oluşturulacağı artık bir an önce ele alınarak bu işe bir disiplin getirilmeli. Bu bir an önce yapılmazsa anketlerde de görüldüğü üzere bir gün gelir sistem elinizde kalır.”
Yargının düzgün işlememesinin iktisadi, sosyal ve moral anlamda ciddi zararlar verdiğini de kaydeden ve “Bunun hesabını kim verecek” sorusunu yönelten Şar şöyle devam etti: “Yargının kültürel DNA’sı bozuk. Aynı DNA’yı değiştirip değiştirip yeniden dizmeye çalışıyoruz, olmuyor. DNA’sı bozuk sistemi kökünden değiştirmek lazım. Yargının unsurları tek tek değil komple ele alınmalı. Dünyada bunun yapıldığı örnekler var. Hedef sıfır hata olmalı. Ama her birimde sıfır hata.”
