Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın biyasi mesaj içeren sözlerine bir tepki de Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’ten geldi.Çelik AYM Başkanı Haşim Kılıç’ı adeta ateş püskürdü
O konuşmanın siyasi mimarisine bakıldığında çelişkili bir konuşma. Bir yandan Anayasa Mahkemesi’ne ayrıcalıklı konum biçmek için, Anayasa Mahkemesi’ni TBMM’nin çözmediği sorunları çözen bir demokrasinin mehdisi durumuna yerleştiriyor sayın başkan, ardından alt mahkemelerin çözemediği sorunlarla ilgili olarak vatandaşların bireysel başvuru haklarından bahsediyor. Yüksek yargının başındaki kişi alt mahkemeleri görevini yapmamakla bir tutum içine giriyor. Hızını alamıyor TBMM’yi görevini yapmamakla niteleyen bir tespit yapıyor kendisine göre. Ondan sonrada görevden almalar gibi tasarruflar konusunda eleştiri getiriyor. Türkiye’de her şey çok olağan gidiyor da hükümet mi bir takım olağanüstü adımlar atıyor. Yaşanan süreç hereklesin gözü önünde oldu.
’ÇOK ÇİRKİN GÖNDERMELERDİ’
Doğrudan devletin milli güvenliğini tehdit eden dışişlerindeki en kritik konuşmaları dinleme cüretini gösteren, ancak düşman bir unsurun yapabileceği şekilde mahrem alanına sızmaya çalışan, bunun yanı sıra birçok şeyi hükümetin devletin en üst kademelerini illegal yollarla dinleyen bir yapı söz konusu oldu. Burada benzer bir durum Anayasa Mahkemesi’nin merkezinde çıkmış olsaydı, bu derece sakin davranabilecek miydi sayın başkan? Oradaki kişisel göndermeleri, gömlek gibi metaforlar üzerinden yapılan göndermeleri tamamen yokluğa mahkum ediyoruz, çok çirkin göndermelerdi onlar. Fakat bazıları diyor ki; bu göndermelere takılmayın, konuşmanın geneline bakın. Hiçbir metin hiçbir cümle bağlamından bağımsız değildir. Bütün o cümleler aslında geçmişte çeşitli zeminlerde dinle getiriliyor, entelektüeller tarafından dile getiriliyor, bizim demokratikleşme paketlerimizi üretirken bire bir önümüzde duran perspektifi oluşturur bu tip cümleler. Hukukun üstünlüğüne vurgu, hukuk devletinin önemi gibi. Mesele siz o cümleleri oraya koyarak ve onu bir bağlam içine yerleştirerek orada siyasete müdahale etmenin lojistiği haline getiriyorsunuz. Daha önce otoriter ifadeler kullanılır militarist ifadeler kullanılır, arkasından bu ifadeler üzerinden siyasete müdahalenin gerekçeleri oluşturulmaya çalışılırdı. Şimdi bu metinde gözden kaçan hukukun üstünlüğü gibi, evrensel hukuk gibi demokrat zihinlerin kolaylıkla kabul edeceği cümleler tekrarlanıyor ama yine geliyor siyasete müdahalenin lojistiği olarak kullanılıyor. O zaman biz orada söylenenleri hukukun hassasiyeti olarak göremeyiz tam tersine bir yargısal aktivizm faaliyeti ve siyasetle Anayasa Mahkemesi’ni, TBMM ile Anayasa Mahkemesi birbirine zıt kutuplar olarak konumlandıran ve demokrasinin teminatı olarak çok sakıncalı biçimde Anayasa Mahkemesi’ni ayrıcalıklı konum biçen ifadeler bunlar.