Bugün, milli mücadele sonrası hiçbir diplomatik bilgi ve becerisi olmayan İsmet İnönü’nün Türkiye’yi temsilen başdelege olarak imzaladığı Lozan Antlaşması’nın 99. yıl dönümü.
HABER MERKEZİ
24 Temmuz 1923 tarihinde imzaladığımız ve başta 12 ada olmak üzere Misak-ı Milli sınırlarının ekseriyetini terk ettiğimiz Lozan Antlaşması, cephede kazanılan fakat masada diplomatik ayak oyunları neticesi istediğimizi tam olarak alamadığımız bir anlaşma olarak dikkat çekiyor. Bir milletin varoluş mücadelesi verdiği Milli Mücadele sonrası diplomatik ayak oyunlarıyla kazanımlarımızın çoğunu kaybettiğimiz Lozan anlaşmasının üzerinden tam 99 yıl geçti. 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan anlaşması ile Türk milleti, cephede çarpışarak kazandıklarını, masada kaybetti. Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri ile Lozan’da, Leman gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace’ta imzalanan anlaşmada, Türk tarafını İsmet İnönü, Rıza Nur ve Hasan Saka temsil etti.
Cephede kazandık, masada kaybettik
Lozan Antlaşması, birçok ihtilaflı konuyu çözüme kavuşturmadığı gibi ilerleyen süreçte Türkiye aleyhine çözülmesine sebep olmuştur. Misak-i Milli’den büyük oranda taviz verdiğimiz Lozan Antlaşması ile Batı Trakya, 12 Adalar, Batum, Hatay, Kuzey Suriye ve Kerkük gibi kritik bölgelerden çekildik. Musul vilayeti ise çözülemeyerek 1926 Ankara Antlaşması’yla teslim edildi. Boğazlarda verilen tavizler 1936 Montrö Sözleşmesi ile hafifletildi. Britanya’nın işgal altında tuttuğu Kıbrıs’ın Lozan’da İngiliz işgalcilerine ilhakı ise resmen tanınarak hezimete bir halka daha eklendi. Tüm bu hezimete rağmen, bugün Türkiye’nin küresel çapta başarılarını görmezden gelen zihniyet, Lozan’ı zafer olarak lanse ediyor.