Suriye’de devrilen rejimin eski milisleri bir ayaklanma çıkararak özellikle ülkenin sahil bölgesinde güvenlik güçlerine pusu kurarak bir kalkışma başlattı. Yeni Suriye Ordusu kalkışmayı bastırdı. Ancak geriye kalkışmanın neden yaşandığı ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Şara’nın politikaları kaldı.
Takvimler 5 Mart gecesini gösterdiğinde Suriye’de Aralık ayından bu yana susan silah sesleri yeniden yükseldi. İlk kurşun Suriye’de devrik rejimin eski milisleri tarafından Lazkiye’de atıldı. Yeni Suriye Ordusu’na kurulan pusuda 15 güvenlik görevlisi hayatını kaybetti.
Kalkışmanın arkasında ise Rusya ve Irak arasında ikamet eden Çöl Şahinleri'nin eski komutanı Muhammed Mahriz Cabir ile ittifak kuran eski rejim Tuğgenerali Giyas Süleyman Dalla vardı. Kalkışmanın koordine edilmesi ise Moskova’da sağlandı.
Suriyeli güvenlik kaynakları, Beşar Esad'ın yabancı bir ülkenin desteği ve gözetiminde tüm silahlı gruplar arasında devam eden koordinasyondan haberdar olduğunu ifade etti.
Giyas Dalla liderliğindeki kalkışmanın Lübnan'daki Hizbullah ve Iraklı milislerden mali destek, ana omurgasını PKK'nın Suriye kolu YPG'den de lojistik destek aldığı iddiaları var.
Suriyeli yetkililerin koordineli ve dış destekli olarak nitelendirdiği saldırıların ardından Suriye Savunma ve İçişleri Bakanlıkları eski rejime bağlı silahlı grupları ortadan kaldırmak ve bölgede istikrarı yeniden sağlamak amacıyla geniş çaplı bir güvenlik operasyonu başlattı.
AHMET ŞARA NASIL YENİDEN ‘’COLANİ’’ OLDU?
8 Aralık 2024 günü Şam’ı ele geçiren ve rejimi deviren HTŞ lideri Muhammed Colani, arından başlattığı politika ile silah bırak eski rejim milislerine af yayınladı. Yayınlanan bu af, yeni adını kullanan Ahmet Şara tarafından devletin yapılandırılmasında önem arz ediyordu.
Keza Esad rejiminin ardından Suriye’yi yeniden uluslararası arenaya çıkartan Ahmet Şara dünyaya ‘’yeni devlet imajı’’ çizerek Şam’ın bir ‘’örgüt’’ tarafından değil, devlet kadroları tarafından yönetildiğini kanıtladı.
Ancak bu durum Esad rejimi düştükten sonra silahlarını saklayan ve hücre yapılanmasına geçen eski rejim unsurlarını cesaretlendirdi. Ahmet Şara’yı Suriye halkı içinden de bu konuda eleştirenler vardı. Son kalkışma ile birlikte özellikle bu durum son buldu. Eski rejim milisleri teslim bile olsa infaz edildi. Arap kaynaklar ise ‘’Ahmet Şara’’ bir gecede ‘’Colani’’ oldu yorumları yaparak operasyona desteklerinin altını çizdi.
TÜRKİYE KALKIŞMAYA NASIL BAKIYOR?
Çatışmaların yoğunlaştığı sırada Türkiye Tişrin hattı bölgesini vurarak Terör örgütü PKK/YPG’nin ani bir taarruzunu engelledi. Keza bölge kaynakları çatışmalar sırasında YPG/PKK’nın sınır hatlarına lojistik destek sağladığını ifade etmişti.
Ayrıca aynı dakikalarda Münbiç ve İdlib’e Türk Silahlı Kuvvetleri askeri konvoylar gönderdi. Politik olarak açıklama ise Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli’den geldi.
Keçeli; "Suriye’de güvenlik ve istikrarın tesisi amacıyla yoğun bir gayret ortaya konulmaktadır. Böylesi kritik bir dönemde, Lazkiye ve çevresinde yaşanan gerilim ve güvenlik güçlerinin hedef alınmış olması, Suriye’yi geleceğe birlik ve beraberlik içinde taşıma yolundaki çabalara zarar verebilecek niteliktedir.
Bu tür kışkırtmaların, Suriye’nin ve bölgemizin huzuruna karşı bir tehdit haline gelmesine izin verilmemelidir.
Suriyelilerin barış ve refah içinde yaşama hakkını hedef alan her türlü eylemin karşısındayız. Türkiye, Suriye halkının ve yönetiminin yanında olmaya devam edecektir." İfadeleri kullandı.
HAKAN FİDAN’NIN CÜMLELERİ
Türkiye bölgede İran kaynaklı bir kalkışmayı öngörmüştü. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın 26 Şubat'ta Katar merkezli El Cezire televizyonuna verdiği demeçte; "Eğer siz başka bir ülkedeki bir grubu destekleyerek orada rahatsızlık oluşturmak isterseniz, başka bir ülke de sizdeki başka bir grubu destekleyerek size rahatsızlık oluşturmak ister.
"Yani dünyada artık hiçbir şey gizlenemiyor. Sizde olan yetenekler başkasında da var. Dolayısıyla camınıza taş atılmasını istemiyorsanız başkasının camına taş atmayacaksınız." İfadeleri kullanmıştı.
Türkiye’nin İran Dini lideri Ali Hamaney’in geçtiğimiz aylarda ifade ettiği; ‘’Suriye’de gençlerin kaybedecek bir şeyi kalmadı’’ ifadelerini bir tehdit olarak algıladığı bir kez daha gözler önüne serildi.