Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın doktoru Prof. Dr. Cevdet Erdöl, Türkiye’nin sağlık politikasını Akit’e anlattı. Aynı zamanda AK Parti Ankara Milletvekili de olan Erdöl, bir dönem hastane kapılarında kuyruklar olan, eczanesinde ilaç bulunamayan Türkiye’nin son on yılda çok büyük adımlar attığını, hem sağlığa erişilebilirliği hem de sürdürülebilirliği kısa sürede aşarabilen nadir ülkelerden birisi olduğunu kaydetti. Yerli ilaçla ilgili hukuki altyapının tamamlandığını, stratejik ilaçların üretiminde yerli sanayinin teşvik edildiğini söyleyen Erdöl okurlarımıza özel şu bilgileri verdi:
Hastane kuyruklarında ölümlerin yaşandığı, tedavi olmaya giderken hastalık kapmaların yaşandığı sağlık sistemini sil baştan değiştirdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın doktoru Prof. Dr. Cevdet Erdöl, hem sağlığa erişilebilirliği, hem de sürdürülebilirliği kısa sürede başarabildiklerini ifade etti.
Yerli ilaçla ilgili hukuki alt yapının tamamlandığını, stratejik ilaçların üretiminde yerli sanayinin teşvik edildiğini söyleyen Erdöl okurlarımıza özel şu bilgileri verdi:
Dünyada gelinen noktaya göre Türkiye’deki sağlık standartlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben sağlık politikalarını farklı bir perspektiften değerlendiriyorum. Öncelikle sağlığı iki temel başlık üzerine oturtmak gerekir. Birisi; insana bakış, haliyle topluma bakış; ikincisi ise sürdürülebilirliktir. Bu noktada bizim baktığımız ve esas aldığımız kriter; “insanı yaşat ki, devlet yaşasın” anlayışıdır. Yani insan odaklı bir bakış açısıdır. Bizim politikalarımızın merkezinde insan, insanın da merkezinde çocuk vardır. Çocuklara bakmadığınız sistemde büyüklere asla bakamazsınız. Bizim sağlık politikamızın nirengi taşlarından biri budur. Bunu gerçekleştirebilmek için istikrar olması lazım. Siyasi istikrar ve beraberinde ekonomik istikrar… Sağlıktaki adımları atarken en önemli husus, sosyal güvenliktir. İnsanların ve özellikle çocukların sağlığa erişebilmeleri önemlidir. Aslında işin esası da budur; sağlığa erişebilmek... Tabi bunun yanında sağlık hizmet sunumu da iyi olmalıdır. Aksi halde sistem verimli çalışamaz.
YURTDIŞINDANYÜZBİNLERCE HASTA TEDAVİYE GELİYOR
AK Parti Hükümetinin gelişi ile sağlık alanında devrim niteliğinde adımlar atıldı. Bunları açabilir misiniz?
Türkiye, son on yılda çok büyük adımlar atabildiği için sağlıkta bunu gerçekleştirebildi. Hem sağlığa erişilebilirliği hem de sürdürülebilirliği kısa sürede başarabilen nadir ülkelerden birisidir. Dünyada sağlık sektörü içinde çok iddialı ülkelerden biriyiz. Fakat bu iddiamızı bizim değil de başkalarının söylemesi manalıdır. Bu anlamda ölçme kriterinin esası arz talep meselesidir. Mesela 12 yıl önce ülkemizde tedavi olan yabancı insan sayısı ve ülkemizden başka yerlere tedavi olmaya giden insan sayısı ne kadardır, buna bakmak gerekir. Bir de tabi bugüne bakmak lazım. Bugün çok nadir yurtdışına hasta gönderiyoruz. Fakat yurtdışından gelen yüzbinlerce hastamız var.
Şehir hastaneleriyle ilgili süreçte gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hastanın tüm ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte bir tasarım ve donanım olması gerekiyor. O zamanki Başbakanımız, şimdiki Cumhurbaşkanımızın önerdiği, yapılmasını teşvik ettiği model budur.Bunu ne kadar gerçekleştirebiliriz ancak önümüzdeki süreç içerinde görebiliriz. Bu sağlık yatırımlarımızın ve bu projelerimizin gerçekleştirmesi için tüm enerjimizi ve imkânlarımızı seferber ediyoruz. Bazılarının inşaatları başladı, bazılarının da başlayacak. Niyetimiz odur ki; bir hasta tüm ihtiyaçlarını tek bir hastanede halledebilsin.
Sağlık sektöründe dünyada birçok gelişmeler söz konusu. Sizin yurt dışında olup da Türkiye’de de olmasını istediğiniz bir model var mı?
Sağlıkta başarının da gelinecek noktanın da sonu yok. Nasıl ki bizler yaşadığımız topluma adapte olabiliyo ruz, hastalıklar da o topluma adapte olabiliyor.
Bunun yanında yeni hastalıklar da türüyor. Buna mukabil yeni buluşların olması gerekir ki; yeni tedavi yöntemleri de hayatımıza girebilsin. Bunlara ayak uydurabilmek ve bunlarda bir adım önde olabilmek için bizim ARGE faaliyetlerine önem vermemiz gerekiyor.
ALKOL TÜKETİMİNİ DİSİPLİNE ETTİK
Alkol alanında yaptığınız çalışmalar ve bu alandaki düzenlemeler malum. Bu düzenlemelerden ve alkol kullanımındaki kısıtlamalardan dolayı AK Parti’nin özgürlükleri kısıtladığını düşünenler var. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Alkolü toptan yasaklama kanunu imkan dahilinde değildir. Biz alkolü yasaklamak üzere değil, disipline etmek üzere bir kanun çıkardık. Bu kanundan önce Türkiye’de bir insan istediği yerde istediği kadar alkol alıp kendisine veya başkasına zara verme “sözde özgürlüğüne” sahipti. Fakat birinin özgürlüğünün başka birinin özgürlük sınırıyla çakışmaması gerekir. Bir başkasının özgürlüğünü elinden almaması gerekir. Bizler kimsenin belli kriterler dahilinde alkol almasını engellemiş değiliz. Ne diyoruz; on sekiz yaşını doldurmayanlara yani çocuklara alkol satılamaz. Ayrıca bu 1926 yılında CHP Kırklareli Milletvekili Doktor Fuat Umay Bey’in kanun teklifinde de geçen bir husustur. Diğer taraftan kanun dahilinde perakende olarak sabah saat 10’dan akşam saat 18.00’e kadar alkol satışının olmamasıdır. Bu hemen hemen tüm ülkelerde de benzer veya daha ileri saat uygulaması şeklinde zaten vardır.
UYUŞTURUCU TACİRLERİNE KİMSE GÖZ YUMMAZ
Bir sağlıkçı ve siyasetçi olarak son dönemdeki olayların ve bazı polislerin tasfiyesi sebebiyle paralel örgüt medyasında sentetik uyuşturucuların kullanımında bir artış olduğu haberleri yapılmakta. Bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu tamamen yanlış bir düşüncedir. Ben ne önceki ne de şimdiki emniyet mensuplarının çocukların uyuşturucu temin etmesine göz yumacak kadar alçakça düşündüklerini zannetmiyorum. Böyle bir şey olamaz, böyle bir itham da yanlıştır. Bunu söyleyenler olaya tersten bakıyorlar. Sentetik uyuşturucu kavramı bütün dünyada yeni bir kavramdır. Zehir tacirleri yeni ürünler bularak bunu piyasaya sürmeye çalışıyorlar. Bu zehir tacirlerinin çocukları müşteri olarak görmesi ile alakalı bir durumdur. Bu Türkiye için de dünya için de böyledir. Bunu paralelcilerin tasfiyesi ile alakalandırmak yanlış bir durumdur. Böyle değerlendirmemek gerekir. Bizim eğitim sistemimizi baştan itibaren sorgulamamız gerekir. Bu maddelerle alakalı eğitim müfredatına eklemeler yapmak ve çocukların eğitimine bu anlamda bir bakış açısı ve farkındalık kazandırmak gerekir.
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte başkanlık ve yarı başkanlık gibi tartışmalar da literatürümüze girdi… Siz son süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde o zaman Başbakan olan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tüm milletvekillerine adayın kim olması konusunda danışmıştı. O vakit ben kendisinin Cumhurbaşkanı olmasını eğer olmayacaksa da Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün olmasını istediğimi söylemiştim. Fakat kendisine başkanlık profilinin daha uygun olduğunu düşündüğümü, arz etmiştim. Benim o zamanki ve şimdiki kanaatim başkanlık modelinin daha iyi olacağıdır. Çünkü Cumhurbaşkanımız buna çok daha uygun bir yapıdadır. Aslında şuandaki yönetim tarzına baktığımızda Başbakanımızın ve Cumhurbaşkanımızın iyi bir ikili olarak ülkemizi yönettiklerini görüyoruz. Aslında buna başkanlık veya yarı başkanlık da diyebiliriz.
YERLİ İLAÇ ÜRETİMİNE TAM DESTEK VERİYORUZ
Avrupa’da veya başka ülkelerde alkole karşı bir sınırlama varken sizce Türkiye’de bu kadar gündemde olmasının sebebi nedir?
Ben öncelikle hatayı kendimde arıyorum. Topluma kanun değişikliğini belki de yeterince anlatamadığımızı düşünüyorum. Fakat buna rağmen bazıları kasıtlı olarak kendi hayatlarına müdahale edildiği yorumunu çıkardılar. Asıl mesele budur. Hâlbuki bu kanunun içeriğindeki bir kısım maddelerde bazı CHP’li milletvekilleriyle mutabıktık.
Mesela alkol reklam tabelalarını kaldırdık. Bu bir kısıtlama değildi ve halkımıza da zararı yoktu. Ama itiraz etmiş olmak için itiraz ettiler. Fakat onlara rağmen halkımız bunu kabul etti.
Türkiye’nin ilaç sanayisindeki dışa bağlılığı konusunda neler söylersiniz?
Bizim ARGE faaliyetlerine daha çok önem vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Bununla ilgili Türkiye’de ilaç firmalarının cazibeli hale gelmesi, yeni formüller üretilmesi için gerekli hukuki altyapı tamamlanmış durumdadır.
Devlet gerekli imkânları vermektedir, devam edeceğini de beyan etmiştir. Bizim şu anda ilacımızı, aşılarımızı kendimizin üretmesi gerekmektedir.
Bunun yanında hammaddesi kan olan bazı ilaçların üretilmesi için ihtiyaç duyulan fabrikaların hazırlık sürecine girmesi söz konusu. Bunun için gerekli gayretler var.