• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Klinik Psikolog Merve Keser eşcinselliği değerlendirdi

Yeniakit Publisher
2022-01-26 09:57:00 - 2022-01-26 17:51:50
Klinik Psikolog Merve Keser eşcinselliği değerlendirdi

Parem Psikoloji Kliniği’nden Uzman Klinik Psikolog Merve Keser, eşcinselliğin ailevi, sosyal ve kültürel boyutlarını Yeni Akit’e değerlendirdi.

Rabia Ateş  İstanbul

‘Recep’le Şaban’ın aşkına Ramazan ne karışır?’, ‘Lut kavminin çocuklarıyız’, ‘Velev ki i...’, ‘Kadın kadına’ şeklinde mide bulandıran sözlerle toplumu ifsad projesi olarak özellikle İslam medeniyetlerine sokulmaya çalışılan ve Batı tarafından fonlanan LGBT yani ‘eşcinsellik’ kanser haline dönüşmüş durumda.

Dizi ve filmler, sosyal medya, reklam panoları, dergiler vb. araçlarla önce zihinleri sonra da ruhları kirletilmeye çalışılan çocuk ve gençler, küreselcilerin oluşturmaya çalıştığı tek cinsiyetli bir dünya düzeninde inanç, gelenek ve değerlerinden uzaklaştırılıyor. Müslüman toplumları dejenere ederek, zihinlerde normalleştirilmeye çalışılan eşcinselliğin ‘hastalık’ olmadığına inandırılmaya çalışılsa da yapılan araştırmalar tam aksini söylüyor.

National Geographic tarafından ‘Cinsiyet Devrimi’ başlığı ile 9 yaşında ‘cinsiyet değiştiren’ bir çocuğun fotoğrafının sergilenmesi, TV’deki belgesellerle cinsiyet değiştirmenin özendirilmesi ve benimsetilmeye çalışılması, aslında eşcinselliğin ne kadar büyük bir lobi tarafından desteklendiğini göstermesi bakımından önemli. Modernite ve kültürel yozlaşma ile özellikle aile yapısının hedef alındığı eşcinselliğin psikolojik boyutu nedir?

Çocuğunda eşcinsel ilgiler olduğunu gören anne babalar bu duruma nasıl yaklaşmalı? Eşcinselliğin tedavisi mümkün mü? Medya tarafından eşcinselliğin özendirilmesi toplum açısında nasıl bir etki oluşturuyor?
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Parem Psikoloji Kliniği’nden Uzman Klinik Psikolog Merve Keser tüm bu soruların cevabını Yeniakit’e anlattı. İşte alınan ‘politik’ bir kararla ‘hastalık’tan çıkarılan eşcinselliğin psikolojik boyutları…

LGBT ve eşcinsellik tanımını yapar mısınız? Psikolojide bunun karşılığı nedir?

LGBT farklı cinsel yönelimlerin kısaltmalarından oluşan çatı bir kavramdır. Eşcinsellik de bu çatı kavramın içerisinde yer almaktadır. Eşcinsellik, bir diğer ifadeyle homoseksüellik; kişinin hemcinsine cinsel olarak ilgi ve çekim hissetmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Kişinin karşı cinse duyduğu ilgi ve çekim ise heteroseksüellik olarak tanımlanmaktadır.

Eşcinsellik bir hastalık mıdır, neden ortaya çıkar?

Öncelikle toplumda hermafroditizmle eşcinsellik karıştırılabilmektedir. Hermafroditizm çift cinsiyetçilik anlamına gelen biyolojik ve genetik faktörler sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Hermafrodit bireylerde hem kadın hem erkek cinsiyetine ait üreme organları bulunur. Çoğunlukla doğumda fark edilir ve doğumdan itibaren biyolojik olarak tedavi, psiko-sosyal açıdan destek gerektirir. Eşcinsellik ise doğrudan genetik ve biyolojik sebeplerle açıklanamamaktadır. Bu duruma etki eden bazı biyolojik faktörler, yatkınlık olarak adlandırılabilecek özellikler olsa da bunlar eşcinselliğe sebep oluyor demek bilimsel ve doğru bir ifade değildir. Mesela bağımlılıklara etki eden bazı biyolojik faktörler vardır ama kişinin bu sebepten dolayı madde veya kumar bağımlısı olduğunu söylemek doğru olmaz.
Eşcinsellik biyolojik-genetik bir hastalık veya üçüncü bir cinsiyet kalıbı değildir. Cinsel bir sapmadır. Bu cinsel sapmayı temelde iki kategoride ele alabiliriz. Birinci kategoride kişinin cinsel kimlik kazanımıyla ilgili yaşadığı karmaşalar veya çözümlenmemiş travmalar bulunmaktadır . İkincisinde ise sınır tanımayan bir haz arayışı bulunmaktadır.

İlk olarak cinsel kimlik kazanımıyla ilgili karmaşalara baktığımızda altta yatan pek çok farklı sebep görebiliriz.

Cinsel duygular ve cinsel kimlik doğuştan getirilen biyolojik yapıyla ilgili olmakla birlikte öğrenme boyutu oldukça geniş olan sosyo-kültürel bir yapıdır. Cinsel kimliğin gelişmesinde hayatın ilk yıllarındaki tecrübeler büyük önem taşımaktadır. Çocukluk çağındaki öğrenmeler, ilk ilişkiler ve özdeşimler cinsel kimliğin gelişimini önemli ölçüde etkilemektedir.

Homoseksüel eğilimi olan erkek çocuklarında genellikle erken çocukluk dönemlerine uzanan, kendini diğer erkek çocuklarından farklı görmesine yol açan süreçler görülür. Çoğu zaman eşcinsel ilgi olarak tanımlanan duygunun arkasında kişinin kendi cinsel kimliğinde eksik gördüğü yönleri taşıyan hemcinsine karşı duyduğu hayranlık olabilmektedir.

Bireyin geçmişte yaşadığı cinsel taciz gibi travmatik yaşantılar da cinsel kimliğinden uzaklaşmasına sebep olabiliyor. Hemcinsi tarafından cinsel tacize maruz kalan bir erkek çocuğu, anlam veremediği bu durumu “yeterince eril olmadığı için hedef seçildiği “ şeklinde hatalı yorumlayabiliyor. Kız çocuklarının bir erkek tarafından cinsel tacize uğraması, karşı cinse yönelik bir öfkeye ve duygusal yakınlık kurulamayacağı inancının oluşmasına yol açabilmektedir.
Fiziksel açıdan kendini çok çekici bulmayan, kadınlık kimliğinden şüphe eden bir genç kız erkekler tarafından beğeni ve kabul görmeyeceğine inandığı için kendini karşı cinse kapatıp duygusal yakınlığı hemcinsinde arayabiliyor. Yukarıda ifade edilen durumlar cinsel karmaşaya neden olabilecek belli başlı psikolojik alt yapılar ama çok daha farklı sebepler de karşımıza çıkabilir. Bu bireyler, yaşadıkları cinsel kimlik bunalımından rahatsızlık duymakta ve psikolojik desteğe ihtiyaç duymaktadır. Böylesi durumlarda bu gençlerimizi ötekileştirmeden ellerinden tutabilmek, sevgi ve şefkatle onların gerçek kimliklerini kazanmalarına yardımcı olabilmek çok önemli.

İkinci kategori olan sınır tanımayan bir haz arayışı; günümüze mahsus değildir, tarihte de örnekleri görülmektedir. Roma’da egemen sınıfın eşcinsel hayatının yasalarla düzenlendiği, Antik Yunan’da eşcinselliğin toplumsal nitelik kazandığı bilinmektedir. Kur’an-ı Kerim’de Lut a.s. kavminin genelinin, kadınları bırakıp erkeklere yöneldiği ifade edilmektedir.

Eşcinselliğin 1973’te ‘hastalık’ kategorisinden çıkartılmasının sebebi nedir?

Birçok kaynak bu kararın alınmasında politik faktörlerin etkili olduğuna işaret etmektedir ve eşcinsel lobilerin de bu kararda payı büyüktür. Pek çok psikiyatrist de kararın bilimsel ve rasyonel bir süreçle alınmadığını ifade etmektedir. Eşcinselliğin normal kabul edilerek hastalık kategorisinden çıkarılması tedavi ve araştırmaların önünün kesilmesine neden olmuştur. Konuyla ilgi çalışma yapmak isteyen akademisyenler ‘ayrımcılıkla’ yaftalandığı için konunun bilimsel zeminde ele alınması ve psikolojik yardım seçeneklerinin geliştirilmesi gittikçe zorlaşmıştır.

Aile içi ilişkiler de sağlıklı olmalı

Çocuklarda cinsel kimlik oluşumu kaç yaşında başlar? Aileler sağlıklı cinsel kimlik gelişimi için nelere dikkat etmelidir?

Cinsel kimliğin oluşması hayatın ilk 3 yılında gerçekleşir. Ergenlik döneminde de kararlılık kazanır.

Uygun özdeşim örneklerinin varlığı cinsel kimlik gelişimindeki en önemli etkenlerden biridir. Aile içerisinde kız çocuğunun anneyi, erkek çocuğunun babayı rol model olarak benimsemesi cinsel kimliğin sağlıklı gelişimi için çok önemlidir. Cinsel kimlikle ilgili yaşanan karmaşalarda bu özdeşimin yapılamadığı görülmektedir. Özdeşimi engelleyen belli başlı sebepler aşağıdaki gibidir;

Aile içerisinde uygun özdeşim örneklerinin olmayışı,
Anne babanın birbirini sevmemesi, birbirini aşağılaması,
Aile içerisinde sevgi yoksunluğu, şiddet
Aile ve ya toplum içerisinde kadın kimliğinin zayıf görülmesi, aşağılanması .

Aile içerisinde çocuğun ebeveynleriyle sağlıklı ilişkiler kurması çok önemlidir. Ebeveynlerden görülen sevgi, değer ve kabul, cinsel kimliğin kazanılmasında önemli bir faktördür. Örneğin babasından sevgi ve şefkat göremeyen, psikolojik ve fiziksel şiddet gören bir kız çocuğu genelleme yaparak erkeklerle duygusal yakınlık kurmaktan kaçınıp sevgi ve şefkat ihtiyacının sadece hemcinsinden karşılanabileceği yanılgısına düşebilmektedir. Veya babasından beğeni ve kabul görmeyen bir erkek çocuğu, hemcinsinden beğeni ve kabul görmek için başka bir erkeğe duygusal olarak yönelebilmektedir.

Boşanma, ölüm gibi sebeplerle, ebeveynlerden birinin olmadığı tek ebeveynli ya da iki ebeveynin de olmadığı ailelerde de çocuğun cinsel kimlik gelişimi açısından risk söz konusudur. Kız çocuğu anne, erkek çocuğu baba figüründen mahrum kalmışsa çocuğun hemcinsiyle özdeşim kurabilmesi için çaba sarf edilmelidir. İlkokulda öğretmen seçiminde, sporda eğitmen tercihinde bu durum göz önünde bulundurulmalı ve aile yakınlarından özdeşim kurabileceği hemcinsleriyle ilişkileri desteklenmelidir.

Toplumumuzda maalesef bazı kültürlerde erkek cinsiyetin üstün görülmesi, kadının ikinci sınıf gibi değerlendirilmesi kız çocuklarında kadın kimliğine karşı negatif duyguların oluşmasına sebep olmaktadır. Aynı şekilde ailede zayıf, ezilen, mağdur olan bir anne figürü varsa bu durum da kadın kimliğinden uzaklaşmaya neden olabilmektedir.

Aile içerisinde mükemmeliyetçi bir yaklaşım ile çocuğun yetersiz hissettirilmesi, zayıf yönlerinin öne çıkarılması, kişilik özelliklerinin reddedilmesi de kimlik bunalımıyla birlikte cinsel kimlik karmaşasına da sebep olabilmektedir. Örneğin ders başarısı düşük olan bir erkek çocuğu, ailesi tarafından yetersiz hissettirildiğinde, kabul görmediğinde sadece akademik yönden değil cinsel kimliği konusunda da yetersizliğe kapılabilmektedir.

Cinsel kimliğin kazanımında dikkat edilmesi gereken önemli faktörlerden biri de cinsel kimliğin kişiye özgü farklılıklar barındırabileceğini ve bu durumun normal olduğunu unutmamaktır. Standart bir erkek çocuk, erkek yetişkin kimliği yoktur ya da her kadın ayni feminenlikte olmak zorunda değildir. Özellikle ergenlik döneminde yaşanan cinsel kimlik karmaşalarında bu konunun önemli bir yere sahip olduğunu görüyoruz. Mesela 10 yaşlarında futboldan hoşlanmayan, içe dönük bir erkek çocuğuna bu farklılığından dolayı, yeterince erkek olmadığı hissettirilebiliyor. Aynı şekilde medyada belli fiziksel ölçülere göre idealize edilen kadın bedenine uymadığını düşünen genç kızlar, kendi kadın kimliğini sorgulamaya başlıyor.

Çocuğunda eşcinsel ilgiler olduğunu gören anne ve babalar bu duruma nasıl yaklaşmalı?

Öncelikle çocuğu böyle bir karmaşaya iten şey nedir anlamaya çalışmak gerekir. Suçlamadan, yargılamadan ve en önemlisi etiketlemeden böyle hissetmesine sebep olan sürece odaklanmak önemli. Çoğu zaman ebeveynle kurulan ilişkide yaşanan problemler özgüven eksikliği, yetersizlik duyguları, geçmişteki travmatik yaşantılar cinsel kimlik karmaşasında etkili olduğu için profesyonel destek almak da önem taşıyor.

Eşcinselilğin tedavisi mümkün

Eşcinselliğin bir hayat tarzı edinmiş ve uzun süre bu şekilde yaşayan bireylerin bunu değiştirmesi mümkün mü? Eşcinselliğin tedavisi mümkün mü?

Evet mümkün ama maalesef eşcinsel eğilimlerinin üstesinden gelmeye çalışan bireyler dünyada hızla yayılan eşcinsel hakları hareketleri tarafından görmezden gelinmektedir. Tedavi olmak isteyen ve sayıları hiç de azımsanmayacak rakamlara ulaşan eşcinseller, destek alma ve terapi görme imkanından mahrum bırakılmaktadır. Dr. Nicolosi yaşadıklarından rahatsızlık duyan ve tedavi arayışında olan pek çok eşcinsel bireyin ruh sağlığı alanında hizmet veren profesyoneller tarafından bile “Bu sizin cinsel tercihiniz, değiştiremeyiz veya eşcinselliğin tedavisi yok” diyerek geri çevrildiğinden söz etmektedir.
Tedavi olma hakkı evrensel bir insan hakları meselesidir. Ve bu hak tedaviye gönüllü olan kişilere, yeni bir başlangıç ile eşcinselliğin nedenlerini anlama, ailenin desteğini alma, aynı cinsle cinsel olmayan sağlıklı ilişkiler kurma ihtiyacının karşılanması ve eşcinselliğe yol açan çocukluk yaralarını iyileştirme gibi bir dizi adımla sunulabilir. Nitekim Dr. Robert Spitzereş cinsellikten yani homoseksüellikten heteroseksüelliğe geçiş yapan 300 kişiyle yürüttüğü çalışmasında heteroseksüelliğe yönelme oranının homoseksüel erkeklerde % 67 olduğunu ortaya koymuştur. Yani en az 5 yıldır eşcinsel olarak hayatını sürdüren bireyler heteroseksüelliğe oldukça yüksek bir oranda geçiş yapabilmişlerdir. Çalışmada bu değişimde bireylerin dini motivasyonlarının, anlam arayışının etkili olduğu, davranış ve grup terapilerinden fayda gördüğü bildirilmektedir. Bu çalışma eşcinselliğin değiştirilemez bir kader olduğu algısını tamamen yıkmaktadır.

Eşcinselilğin basın-yayın organları ve sosyal medya platformları aracılığıyla sürekli gündemde tutulması toplum üzerinde nasıl bir etki oluşturur?

Eşcinselliğin sürekli gündemde tutulması öncelikle toplum tarafından normalleşmesi gibi bir algıyı beraberinde getirmesi açısından sıkıntılı bir durumdur. Eşcinsel kimliğe özgürlük , marjinallik, başkaldırı gibi farklı anlamlar yüklenilerek maksatlı bir şekilde gençler özendirilmeye çalışılmaktadır. Özellikle yabancı filmlerde mağdur ve hassas eşcinseller, acımasız ve kalpsiz heteroseksüeller konu edinilerek toplumun benimsemesi için durum dramatize edilmektedir. Onur yürüyüşü gibi etkinliklerle ya da eşcinselliğini ifade etmenin cesaret göstergesi kabul edilmesi gibi manipülasyonlarla daha geniş kitlelere ulaşılmaya çalışılmaktadır. Tüm bu reklam ve algı çalışmalarına rağmen ruh sağlığı alanında yapılan çalışmalar bize homoseksüel bireylerin yaşam doyumlarının heteroseksüel bireylere göre daha düşük olduğunu, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, sınırda kişilik bozukluğu, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı gibi bazı ruhsal problemleri normal bireylere göre daha yüksek düzeyde yaşadıklarını göstermektedir. Bu noktada ebeveynlerin, çocukları ve gençleri eşcinsellik propagandasından korumaları önemli.

Maalesef pek çok çocuk animasyon filmi, çizgi film, internet oyunu eşcinsellikle ilgili öğeler barındırıyor.

Akit, manşetten verdiği haberlerle, Haçlı Batı’nın Türkiye’nin toplumsal yapısını bozmak için fonladığı sapkın eşcinsel derneklerin kapatılması için çağrıda bulunmuştu.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Cahil

Birisi şu cahile söylesin Amerika , Avrupa ve Avustralya kıtalarındaki 28 ülkede eşcinsellik normal kabul ediliyor ve erkek erkeğe ,kadın kadına evlilik serbest.

Başkent

Ben her insanın içinde düşüncesinde az da olsa sapkınlığın olduğunu düşünüyorum, kimisi fiiliyete döker kimisi zihninde yaşar.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23