Başbakan Ahmet Davutoğlu, ABD ziyaretinden dönüşte, uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada, “CHP’ye kapatma dâvâsı” ile ilgili iddiaların tamamen bir “algı operasyonu” olduğunu söyledi ve ekledi: “Bütün muhalefet partilerine çağrıda bulunuyorum... Hemen yarın gelin; bir anayasa değişikliği yapalım ve parti kapatmayı imkânsız hale getirelim... Hemen yarın!”
HASAN KARAKAYA / NEW YORK / ANKARA - Başbakan Ahmet Davutoğlu, Portekiz ve ABD’yi içine alan ziyaretlerinden dönüşte; bu temaslarını takip eden gazetecilere uçakta, gündeme dair önemli açıklamalar yaptı.
“Dolar’ın yükselişi”nden Merkez Bankası’na, Suriye konusundan “aday adayları”na, “Abdullah Gül’ün adaylığı”ndan CHP’nin kapatılması ile ilgili iddialara ve “ABD’deki temasları”na kadar, hemen her soruya cevap veren Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP üzerinden bir algı operasyonu yürütüldüğünü söyledi.
Sorular ve cevaplar şöyle:
TEMASLAR VE DOLARIN YÜKSELİŞİ
l New York temaslarınız, tam da Dolar’ın çok hareketli olduğu bir zamana denk geldi... Hem temaslarınızı, hem bu kur meselesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hükümeti kurarken çok detaylı bir ekonomik programı açıkladık. Bu tür ekonomik programları yurtdışında anlatmak gerekiyor. Dolar kurundaki dalgalanma tamamen tesadüf oldu. Ocak, Şubat ve Mart ayları içinde Londra, Davos ve New York’ a giderek programımızı yatırımcılara anlatalım istedik. Goldman Sachs, City Group, Merril Lynch ve 10 kadar Türkiye’de yatırımı olan devasa yatırım kuruluşları ile bir araya geldik. Bu kuruluşlardan yatırım sözü aldık.
Hem reel sektörün temsilcileri ile hem de finansal sektörün temsilcileri ile ayrı ayrı toplantılar yaptık. Görüşmelerimizde kimse Dolar-TL ilişkisi ile ilgili ayrıca bir soru sormadı. Dünyada herkes, doların tüm küresel piyasalarda değerlendiğini biliyor. Kurdaki değişimi biz de yakından takip ediyoruz. Merkez Bankası başkanımızla alınacak tedbirleri de görüşeceğiz. Bu tüm dünya piyasalarını etkileyen bir durum ama bizim ekonomimizin güçlü olduğu da bir gerçek... Bütçe açığı itibariyle dünyadaki en iyi ülkelerden birisiyiz... Şu an, açığımız yüzde 0.7... Önümüzdeki yıllarda bütçe fazlası da vereceğiz. Bankacılık sektöründe çok iyi durumdayız... G20 ülkeleri arasında en iyi durumdaki ülkelerden biriyiz. Dış ticaret açığı düşme eğiliminde... 64 milyar dolardan 48 milyar dolarlara düştü.
Türkiye ekonomisinin bütün göstergeleri son derece kuvvetli duruyor. Bir çok önemli ödüllü ekonomist ile görüştüm. Var olan parametrelere göre Türkiye ekonomisinin bir kriz sürecine girmesi mümkün değil. Kâğıt üzerinde her şey mükemmel. Siyasi parametrelere dikkat çekiyorlar.
Merkez Bankası ile de ilgili bazı sorular geldi ama Avrupa liderleri de Merkez Bankaları hakkında konuşuyor. En sert şekilde eleştiriyorlar. Türkiye’de “Kimse Merkez Bankası hakkında konuşamaz” gibi bir hava yaratılıyor. Önemli olan karar alma mekanizmalarının nasıl geliştiği... Demokratik toplumlarda her kurum eleştirilir. Bu konular tartışılır.
SURİYE PLÂNLARI YOK!
l Suriye’ye ilişkin BM’den bir karar çıktı... Yeni bir gelişme var mı Suriye’de?
Suriye meselesi, artık Suriye’nin meselesi olmaktan çoktan çıktı. Bölgesel bir hal aldı. Uluslararası toplum, bölge ülkeleri bu işle ilgilensin noktasındaydı. Ama şimdi özellikle Paris saldırısı ve son atmosfer şu mesajı verdi: “Suriye konusu çözülmezse; Avrupa’da da, dünyada da başka sorunlara yol açacak... Şimdi, Suriye konusunda ‘nerde hata yaptık’ noktasına geldiler. A planı varmış gibi, B planını konuşuyorlar. A planları yok. “bekle gör politikaları” artık çalışmıyor.
ELEKTEN TUZLUK GEÇMEZ
l AK Partiye milletvekilliği için başvuranların yüzde 50’sinin paralel yapıya yakın olduğu iddia ediliyor?
Öncelikle, böyle bir veri nerden geldi ona bakmak lazım. Böyle bir şey mümkün değil... Aday adaylığı herkese açık demokratik bir haktır. Ama aday olarak seçilmek partinin karar vereceği bir iştir. Aday adaylığından adaylığa geçişte en kurumsal çalışan parti AK partidir. Temayüller yapılır. Bahsettiğiniz kişilerin temayüllerden geçmesi mümkün değil... Hadi geçti diyelim, alt komisyon var. Sonrasında üst komisyon var, sonrasında da biz varız... Bu süzgeçlerden sonuç almaları mümkün değil. İllerde sivil toplum kuruluşları arasında da bir temayül yapacağız. Tuzluklar bu süzgeçlere takılırlar. Tuzluklar bu süzgeçlerden geçemeyecek kadar büyük nesnelerdir. Onlar kendilerini belli ederler buralardan geçemezler. Elekten tuzluk geçmez, merak etmeyin. Gerekli tedbirleri aldık. Ben ayrıca Paralel Yapı’nın HDP, CHP ve MHP’de kendine yer aradığını düşünüyorum. Her üç parti ile de paralel yapının ilişkisi var. Bu da doğal bir durumdur. CHP % 35 alırsa, HDP % 10 alırsa % 45 yapıyor. Üzerine de MHP’yi koyun. Böyle bir dizayn yapılmış... Kılıçdaroğlu’na da bunun için % 35 hedefi koydular. O da bu tuzağa düştü.
GÜL’ÜN ÖZEL BİR YERİ VAR
l Abdullah Gül’ün adaylığı konusu?..
Olağanüstü kongrede siyasi ahlak üzerine atıfta bulundum. Türkiye Cumhuriyeti konjonktürel bir devlet değildir. AK Parti de konjonktürel bir siyasi hareket değildir. Bir hareketi konjonktürel olmaktan çıkaran şey nedir? Kısa dönemli siyasi hırs üzerine hesaplar yerine, uzun dönemli sağlam değerlere dayalı hareket olmasıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığı süresince ortaya konan prensipler bunun en güzel örneğidir. Kurallar, normlar, değerler doğru inşa edilirse, kişiler gider ama değerler kalır. Bu değerlerden en önem verdiğim ise vefadır. Sayın Abdullah Gül, partimizin kurucusudur herhangi bir kurucu da değildir. AK Parti’nin ilk başbakanıdır. Yine cumhurbaşkanımızın tavsiyesi ve iradesiyle Meclis tarafından seçilen AK Parti içinden çıkan ilk cumhurbaşkanıdır.
l Efendim davet etmeyecek misiniz?
Davet ettik... İşte kamuoyunu önünde davet ettik. Davet kamuoyunun önünde yapıldı... Daha özel bir şey yapmaktan da imtina etmeyiz. Yaparız. Bizim Sayın Gül ile hukukumuz çok eskiye dayanır. Bu ilişkiler bugün başlamadı. Hukukumuz 80’li yılların başına gider. Bunlar, yeni ilişkiler değil. AK Parti kadrolarında millete ümit veren şeyler samimiyet ve karşılıklı hukuk olduğu kanaatindeyim. O kadar sağlam hukuklar var ki görüş ayrılıkları, farklı kanaatler nihai kertede herkes kendi ile baş başa kaldığında “Bunlar için, bu dostluklar feda edilmez” diyecek kadar köklü ilişkilerimiz var.
Şimdi okuyorum; Abdullah Bey gelirse ben rahatsız olurmuşum falan... Bunlar bizde, bizim anlayışımızda karşılığı olmayan şeyler. Abdullah Bey ile de olmaz, Tayyip Bey ile de olmaz... Bizim içimizde bunlar olmaz..
Sayın Bülent Arınç bey bu konudaki iyi niyetini ve siyasetin etik boyutunu da içeren açıklamalar yaptı. Doğrudur sayın Gül, 6 bin 223 adaydan biri değildir. Kimse ona öyle bakmaz, böyle bir nezaketsizlik yapamaz...
ABD GEZİSİ SİYASÎ DEĞİLDİ
l ABD’ye ilk defa başbakan olarak geldiniz fakat ABD yönetimi ile bir temasınız olmadı neden?
Öncelikle bu gezi, sadece bizim ekonomik plan ve programımızı anlatmaya yönelikti. Biz ABD’ye siyasi bir görüşme yapma amacıyla gelmedik. Bu yönde ABD yönetimi ile bir görüşme talebimiz olmadı. Bu toplantıların planlamasını çok önceden yaptık. İleride siyasi amaçlı bir ziyaret de yapacağız ama; hem ekonomi alanında büyük yatırımcılarla görüşmek, hem de ABD yönetimi ile siyasi meseleleri gündeme almak gibi bir ön hazırlığımız olmadı. Washington için bir çalışma yapmadık. Buradan bile küçük hesaplar içinde olanlar oldu.
PARLAMENTER SİSTEM SIKINTILI
l Yatırımcılar Türkiye’deki Başkanlık meselesi tartışması konusunda ne düşünüyorlar?
Türkiye’de karar alma mekanizması ile ilgili sorular gündeme geldi. Yatırımcılara 12 eylül anayasasının problemlerini anlattım. Bu anayasa değişecek, bu anayasanın yerine gelecek anayasanın felsefesini iyi kurgulamak lazım. Mesele sadece parlamenter sistem ya da başkanlık sistemi üzerinden tartışılmamalı. Türkiye’de hiçbir zaman gerçek bir parlamenter sistem olmadı. 12 Eylül anayasası seçilmişlerin elini kolunu bağlamak için yapılmış antidemokratik bir anayasadır. 12 Eylül anayasası cumhurbaşkanının hep merkezi bürokrasiden ya da asker içinden geleceğini öngörerek ona sorumluluk içermeyen birçok yetki vermiş. Türkiye’deki sistemde bir sıkıntı var. Bu değiştirilirken yeni anayasanın insan odaklı, özgürlükçü insan hakları merkezli bir anayasa olması gerekiyor. Böyle bir anayasanın içinde başkanlık sistemi etkin bir denetim ile birlikte yer alır. Ama Türkiye’de birileri sanki başka türlü hukuki ve siyasi denetimden muaf bir başkanlık sistemi talep ediliyormuşçasına yurtdışında propaganda yapılıyor. Türk demokrasisi başkanlık sisteminin kötü uygulandığı antidemokratik modelleri zaten kabul edemez. Bilinçli olarak yurtdışına antidemokratik, totaliter bir başkanlık sistemi talebi varmış gibi yansıtılıyor. Ne cumhurbaşkanımız böyle bir sistemden bahsediyor ne de Türkiye’de böyle bir tartışma var. Başkanlık sistemi insan haklarına, evrensel hukuka etkin yönetim biçimi olarak kuvvetler dağılımı prensibine dayalı bir sistem olabilir.
CHP’NİN ALGI OPERASYONU
l CHP’yi kapatma davası iddialarına ilişkin neler söylemek istersiniz?.. Türkiye’de parti kapatmak gibi bir durum sözkonusu mu?
Böyle bir iddianın zemini yok. Tamamen bir algı operasyonudur. Türkiye’de otoriterleşme eğilimi artıyor imajı çizmek için CHP ve MHP kapatılacak, HDP de barajı aşamayacak şeklinde insan aklının almayacağı bir algı oluşturmaya çalışıyorlar. Bunun olabilecek psikolojik zemini var mı? Böyle bir şey mümkün mü? Bu, karşılığı olmayan bir şey. Hukuki olarak bunun temeli yok. Böyle bir adım yok... Eğer böyle bir adım varsa, CHP ve MHP’den önce bunu engelleyecek olan biziz. Ama CHP’nin şunu kendine sorması lazım. Madem parti kapatmaya karşısınız 2010 referandumunda partilerin kapatılmasını tümüyle yasaklayan düzenlemeye neden destek vermediniz?
CHP başka partiler kapatılsın, biz iktidara gelelim diyor... Şimdi biz de diyoruz ki; hiçbir parti kapatılmasın, biz nasıl olsa iktidara geleceğiz halkın gönlünü kazanacağız. Parti kapatma yeni Türkiye’de mümkün değil.
Buradan çağrıda bulunuyorum; parti kapatmayı tümüyle yasaklayan o anayasa maddesini dört parti olarak haftaya Meclis’e sunalım ve bir oturumda bu işi bitirelim ve spekülasyonlar da sona ersin.
İç güvenlik yasa tasarısı görüşmeleri devam ediyor. Ama bir ara veririz, bu iş için. Bugün talimat vereceğim grup başkan vekillerimize “dört parti bir araya gelelim hemen bu hafta bu meseleyi çözelim” bu açık çağrımdır.
SİLAH BIRAKMA ÇAĞRISI
Dünyadaki Türkiye karşıtı algı operasyonuna yeni bir argüman olarak bunu gündeme getiriyorlar. Bakın özellikle vurgulamak istediğim bir şey var: Yabancı yatırımcılar ve onların Türkiye analistleri ile konuşuyoruz. Onlara, “Siz Türkiye’yi iyi takip ediyorsunuz. Geçen hafta Cumartesi günü Türkiye’de ne oldu bana söyler misiniz?” dedim. Kendi aralarında şu mu oldu, bu mu oldu diye tartışıyorlar. Hiçbiri bilemedi. Büyük yatırımcıların Türkiye uzmanları bu soruma cevap veremedi. Bakınız Cumartesi günü Türkiye’de 30 yıldır devam eden çatışmayı sona erdirecek silah bırakma çağrısı yapıldı. Bundan hiçbirinizin nasıl haberi olmaz dedim... Ekonomik analiz yaparken her türlü açıklamayı değerlendirme ölçütü olarak kabul ediyorsunuz ama, Türkiye’de 30 yıldır akan kanı bitirecek bu açıklama sizin radarınıza girmiyor. Benzer silah bırakma çağrısı Kolombiya, Sri Lanka’da, Filipinler’de yapıldığında dünyada birinci haberdi. Niye Türkiye’deki silah bırakma çağrısı dünyada bir numaralı haber olmadı? Böyle olumlu haberler radarınıza girmiyor ama, CHP ile ilgili temelsiz iddialar hemen gündeminize gelebiliyor. Çözüm Süreci ile Türkiye’nin yatırım güvenliği artmıştır. Son açıklanan çağrı ile yatırımcı için risk taşıyan bir coğrafya bu risklerden arındırılıyor ama, sizin bundan haberiniz yok dedim... Bunun getirdiği siyasi istikrar ekonomiyi şaha kaldırır.
Bizim hesaplarımıza göre sadece savunma konsepti dahilinde bu sorun nedeniyle yaptığımız harcama 500 milyar dolardır. Bunların hiçbirinden haberleri yok... İşte bunu anlatmak için Başbakan’ın New York’a gelip, bunları tek tek anlatması mı gerekiyor? Uluslararası medya bunları görmüyor göstermiyor. Neden, çünkü; bunun da arkasında Türkiye karşıtı uluslararası lobiler var. Medyayı kontrol eden bu lobiler Türkiye’de olumlu bir durumu göstermek istemiyor. Normalde Cumartesi günü yapılan silah bırakma çağrısının bizim kredi notumuza ve görünümümüze hemen etki etmesi lazım. Bu bile, çok net bir gösterge.