Vayvalako, normalde teşbih işi ile uğraşmadığını ve filografi yöntemiyle birbirinden değerli tablolar yaptığını hatırlatarak, “Televizyonda bir teşbih programını ve kolleksiyonerleri seyrettim. Daha sonra bende yapabilir miyim diye araştırmalar yaptım. Araştırmalarım sonucu bütün tesbihlerin yuvarlak yada kesme yapılıp bırakıldığını gördüm. Yani bir sanat eseri olması için işlenmesi gerektiğine kanaat getirdim. O yüzden orada bir boşluk yani tasarım eksikliği olduğunu gördüm. Alman katalini, Osmanlı sıkma kehribar, Osmanlı Necef, gergedan boynuzundan olmak üzere 4 tesbihi 2, 2.5 senede tamamladım. Üzerlerinde pırlanta, yakut, zümrüt, safir, altın ve gümüş olmak üzere süsledim. Bu bir tasarımdır. Yani kültür mirası olarak yapıldı. Bundan sonra büyük bir ihtimalle bundan bir daha yapılmayacak, yada yapmak için büyük emek harcanması gerekecek. Üstündeki bütün işlemeleri tek tek elimle yaptım” dedi.