Yüreğimiz şarkılarda atıyor
Bir toplumun yüreği biraz da şarkılarda atar. Şarkılarla türküler toplumun ruh dünyasıdır. Bu anlamda şarkı-türkü dünyasına bir bakar mısınız? Görecekleriniz sizi de şaşırtabilir. Çünkü şarkılarımızda neşe yok. Ama istemediğiniz kadar şikâyet, isyan, yakınma, korku, acı, ayrılık, hicran, yıkım var. İşte buyurun:
“Kimseye etmem şikâyet ağlarım ben halime,
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime,
Perde-i zulmet (kara perde) çekilmiş korkarım ikbalime,
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime.”
Aslında şair, istikbaline “perde-i zulmet” çekilip çekilmediğini bilmiyor, ama öyle olduğunu düşünüyor, geleceğin olumsuz olacağı hükmüne çoktan varmış, yıllar öncesinden üzülmeye başlıyor. Geleceğe bakarken “suçlu” gibi titriyor, buna rağmen kimseyle derdini paylaşmıyor, bir anlamda ondan kurtulmak istemiyor.
Sonuç: “İşini kış” tutuyor, hayatını zindan ediyor.
Onun etkisinden kurtulsanız şöyle bir şarkıya tosluyorsunuz:
“Kara bahtım, kem talihim taşa bassam iz olur...”
Garibim kadar talihsiz, öylesine mutsuz ve umutsuz ki, en olmadık olumsuzluklar onu buluyor, taşta bile iz bırakıyor!
Tarih boyunca milyarlarca insanın trilyonlarca taşa bastığını, hiç birinin taşlarda iz bırakmadığını bilmek işe yaramıyor; ayağınızın izi taşa çıkmasa da, karamsarlığın izi yüreğinize çıkıyor.
Nihayetinde bir uzun hava:
“Her yer karanlıııık...”
Aradaki “ah”lar, “oflar”, “aman aman”lar ve “yandım anam”lar da acının derecesini maksimum noktaya çıkarıyor.
Şarkılar bile bunalıyorlar da, iki satır nefeslenmek için dağ başına çıkıyorlar:
“Yüce dağ başını duman bürümüş...”
Hayata olumsuz bakmanın bir sonucu olarak dağlarımız sürekli duman bürümüş durumdadır...
Hâlbuki o dağlarda kardelenler de var...
O dağlarda gelincikler de var...
O dağlarda çam kokuları da var...
Niye hep duman be kardeşim!
İçimiz iyiden iyiye kararsın diye mi?
Malum: “İşini kış tut” mantığı.
Demiştim ya, “Hayat siyasetten, ticaretten, kavgadan, savaştan, krizden ve seçimden ibaret değildir!..