• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Ah şu peşin hükümlerimiz…

04 Aralık 2017
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Otoyollarda seyahat ederken geçtiğimiz bazı turnikelerin konuştuğunu gördüğümde, ünlü Fransız fizikçi Jean Bouilland’ı hatırladım… 

Jean Bouilland sadece insanların konuşabileceğine, makinelerin asla konuşmayacağına inanırdı…

Hayatta olsa elbette yanıldığını anlardı, ama acaba hatasını düzeltir miydi? Çünkü insanın hatasını kabul etmesi çok zordur; çoğunlukla bin dereden su getirerek kendini haklı çıkarmaya çalışır.

Böyle olmasaydı onlarca kez yanılmış Kılıçdaroğlu, yeni yanılgıların kucağına balıklama atlar da o kâğıtları ekrandan sallar mıydı?..

“Savcıya ver” diyorlar, “Ama suç değil ki” diyor…

“Suç değilse neden sallayıp duruyorsun?” diyorlar, “siyasi ahlâk” falan kekeliyor. Bendenizin aklına da Du Moncel takılıyor.

1878’de, Joe Nickell, Edison’un son buluşu olan fonoğrafı tanıtmak için hazırladığı gösteriye, Fransız Bilimler Akademisi üyeleriyle birlikte Du Moncel’i deçağırmıştı. Ancak küçük, ilkel fonoğraf konuşmaya başladığı sırada, Moncel, Joe Nickell’in yakasına sarıldı ve bas bas bağırmaya başladı: 

“Seni sefil, seni alçak! Vantrolog (karından konuşma sanatı) hileleriyle bizi aldatmaya utanmıyor musun?” 

Hâlbuki konuşan fonoğraftı. Bu bir hile değil, gerçekti. Herkes inanmış, sadece Du Moncel inanmamıştı. Homurdana homurdana Bilimler Akademisi’ni terk etti.

Keşifler ve icatlar sürecinde eski alışkanlıklarını aşamayanlar, her yeniliğe karşı çıktılar. Meselâ ampulü yakmak için insanüstü bir çaba gösteren Edison’la alay ettiler. Tüm zamanlarını laboratuvarında cam fanuslar, kömürler, teller arasında geçiren ve dünyanın parasını bir hayal uğruna harcayan bu adamı anlamıyorlardı.

Onlara göre her şey çok basitti aslında: “Yağ ve fitil olmadan ışık olmaz”dı.Bunu çocuklar bile biliyor, ama Edison bir türlü anlayamıyordu.

Bazı insanlar sadece gördüklerine inanırken, “farklı” insanlar, gördüklerinin yanı sıra hayal ettiklerine de inanırlar…

Mevcudu “sonuç” sayanlar “farklı”lığı kavrayamazlar, kavrayamadıkları için de “fark”ı vurgulayanları “deli” ilan ederler (bu anlamda bugünkü teknolojiyi bir takım “deli”lere borçlu olduğumuzu söyleyebiliriz).

Mesela İskoçyalı fizik âlimi Lord Kevin, “Hiçbir geleceği yok” diyerek radyoya itiraz etmişti…

Meşhur yazar H. G. Wells, ilk kez 1901’de denize indirilen denizaltı için, “Bunlar savaşta hiçbir işe yaramaz” demişti, “sadece mürettebatın boğularak ölmesine sebep olur!”

1903’te Henry Ford’un kredi talebi üzerine, otomotiv sektörünün geleceği konusunda ekspertiz veren bir banka müdürünün kanaati şuydu: “Atlar (o güne kadar taşımacılıkta kullanılırdı) her zaman kullanılacaktır. Otomobil ise ancak geçici bir moda olabilir.”

Birinci Dünya Savaşı’nda Fransız Orduları Başkomutanı olan Mareşal Ferdinand Foch, ilk askeri uçak uçmaya başladığında şunları söyledi: “Uçaklar hoş oyuncaklardır, ama askeri bir değerleri yoktur.”

Film endüstrisi yöneticisi Harry M. Warner, 1927’de icat edilen sesli film hakkında, “Artistlerin konuşmalarını kim duymak ister ki?” diyerek itiraz etti.

1944 yılında Fox’un başkanlığını yapan Daryik F. Zanuck dedi ki: “Televizyon en geç altı ay içinde piyasadan silinecektir. İnsanlar her akşam böyle bir kutuya bakmak istemez.”

Bilgisayar icat edildiğinde, ilk itiraz eden Popular Mechanics Dergisi oldu: “Bilgisayarlar gelecekte belki sadece birbuçuk ton ağırlığında olacaklar. Böyle bir alameti kim kullanmak ister ki?”

Digital Equipment Corp. isimli bir bilgisayar firmasının başında bulunan Kenneth Olsen de yaklaşık aynı görüşü paylaşıyordu: “İnsanların evlerinde bilgisayar bulundurmaları için herhangi bir neden göremiyorum.” 

Bazıları da “Yeni Türkiye”yi kavrayamıyor, mazur görüle! 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23