Muhafazakar devrimci
Muhafazakar, inandığı ve yaşadığı kutsal değerleri koruyan demektir. Devrimci ise, yeniliklere açıklığı ifade eder. Muhafazakar devrimci, öz değerlerinden kopmadan, zaman ve şartların gerektirdiği yeni açılımlara aktif katılım sağlayan kişiye denir.
Recep Tayyip Erdoğan, siyasi duruşunu bu tabirle ifade ediyor. Ben, muhafazakar devrimciyim, diyor. Böylece, yirmi seneden fazla bir süredir ülkeyi fiili olarak idare eden Erdoğan, siyasette ulaştığı kemal noktasını bu kavramla taçlandırmış bulunuyor.
Düşünceleri, fikirleri kavram boyutuna taşımak zordur. Kavramlar, bazen tedai ve çağrışımlarıyla uzunca bir makalede ancak anlatılabilecek düşünce ve fikirleri bir iki kelimeye sığdırabilme becerisidir. Kavramlar slogan değildir. Sloganların içi boş da olsa kulağa hoş gelmesi önceliklidir. Bu sebeple de Erdoğan’ın “Muhafazakar Devrimci” deyimini, sloganlaştırma zaafına uğratmamak gerekir.
Bir düşüncenin bizden önce düşünülmüş olması bizim düşünmemize mani olmadığı gibi, bir kelimeyi veya kavramı da bizden önce başkalarının velev ki olumsuz yönde kullanmış olmaları bizim o kelimeyi veya kavramı kullanmamıza mani değildir. Öyledir ve devrim kelimesini de işte bu bakış açısından değerlendirmek gerekir.
Türkiye’yi dört bir yandan saran, sömüren ve sömürerek semiren ne kadar vesayet odağı varsa, Erdoğan onlara karşı savaş açmış ve girdiği bütün bu savaşları da kazanmıştır. Bu yönüyle Erdoğan büyük bir devrimci olduğunu icraatıyla ispat etmiştir. Terörle, özellikle PKK ve FETÖ ile mücadelede gelinen nokta itibarıyla sadece devrim yapılmamış aynı zamanda destanlar yazılmıştır.
Sağlık alanında Türkiye’nin merhale merhale yaşadığı her hamle ve teşebbüs birer devrim niteliğindedir.
Ulaştırma alanında gerçekleşenler, hayal ötesi birer devrim kabul edilmek durumundadır.
Enerji ve tabii kaynaklar alanında kat edilen mesafe, Berat Albayrak’ın ‘Burası Çok Önemli’ kitabında anlattıklarıyla yorumlanabilme imkanına kavuşursa nasıl göz kamaştırıcı bir devrimle yüzleşildiği çok net görülür.
Muhalefetin siyaset anlayışı, her birinin birer kısırdöngü içinde devri daimi göz önünde bulundurulduğunda AK Parti’nin varlığı bile tek başına bir devrimdir.
Biz, özetle muhafazakar devrimciliği, kökü mazide bir ati olmak şeklinde anlıyor ve milletçe kurtuluşumuzun bu zihni oluşum içinde gerçekleşeceğine yürekten inanıyoruz.
Muhafazakarlıkla devrimcilik asla birbirinin zıddı kelimeler değildir. Birinci kelime, kutsal değerlerimizin bütününü yaşayarak, yaşatarak korumayı içerir. Ve daha çok manevi hayatımızı resmeder. İkinci kelime ise, maddi, dünyevi yönümüzün imar ve inşasını tekeffül eder. Zaten adalet ve kalkınma kavramlarının muhtevalarında da bu manalar münderiç değil mi?
Sabah Gazetesinden Abdurrahman Şimşek dostumuz, Avrupa’da izlerini sürdüğü FETÖ elemanlarını bir bir yakalayarak deşifre ediyor. Bu çalışmalarıyla da hem başarılı bir gazeteciliğe imza atıyor, hem de tarihe çok önemli notlar düşüyor. Sözde dava arkadaşları Türkiye’de hapishanelerde yatarken, Avrupa’dakilerin nasıl lüks bir hayat ile günlerini gün ettiklerini gözler önüne seriyor..
İsimleri önemli değil, zaten örgüt yapılanmasında dördüncü, beşinci kademede ancak yer alan isimler. Dördüncü, beşinci kademedeki elemanlar böylesine lüks bir hayat yaşıyorlarsa, en katı hiyerarşinin hüküm sürdüğü bu örgütte daha üstekilerin nasıl lüks bir hayat yaşadıklarını varın siz düşünün.