Esed İle El Sıkışmak Vicdan Sefilliğidir
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, millet ve devlet namına Esed’in yüzyılın katili olduğunu ısrarla söylemektedir ve çok haklıdır.
Esed’in yüz yılın katili olduğunu görmemek, bilmemek, duymamak ve anlamamak için kişinin; “vicdanını sefilleştirmiş” yahut Haçlılara teslim olan bir ruha sahip olması gerekir.
Bu sefil vicdanlılar, Esed’in milyonlarca insanı yurdundan, yuvasından, ailesinden, kopardığını; misket bombalarıyla, kimyasal silahlarla katlettiğini bilmiyorlar mı?
Bütün dünya insanlığının şahit olduğu böylesine bir katille, devlet ve millet adına Cumhurbaşkanı yahut diğer devlet görevlilerinin konuşacağı ne olabilir?
Esed ile görüşme yanlıları, devletimize ve milletimize karşı milli hislerini kaybetmiş, içinde yaşadığı toplumun ekseriyetinin Suriye meselesine nasıl baktığını göremeyecek kadar aymazlığın doruğunda yaşamakta ve önlenemez bir “kibir esareti” altındadırlar.
•
İnsan olan insan, hiç olmazsa, günde birkaç dakika, herhangi bir televizyon veya gazetelerden birinin baş sayfasına bakar ve Esed katilinin her gün en az katlettiği masum insan sayısının 100 ve üzeri olduğunu görebilir.
Böyle bir hakikati göremeyenler, Kemal Tahir’in ifadesiyle, “Utanma kabiliyetinin her çeşidinden kurtulmuş olmanın rahatlığı içerisindedirler”.
İşin garip başka bir yönü de şudur:
Dışlarından göründükleri kadarıyla ne dünyevi ne de uhrevi söylemleriyle asla bir araya gelmeyecek çeşitli kimseler, Esed yanlısı olmayı sürdürmekte ve bir tek bu konuda ittifak etmektedirler.
Bizim tarihimiz böylesine çok sefil vicdanlarla doludur ama bu kadar açık ve seçik, katilden yana olup da mazlumların dışlandığı tek örnek olsa gerek.
Yine Kemal Tahir, “Devletlerin tarihleri yahut milletlerin tarihleri, sayfalarına haksız girenlerle hak edenlerin yer değiştirmesi tarihidir” der ve ilave eder.
“Bunu hiçbir yalan, hiçbir kara güç, hiçbir kalabalık uzun süre önleyemez”! Bugünlerin tarihleri yazılıyor, ileride bu hallerinden utanmayacak mı bu kimseler acaba?
Nefret denilen duygu işte böyle doğmaktadır. Toplum içerisinde azınlığa böyle düşülmektedir.
•
İstiklal mücadelesi veren bir halka karşı, milletin içinde yaşayan kimseler olarak, insanların gözlerinin içine baka baka, devlet-millet bütünlüğüne “fitne bulamaçlı kin ve öfkeli duruşlar”, vicdan sefilliğinden başka ne olabilir?
Devletin ve milletin güvenliğini hiçe saymakla kalmayıp, düşmanla el sıkışmayı tavsiye etmek ve bunda ısrarcı olmak; sözlü, yazılı ve görüntülü belgelerle, toplumun hafızasına ve tarihe kaydedilmektedir.
•
Ezcümle:
Siyaset sanatı, devleti ve milleti bütünleştirerek, ülkeyi idare etme becerisidir. Siyasetçinin amacı da bu çerçeveyle sınırlıdır. Usta siyasetçiler böyle yaparlar.
Toplumsal birlik ve beraberliğin bozulması için her türlü fitne ve fesat çevrelerine ev sahipliği yapan sefil vicdanlıları iyi bellemek gerekir.
Esed katiliyle el sıkışmak, şehitlerimize ve aziz milletimize karşı ihanetin ta kendisidir.