Türkiye, Karadağ olur mu?
Batı Türkistan’ın (Balkanlar) kendi küçük, ama üzerine oynanan oyunları büyük ülkesi Karadağ’da, cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. Seçim sonuçlarına gelmeden önce, biraz geçmişe gidelim.
Kotor, Budva ve Bar gibi eşsiz beldeleri ile bilinen Karadağ’da, son yıllarda, durum biraz değişti. Tembellik ve gamsızlıklarıyla nam salmış Karadağlıların yüzüne, belirgin bir gerginlik düştü. Plaj şemsiyelerinin yerini protesto çadırları aldı.
Her şey 2014 yılı sonlarında başladı. Düzenlenen yolsuzluk operasyonunda, aralarında eski Karadağ Cumhurbaşkanı ve bazı belediye başkanlarının çocuklarının da bulunduğu, 13 kişi gözaltına alındı. Operasyon basına yansıyınca, Demokratik Cephe Hareketi-DF öncülüğündeki muhalifler de harekete geçti. Protestocular arasında siyasetçilerin yanı sıra gazeteciler, akademisyenler ve muhalif aktivistler de vardı.
Protestocular, yolsuzluğun yanı sıra, ekonomik sorunlar ve işsizlik sebebiyle; hükümetin istifasını ve erken seçime gidilmesini talep ediyorlardı. Ancak halktan çok fazla karşılık bulamadılar. Şubat 2015’de başlayan eylemler, yıl ortasında oldukça zayıfladı. Ne var ki, düğmeye basanların vazgeçmek gibi bir niyeti yoktu. Eylül sonunda, meclis binası önünde, çadırlı yeni bir eylem başlatıldı.
Karadağlı muhaliflerin en büyük destekçisi, Rusya idi. Karadağ’ın NATO üyeliğine karşı çıkan Rusya, iç karışıklık çıkararak, buna mani olmak arzusundaydı. Ancak başaramadı. Karadağ’ın, Kırım ve Ukrayna meselelerinde, AB yanlısı tavır sergilemesi de Rusları rahatsız ediyordu. Balkanlar’daki diğer Ortodokslardan destek bulan Rusya, Karadağ’ın ‘ihanetine’ bu karşılığı verdi.
Dikkat çekici bir başka husus: Protestolarda, Karadağ’ın yanı sıra, Sırbistan bayraklarının dalgalandırılması ve Sırp faşistlerin Çetnik işaretinin yapılmasıydı.
2016 yılındaki genel seçimler, ülkedeki karışıklığın dış kökenli olduğunu gün yüzüne çıkardı. Başbakan Cukanoviç liderliğindeki DPS, oyların yüzde 40’ını aldı. Protestoların lokomotifi konumundaki DF ise yüzde 20’lerde kaldı. Ancak Milo Cukanoviç, bu neticeyi başarısızlık olarak kabul ederek, istifa etti. 2018 yılında, bu sefer cumhurbaşkanı adayı olarak, siyasete geri döndü. İlk turda yüzde 53.90 oy alarak, cumhurbaşkanı oldu.
Cukanoviç’in partisi DPS, 2020 yılındaki genel seçimlerde de birinci parti oldu. Ancak parlamentoda yeterli çoğunluğu sağlayamadı. Yeni hükümet, Rusya ve Sırbistan yanlısı Zdravko Krivokapiç liderliğinde kuruldu. Bazı kesimlerce “hain” olarak nitelendirilen Arnavut kökenli Dritan Abazoviç de bu kabinede başbakan yardımcılığı görevini üstlendi.
Ne var ki bu bile, ülke siyasetindeki kaos havasını dağıtmaya yetmedi. Krivokapiç hükümeti, güvensizlik oylaması ile düşürüldü. Bütün krizleri fırsata çevirmeyi başaran Dritan Abazoviç, ülkenin yeni başbakanı oldu. Ancak bu hükümet de kısa süre sonra, güvensizlik oylamasıyla düşürüldü.
Cumhurbaşkanı Cukanoviç, aylarca devam eden, yeni hükümet kurma çalışmalarından bir netice alınamayınca, meclisi feshetti. 11 Haziran 2023’te erken genel seçime gidilecek.
Cukanoviç ve partisi DPS için kayıplar, 2022 yılındaki yerel seçimlerde de devam etti. DPS, 24 yıl sonra, Podgoritsa’nın yanı sıra üç kenti daha kaybetti.
Karadağlılar, işte böylesi şartlar altında, yeni cumhurbaşkanlarını seçmek için sandık başına gittiler. İlk turda, beklendiği gibi, en çok oyu Milo Cukanoviç aldı. İkinci turdaki rakibi ise Yakov Milatoviç oldu. İkinci turda oyların yaklaşık yüzde 60’ını alan Milatoviç, Karadağ’ın yeni cumhurbaşkanı oldu.
Bilmeyenler veya unutanlar için hatırlatalım: Otuz üç yıllık iktidarı esnasında defalarca başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapan Milo Cukanoviç, Slobodan Miloşeviç’in yakın arkadaşı ve en güvenilir müttefiklerindendir. 1989’da, Slobodan Miloşeviç liderliğindeki Sırp milliyetçiliğinin kanatları altında, sözde “anti-bürokratik devrimle” iktidara geldi. Bosna Savaşı sırasında Radovan Karaciç’e ve onun Sırp Cumhuriyeti kurma projesine lojistik destek sağladı.
Cukanoviç, aktif rol aldığı Eski Yugoslavya savaşları döneminden, henüz yargılanmayan tek yüksek rütbeli yetkilidir. Eski Karadağ Başbakanı iken Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Yüksek Savunma Konseyi’nin faaliyetlerinde yer aldığı ve Srebrenitsa’daki soykırımla bağlantılı olduğuna dair çok sayıda yazılı kanıt var.
Gidenin durumu bu. Gelene gelince…
Yakov Milatoviç, her ne kadar Rusya’ya karşı yaptırımları desteklese de hakkında birçok soru işareti var. En başında, Karadağlıları öz vatanlarında söz sahibi olmaktan uzaklaştıran, Sırbistan yanlısı tutumu yer alıyor. Seçim akşamı, ellerinde Sırbistan bayrakları ve dillerinde milliyetçi Sırp marşları olan Milatoviç taraftarlarının sergiledikleri tablo, bu endişeyi doğruluyor.
Görünen o ki, bölgede Sırp merkezli politikaların destekçileri, büyük ölçüde hedefine ulaştılar. Berlin-Londra hattında şekillenen ama Rus kamuflajına bürünen Sırbistan, bölgenin önemli bir gücü haline geldi, getirildi. Yeni oyun “Büyük Sırbistan” ve “Büyük Arnavutluk” eksenlerinde kurgulanıyor.
Peki, Türkiye ne yapıyor?
Cevabı, son MGK bildirisi beşinci maddesinde: “Türkiye’nin Balkan ülkeleri ile yakın istişare ve iş birliği içinde tesis ve icra ettiği, barış ve istikrarın muhafazası temelindeki politikası çerçevesinde, bölgedeki meselelere tesir edebilecek mahiyetteki gelişmelerin yakından takip edildiği belirtilmiş; ihtilafların hakkaniyete uygun bir şekilde çözümünü esas alan tüm yapıcı adımlara yönelik destek teyit edilmiştir.”
Bu sebeple, asıl tehlike, Allah korusun Türkiye’nin Karadağ olmasıdır.