• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Dünya, menfaat dünyası mıdır?

13 Eylül 2023
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

Maddeci bir asırda yaşıyoruz. Sadece kendi çıkarını düşünen insanlar arasındayız. 

Menfaat düşkünlüğünün yakıcı sonuçlarını görmek isteyenler, yaşadığımız günlere bakabilirler.

Menfaatperestlik, salgın hastalığı gibi, hızla hayatın her alanında yayılıyor. İnsanları, her geçen gün birbirinden uzaklaştırıyor. 

Madde bağımlısı olan bunca insan arasında sahici dostluklar, menfaatsiz münasebetler kurmak oldukça zorlaştı.

Hiç şaşırtıcı değil. Çok üzücü. 

Sebebi belli.

Menfaat, tıpkı fitne gibidir. Onun girdiği yerden hayırlı haber gelmez. Arkadaşlıkları, dostlukları ve hatta evlilikleri bitirir, bitiriyor.

Nurettin Topçu’nun da bu hakikate işaret eden bir cümlesi vardır:  “Menfaat, aşkımızın katilidir.”

Menfaat fırkasının mensupları, hangi milletten ve hangi inanç grubundan olursa olsunlar; insafsız, merhametsiz, vicdansız ve hakkaniyetsizdirler.

Menfaatin partisi, ideolojisi olmaz. Sağ ve sol, liberal ve muhafazakâr fark etmez. Bulundukları ortamın şeklini alırlar. Sadece menfaatlerine dokunulduğunda veya ellerine fırsat geçtiğinde başka bir şeye dönüşürler. O andan itibaren, insan öğütme makinesi haline gelirler.

Menfaat yolunun müdavimleri, her dili konuşur, türlü kılıklara girerler. Nerede bir imkân birikmişse, onları orada görürüz. Hemen “bizden biri” haline gelirler. Şartlar değişince, en önce uzaklaşan da onlardır.

Gıdasını menfaatten alanlar, menfaatlere karşı kayıtsız gibi görünmesini de iyi bilirler. Birçok haksızlığa imza atıp, haktan ve hukuktan bahsedebilirler. Vefasızlık edip, vefa üzerine konferans verebilirler.

Menfaat düşkünlerinin, hiçbir ilkesi yoktur. Sadece kendi kazançlarına bakarlar. En ulvi kavramları bile sıçrama tahtası olarak kullanmaktan çekinmezler.

Menfaatleri yurtları haline gelenler, hiçbir ikazı, nasihati üstüne almazlar. Sürekli bir bahaneleri, kendilerince haklı gerekçeleri vardır. 

Kişisel ikballeri için çırpınanların, terazileri bozuktur. Ehliyet ve liyakat sahibi olup olmadıklarına bakmazlar. Geldikleri veya ulaşmak istedikleri yer hakları mıdır, hiç düşünmezler.

Menfaatperestler, keskin dönüşler yapabilir. Akşam liberal, sabah muhafazakâr olabilir. Daima uçlarda gezinirler. Övgü ve yergide aşırıya kaçarlar. Sesleri, en coşkulu hatiplerden bile daha gür çıkabilir.

Kendi menfaatlerini önde tutanlar, her daim dostluktan, arkadaşlıktan, vefadan bahsederler. Fakat uygulama kısmı sorunludur. Dostluğa, vefaya ve meşakkate dayanma güçleri yoktur. Elden tutmak, yükü çoğaltıp hızı azaltmak demektir. Buna yanaşmazlar. 

Şahsi menfaati için çaba gösterenler, insanları kullanışlı bir nesne olarak görürler. Sadece kimi kullanabilirim, kiminle işbirliği yapabilirim diye bakarlar. Onlardan kalbî münasebet bekleyemeyiz. İtimat ehli değildirler. Yaptıkları işlerle değil de kurdukları ilişkilerle ilerler. Bir adım öne çıktıkları vakit, dönüp geriye bakmazlar.

Menfaatlerinin emrine girenleri, hep başkasının adamı olarak görürüz. Her şey olurlar, sadece kendileri olmazlar, olamazlar. Tek kıbleleri menfaatleridir, sürekli değişir.

Menfaat bağımlılarının, gözleri keskindir. İşlerine yarayacak en küçük ayrıntıyı bile hemen görürler. Bazen de gözlerinin önünde âlem yansa görmezler.

Kendi menfaatini her şeyden daha değerli görenler, fedakârlığı daima başkalarından bekler. Hep yaşamak isterler. Yaşatmak kısmıyla pek ilgilenmezler. Hâlbuki denklem oldukça basittir: Yaşatırsanız, yaşarsınız.

Tam burada, bir kez daha, Nurettin Topçu’ya kulak verelim. Üstadımız menfaati, ayağımızdaki zincirlere benzetiyor. Onlarla cennete gidilemeyeceğini ifade ediyor. Bir de şunu söylüyor: “Menfaat yaşamak, ahlak ise yaşatmak ister. Bir arada barınamazlar.”

Devam edelim. 

Menfaat peşinde koşanlar, herkesin kendileri gibi olduğunu sanırlar. “Herkes böyle yapıyor” derler. Oysa değil. Hayır, herkes öyle yapmıyor.

Sadece kendi menfaatini düşünmek, ahlak değil, ahlaksızlıktır.

Maalesef, bu böyledir.

Meselenin zorluğunun farkındayım. Milletin evlatları ile menfaatin çocukları arasındaki mücadele bitmez. 

Asıl mesele, biz hangi taraftayız? 

Menfaatimiz neredeyse, orada olanlardan mıyız? Yoksa duruşumuzu ahlakımız mı belirliyor?

Bir imkâna ‘sahip’ olduğumuzda veya elimizden çıktığında, aynı kalabiliyor muyuz? Yoksa sözümüz, tavrımız değişiyor mu?

Antakya’yla ilgili bir belgeselde, anlatıcı, cadde üzerinde durdu ve şunu söyledi: “Roma ana caddesi, bulunduğumuz yerin tam yedi metre altında.”

Kişisel menfaatleri ve ihtirasları için adım atanlar, önce “Roma ana caddesini” düşünsünler. 

Bizim için “dünya, menfaat dünyası” değildir.

Bu dünyada bize düşen: Menfaatlerimizi değil; hakikati ve hakkaniyeti takip etmektir. Menfaatlerimize değil; derdimize, davamıza kölelik etmektir.

Özetin özeti…

Millet ve memleket bütün kişisel menfaatlerin üstündedir. 

Türkiye, yegâne davamız ve tek derdimizdir.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Ayhan

Evet oyledir

Sosyalist

Kapitalizmden söz etmeden menfaatçılıktan söz etmek anlamsız. Daha fazla zenginleşmenin/kar elde etmenin temel olduğu bir sistemde menfaatçılık eşyanın tabiatı olur. Çünkü insan yaşadığı gibi düşünür yazar arkadaş. Kültür de bu toprakta yeşerir. Rekabetin, yarışmanın olduğu yerde herkes gemisini kurtaran kaptan olmak ister. Kapitalizme evet, menfaatçiliğe hayır demek, çok yiyeyim ama şişmanlamayayım demek gibidir. Olmaz yani. Olmaaaaazzz... Sizin durumunuz acıklı, kapitalizme hayır diyemiyorsunuz, çünkü İslam buna hayır diyememiş. Hatta buna cevaz veriyor. Zengin fakir, köle-sahip karşıtlığını meşrulaştırmış. Sömürüye gecit vermiş, sadece zekat verin diyerek onu yumuşatmış. O zaman ne olacak, bataklıkta sivrisinek avlayacaksınız maalesef. Eğer menfaatçilik son bulsun diyorsanız bu özelliğin kaynaklandığı zemine yönelmeniz gerekir. Yani kapitalizme. Ancak sizin ne eliniz ne de diliniz varmıyor ondan bahsetmeye.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23