Sabri Tekir “Kan kusturdu”, “Kızılcık şerbeti içtik” dedik!
Ekrem İmamoğlu’nun “sinek vızıltısı”nı aşmayan bir gelişme üzerinden, vaveyla kopartarak “yandım, bittim, kül oldum” modunda kurduğu şov sahnesine koşan Saadet Partisi Genel Başkanvekili Sabri Tekir’in, 25 yıl önce bize yaşattığı travma, gözümün önünde tekrar canlandı..
Yıl 1997.
Refahyol hükümeti henüz istifa etmemiş.
Ama Genelkurmay’dan bir üst düzey yetkili ile konuştuklarını iddia ederek, Refahyol hükümeti ve onu destekleyen halk hedef tahtasına konularak atılan “Gerekirse silah bile kullanırız” manşetinin sahibi Hürriyet gazetesi..
28 Şubat’ın mimarlarından Güven Erkaya’nın ağzından, “İrtica, PKK’dan tehlikeli” manşetini atan Milliyet’in çatı şirketi Doğan grubu..
Dönemin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’in ifşa ettiği bilgilere göre..
“Doğan ve Sabah Grubu ile Koç Holding’e verilen teşvikleri açıklıyorum” sözleri ile rakamları ortaya konan, devletten kartel medyasına aktarılan imkanlar listesine göre..
Tansu Çiller’in ağzından aktarmış olayım:
“Sabah Grubuna (Dinç Bilgin) 200.4 milyon dolar, 275 trilyon devlet desteği, teşvikler kapsamında. Doğan Holding’e yani Hürriyet ve Milliyet’in sahibine (Aydın Doğan), 424.8 milyon dolar, 573 trilyon. Buradaki nakit teşvikleri tekrar ediyorum. 1994 sonrasında bu bacınız kesmiş. Bir de Koç Grubu var. İhracat teşviği olarak sadece 1983’ten sonra 311 milyon dolar, yani 41.9 trilyon nakit. Yatırım teşviği olarak nakit olarak cebine koymak üzere 99.7 milyon dolar ve 13.7 trilyon olarak toplam nakit Koç Grubuna 55.4 trilyon, bu nakit, nakit, 55.4 trilyon. Şimdi bu grup şirketlerinin tümüne 582 milyon dolarlık teşvik belgesi verilmiş ve toplam olarak bu teşvik belgesindeki devlet katkısıyla 366 trilyonluk devlet desteği verilmiş.”
Tansu Çiller bu bilgileri verip, Refahyol hükümetinin yıkılmak istenmesinin arkasında, bu teşvik ve düşük faizli kredilerin kesilmesi olduğunu belirtirken.
Akit gazetesi de, o tarihte Refah Partisi milletvekili olan Sabri Tekir’in Devlet Bakanı olarak kendisine bağlı bir kamu bankasından, Aydın Doğan Yayıncılık A.Ş.’ye verilen bir ihaleyi haberleştiriyor.
Kamu bankası, bir çocuk dergisi çıkartıyor.
Kamu bankasının kendi matbaası var.
Ama dergiyi kendi matbaasında bastırmıyor.
Aydın Doğan’ın matbaasında bastırıyor..
Düşünebiliyor musunuz..
Adamlar sizin altınızı oyuyorlar..
Sonradan CIA’ın uşağı olduğu ortaya çıkan Fetullah Gülen’in ağzından “Beceremediniz gidin” manşetleri atıyorlar..
“Refah’a tarihi uyarı”dan başlayan, “RP’den ağır tahrik”e, “Hoca’yı göndermek artık vacip oldu”ya kadar, apaçık düşmanca tavır sergileyerek yayınlar yapıyorlar..
Bu çerçevede, siyasi iktidarın da uyanık olması gerektiğini belirten bir haber yayınlıyoruz.
“Doğan’a hazine desteği” diyoruz.
“Bu da Sabri Tekir’in kıyağı” diyoruz..
Refah Partisi’ni destekleyen gazete sayısı zaten iki, bilemediniz üç..
Böyle bir dönemde, “Ben de verilen ihaleyi yeni gördüm. Uyarınız iyi oldu. Bundan sonra dikkat etmemiz lazım” demesi gereken Devlet Bakanımız..
Ne yaptı biliyor musunuz?
Kendisi bir ihtarname..
Kamu bankasına ayrı bir ihtarname..
Kendisi dava açmaya cesaret edememiş.
Kamu bankasına emretmiş, Akit’e tazminat davası açtırmış..
Tarihe dikkat edin..
İhtarnameyi gönderdiği gün, 30 Mayıs 1997.
Yani Erbakan hocanın, 28 Şubatçıların tehditlerinden bunalarak, Tansul Çiller’e hükümet kurma görevi verilmesi için Başbakanlıktan istifa etmesinin 18 gün öncesi..
Refahyol hükümetine en ağır tehditleri yapanlara karşı, Akit amansız bir mücadele başlatmış.
En sert başlıklarla, onların tehditlerini önlemeye çalışıyor..
Hükümetin yaptığı yanlışları da hatırlatarak, ayağını yere sağlam basmasını sağlamaya çalışıyor..
Vesayetçilerle mücadele etmesi gereken Sabri Tekir, “Hükümetimizi resmen tehdit edenlere karşı yanlış bir ihale verilmiş ise, bunu incelememiz lazım” demesi gereken Refah Partisi’nin devlet bakanı..
Akit’e dava açtırıyor..
Hani Çevik Bir’in onlarca suç duyurusunu ve sonrasında açılan davaları kabullendik de..
Kartel medyasının, Dinç Bilgin’i ile Aydın Doğan’ı ile, Akit’i susturmak için açtıkları davaları göğüsledik de..
Büyük risk alarak Refah Partisi’ni savunduğumuz o süreçte, bize dava açtıran RP Milletvekili Sabri Tekir’i bir türlü anlayamadık..
Kan kustuk..
Soranlara, “Kızılcık şerbeti içtik” dedik..
Başka da bir şey demedik, diyemedik..
Şimdi o Sabri Tekir..
“Toplumu eşcinsel evliliklere hazırlıyoruz” diyen Ekrem İmamoğlu’na verilen bir cezayı protesto etmek için, Saraçhane’ye koştu..
Ve şu içler acısı konuşmayı yaptı:
“İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu hakkında bir karar verilmiş bulunmaktadır. Bu kutlu belde hakkında bir karar verilmiş bulunmaktadır. Verilen bu kararı kamu vicdanı asla ve asla hukuki olarak kabul etmemiştir.”
Toplumu “Eşcinsel evlilikler”e hazırlamak isteyen bir adamı, “kutlu belde”nin başkanı diye takdim etmek, hangi aklın ürünüdür, Sabri bey?
“Onlar kutuplaşmayı kendi siyasi çıkarları için gerekli görebilirler. Fakat onlar kutuplaşma dedikçe biz kucaklaşmayı hedefleyeceğiz. Altılı masa olarak takip ettiğimiz bütün politikalar 84 milyon insanın kucaklaşmasını temin eden politikalar olacaktır” diye devam ediyor, Sabri bey..
Tıpkı, 28 Şubat’ta Refah Partisi’nin “Toplumu kutuplaştırıyorlar” suçlamasına muhatap edildiği gibi.. Şimdi de Sabri Tekir, AK Parti’yi aynı suçlamaya muhatap ediyor..
Tam bir CHP’li ağzı ile..
Ve sonra, şairin ismini verirse, yuhlamalar gelebilir düşüncesi ile (2011 yılında Kepez’de bir Kültür Merkezi’ne Erdem Bayazıt ismi verilmek istendiğinde, CHP’liler ret oyu vermişlerdi!), Erdem Bayazıt diyemiyor, “Ben bir şairimizin dizeleriyle konuşmama son vermek istiyorum” diyor ve şu mısraları okuyor:
“Gün olur, toprak uyanır, ağaç uyanır.
Uyanır böcekler. Sarı bozkır titrer.
Çıplak dağlar yeşerir.
Gök yıkanır kirli dumanlardan.
Tertemiz bir rüzgar eser.
Yıldızlar arasında.
Şimdi siz taşıyorsunuz müjdenin kurşun yükünü.
Çatlayacak yalanın çelik kabuğu.”
Ve “Sizin bahçenizde büyüyecek imanın güneş yüzlü çocuğu” mısraını..
Sabri Tekir değiştiriveriyor: “Sizin bahçenizde büyüyecek adaletin tertemiz çocuğu.”
Bence sorun yok..
Sabri bey, “ ‘İmanın güneş yüzlü çocuğu’ dersem, ‘iman’dan tırsar bu CHP’liler” diye düşünmüş olabilir..
Ama ben kanaatimi aktarayım:
Doğru söylüyor Erdem Bayazıt..
25 yıl sonra da olsa..
Bakın, “çatlıyor yalanın çelik kabuğu..”