Erdoğan’ın, hergelenin aklına ihtiyacı var mı?
Ben demiyorum.
Bizzat kendisi, kendi için “hergele” tanımlaması yapmıştı..
Ertuğrul Özkök’ün köşesinden öğrenmiştik..
Bir süredir ara vermişti..
“Can çıkmadıkça, huy çıkmaz” derler..
Hergele de, huyundan vazgeçmediğini ispatladı..
Müsaade ederseniz, Ahmet’ini kullanmayayım..
Sadece Hakan diyeyim..
Dava açar da, şu olur bu olur diye değil..
Ahmet ismine saygımızdan dolayı..
Balıkesir’de, deprem öncesinde planlamaları yapılan, ancak afet sonrasında birçok ilde olduğu gibi, bu ilimizde de “acaba” diye tereddüt edilen konserlerden biri iptal edilmiş.
Dini vakıf ve cemaatlerin itirazı da bu iptalde rol oynamış..
Balıkesir Belediyesi, deprem sonrasında, eğlence yönü ağır basan konseri, dindar seçmenlerin de hassasiyetlerini değerlendirerek, iptal etmiş.
İlk itiraz, Millet İttifakı’nın destekçisi medya organlarından gelmişti.
Ki, dün dahi devam ediyordu, Sözcü, Birgün, Cumhuriyet gazetesinde, “Konser nasıl iptal edilir. Bu yaşam tarzımıza müdahaledir” edebiyatı..
İşe bakın..
Dersiniz ki, belediyeler kanununda, “deprem sonrasında dahi, gençleri eğlendirmek için, yarı çıplak bayan şarkıcılara milyonlarca para aktarılarak, konser verdirilir” diye bir görev tanımı yapılmış..
Dolayısı ile belediye bu konseri verdirmezse, kanuna aykırı davranmış olurmuş gibi..
Seçimde Tayyip Erdoğan karşısında bir defa daha yenilgiye mahkum olan bir avuç azınlığın, konser dinlemezlerse ve konserin parasını da belediyeye ödetmezlerse, yaşam tarzlarına müdahale edilmiş sayılırmış gibi, algı üretmeleri yetmedi.
Şimdi bir de, seçim öncesinde Tayyip Erdoğan’ın lütfedip karşısına aldığı Hakan efendi, kolları sıvamış, saldırıya geçmiş.
“Ateş olsan, cürmün kadar yer yakarsın” deyip geçeceğiz de..
Biz senin, Kanal7’den ayrıldıktan sonra, Hürriyet’te kalabilmek için, “azgın azınlığa yaptığın şirinlikleri unutmadık” diyeceğiz de..
“O dönemde, Tayyip Erdoğan’a nasıl hakaretler ettiğini çok iyi biliyoruz” diyeceğiz de.
Son iki-üç yıldır, birilerinin ikazı ile “sen ne yapıyorsun” uyarısı ile birazcık kendisine çekidüzen vermişti ama..
Şimdi yine “hergeleliği”ni konuşturmuş..
Hande Yener konserinin iptal edilmesi üzerine, Hürriyet’in birinci sayfasına, şarkıcının iç çamaşırı ile bir fotoğrafını koyup, altına da kendi yazısını anonslatmış..
Der ki, yazısında, Hakan efendi:
“Balıkesir Belediyesi Kur’an kursu değildir, AK Parti de dini bir vakıf değildir.”
AK Parti nedir, ne değildir, sonra geliriz..
Ama ilk cümleye cevap verelim..
Balıkesir Belediyesi, Kur’an kursu değildir, pekala..
Pekala da..
Balıkesir Belediyesi, şarkıcıların iç çamaşırı ile gençlerin karşısına çıkacağı bir ... midir?
Kimse kusura bakmasın.
Şarkıcıyı tanımam..
Dün, konseri iptal edildi diye haberi yapan Hürriyet’in editörleri, sayfaya sütyenli fotoğrafını koyması ile tanımış oldum.
Bir müftünün oğlu olan adam, bir kadının, kadınlık onuruna da aykırı olarak, sütyenle çekilmiş fotoğrafını basıp, altına da “Nereden çıktı bu iptal” nasıl diyebilir..
Aynı konuyu işlediği yazısına, “İtirazım var” başlığını nasıl atabilir..
Neye itirazın var?
Şarkıcının sütyenle gençlerin arasında dolaştırılmasına, belediyenin aracılık etmemek istemesine mi?
Sen Nişantaşı’nda, bol bol sütyeni elbise sanıp, öylece sokağa çıkanlarla zaten dolaşıyorsun..
AK Partili belediyelere de, aynı rolü üstlenme mecburiyetini nereden alıyorsun?
Neymiş?
“Belediyeler sadece belli bir duyarlılığa değil, herkese hizmet verecek. AK Parti sadece belli bir yaşam tarzına değil, herkese seslenecek”miş..
Evet, öyle..
Zaten bunu yapıyorlar, yaptıkları için de, seçimlerde başarılı oluyorlar..
Ama Hakan efendinin derdi, aslında o cümleyle ifade ettiği, zaten var olan “herkese hizmet etmek” ilkesi değil.
O istiyor ki, sütyenle sahneye çıkanların cebi doldurulsun..
Hakan efendi de, onlarla Nişantaşı kafelerinde gün doldursun..
Hani tek cümlesi, bununla sınırlı olsa..
“Yazı konusu etmeye bile gerek yok” diyeceğim de..
Bir de, daha bir ay önce, rakiplerini, hem de birbirine zıt kardeşlerle ittifak kurarak seçime giren rakiplerini eze eze seçimden çıkmış AK Parti’ye akıl vermeye kalkınca..
AK Parti’nin üst yönetimi bunlara eyvallah etmez de.
Belki alt yönetimde bir-iki kişinin aklını çelebilir diye hatırlatmak zorunda kaldım..
“Sadece dini cemaatlerin, derneklerin, vakıfların arzuları doğrultusunda politika yürütülürse...
Önümüzdeki yerel seçimlerden sonra AK Parti, ‘Biz bu seçimleri neden kaybettik?’ diye kara kara düşünmek zorunda kalır” ifadesinin cevabını vermenin gerekliliğini hissettim.
Seçim öncesinde biz bu söylemi, ateistlerden dinledik. Marksistlerden dinledik. Laikçi azgınlardan dinledik. Başörtü yasakçılarından dinledik..
Şimdi bir de, Tayyip Erdoğan’ın karşısına geçip, “Tabii efendim. Öyle efendim” diyenlerden mi aynı sözleri işiteceğiz.
Hele hele..
“Son seçimden çıkan sonuçları analiz ettiğimizde şunu görüyoruz:
Büyük şehirler AK Parti’den uzaklaşıyor.
Gençler AK Parti’den uzaklaşıyor.
Bu uzaklaşmalarda birçok etkenin yanı sıra festival yasaklarının, konser iptallerinin de payı var” denilirse..
“Hoop, orda dur bakalım hergele” demek, boynumuzun borcu olur..
Sen ki, patronun yüzünden Tayyip Erdoğan onlarca hakarete maruz kaldığı halde, sizler aldığınız maaşın da karşılığı olarak, çıkıp bir tane yazı ile ekmek yediğiniz tekneye savunma getiremediniz..
Şimdi Erdoğan’a yürüyeceği yolun sınırlarını çizmeye kalkarsanız.
Ne o, buna eyvallah eder.
Ne de biz..
Festival yasağı imiş.. Konser iptali imiş.. Gençler AK Parti’ye oy vermiyormuş!
Haydi ordan, mankenlere şirinlik için, kendi büyüdüğü mahalleyi satmaya kalkan adam..
AK Parti, Z kuşağından da oy alıyor.. Gençlerden de, ihtiyarlardan da, orta yaşlılardan da oy alıyor.
Alıyor ki..
7 düvel birlik oluyor, yine yenemiyorlar..
28 Şubat darbecilerinin artıklarından bir komutan, AK Parti ilk iktidara geldiğinde, Erdoğan’a, “Çalışkansınız. Başarılı da oluyorsunuz. Ama şu eşinizin başındaki örtüyü çıkarttırsanız da, bizim de başbakanımız olsanız” demişti..
Ne askerin vesayetine, ne de azgın azınlığın vesayetine eyvallah etmeyen Erdoğan, bu sayede şimdi, dünya liderlerine rol biçiyor.
Hergelenin bir karış havada aklına da ihtiyacı yok!