CHP ve İP başörtü yasakçılıklarını itiraf ettiler!
İster “dünden devam ediyorsun” deyin..
İster “İki gün aynı konu yazılır mı” deyin..
İster, “başka konu yok mu” deyin..
Öyle bir rezalet ki bu..
Değil üstüste iki gün..
İki bin gün yazılsa..
Yine hakkını vermiş olmayız..
Altı parti biraraya geliyor, hepsinin yüzlerinde tebessüm var..
O zoraki tebessümün arkasındaki sinir/kızgınlık/gizlenen hırs, tek bir konu ile ifşa oluyor..
“Başörtü hakkı, Anayasal güvenceye sağlansın”
Denildiği an..
Boyalar çözülüyor..
Makyajlar dökülüyor..
Bize gülücükler atan surat, mahkeme duvarından daha şedit bir sertlikle karşımıza çıkıyor.
Oysa ne uğraşlar verdik..
Kaç konuyu gündeme getirip, gerçek niyetlerini öğrenmeye çalıştık..
Biz sorduk, “İktidara gelirseniz, AB konusunda hangi adımı atacaksınız? SP’nin dediğini mi, DEVA’nın dediğini mi?”
Suratımıza bön bön bakıp, yollarına devam ettiler:
“Altı lider birlikte imza atmadığı icraatlar yapılmayacak.”
Sorduk, “Yani AB’a girme yolunda mı icraat sürdürülecek, girmeme yolunda mı?”
Milleti aptal yerine koyacak şekilde, her biri farklı taahhütlerini tekrarladılar.
SP dedi ki, “AB ile ilişkileri keseceğiz.”
DEVA dedi ki, “AB ile ilişkileri sürdüreceğiz.”
CHP dedi ki, “AB’a teslim olacağız.”
Davutoğlu’na sorduk: “Bunlardan hangisi olacak?”
Davutoğlu cevapladı:
“6 liderin tamamı imza attığı icraatlar yapılacak.”
Tam diyecektik ki, “Tamam, icraatlarınız ittifakla olacak. Ama bir de somut olaya gelelim. AB konusunda ne yapacaksınız?”
Hatta aptala anlatır gibi anlattık..
“AB ile ilişkiler sürdürülürse, SP’nin taahhütünün aksi yapılmış olur. AB ile ilişkiler kesilirse, DEVA’nın taahhütü ihlal edilmiş olur. Hiçbir şey yapmazsanız, zaten iktidar olmanızın bir anlamı kalmamış olur. Ha iktidardasınız. Ha değilsiniz, icraat yapmayacaksanız, niye iktidara gelmek için çırpınıyorsunuz?”
Karşınızdakilerin Tayyip Erdoğan eli ile getirildikleri makamları aklımıza getirip, zaman zaman eziklik psikolojisine bile girdik..
“Belki de bizde bir anlama eksikliği var” diye düşündük.
“Koskoca profesör, bir şey söylüyorsa, bunun mutlaka bir anlamı olmalı” diye derin tefekkürlere daldık..
Kusuru kendimizde arayıp, “Acaba söylenilenlerin neresini kaçırdık” diye, bir daha, bir daha açıklamaları okuduk.
Yok..
Kusur bizde değil..
Karşımızdaki hırtan deliye dönmüş adamların, milleti aptal yerine koyan açıklamalarında kusur....
AB konusunda da, Suriye’ye tezkere konusunda da.. Libya’da da.. Akdeniz’deki hak arayışlarımızın maceracı faaliyet olarak nitelenmesinde de..
Eşcinselliği meşrulaştıran İstanbul sözleşmesinde de..
İmam hatip okullarının sayılarının azaltılması, orta kısmının kapatılması, üniversiteye girişte puanlarının çalınması, ve daha nice konuda..
Altı partinin, altı lideri de, farklı düşünüyor..
Ama Davutoğlu, bize toz pembe bir tablo çiziyor..
“Altı lider biraraya gelecek, birleştikleri konuda kararlar alınacak, o kararlar hayata geçirilecek.”
Sen milleti aptal yerine koyarak, süslü açıklamalar eşliğinde, kirli ittifakınızı istediğiniz kadar gözlerden kaçırmaya çalışın, Ahmet bey..
Tekrar soruyorum, soracağım size:
“Kuran kursları konusunda, CHP’nin ‘Gerici eğitime izin vermeyiz’ taahhütü mü gerçekleşecek? Yoksa SP’nin, isteyen ‘Kuran kursuna gider, isteyen bale kursuna’ taahhütü mü hayata geçecek?”
Biliyorum..
Bunların klasik söylemidir:
“Siyah ile beyaz arasında gri tonlar da vardır Ali bey” diye söze girerler..
Aklınızla alay eden dervişce anlatımlarla, gözünüzü boyamaya çalışırlar..
“Ah ah.. Şu seçim gelse de, foyalarımız ortaya çıkmadan, şu günleri bir geçirsek” diye, kara kara düşünüyorlar..
Ama olmuyor işte..
Yalancının ayağı birbirine dolanıyor..
AK Parti’nin, “Artık millete gına geldi. Başörtü konusunu gündeme taşımanın bir alemi yok. Zaten sorun çözüldü. Fiili olarak çözülen bir konu için, kanundu, anayasa idi tartışma açarsak, halk da ‘acaba’ diyebilir” düşüncesi ile, ağızlarına bile almadıkları başörtü konusunu..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gündeme getirdi..
İnsanda birazcık utanma olur..
Şunun şurasında 8 yıl önce, Danıştay’ın kapısında “Avukatlar başörtü takamazlar” diye ter ter tepinen milletvekillerin, hala partinde iken.
Bizzat kendin, 2008 yılında imzaladığın dilekçe ile, “Başörtü serbest bırakılamaz” diye Anayasa Mahkemesi’nin önünde laiklik nutukları attığın halde..
Yüzün kızarmadan, “Başörtü yasal güvenceye kavuşturulsun” dedin..
Bir kısım insanı da kendine inandırdın..
Peki şimdi ne oldu?
“Kanun değil, anayasa ile çözüm sağlansın” denilince..
AK Parti’nin ziyaretine bile “Hayır gelmeyin” demenin anlamı nedir?
Kılıçdaroğlu’na sormayalım..
“Kararlar ittifak ile alınacak” diyen Davutoğlu’na soralım..
“Söyler misin Davutoğlu, şimdi başörtü ile ilgili icraatınız ne olacak?”
Daha da açalım:
“Anayasal güvenceye kavuşturulmasını mı sağlayacaksınız? Yasal güvenceye mi? yoksa hiçbir şeye gerek yok deyip, devam mı edeceksiniz?”
Çok daha önemlisi..
Seçim yapılmadan, CHP’nin ve İyi Parti’nin, AK Parti’nin ziyaret talebini bile reddetmesi, dökülen makyajlarını size ispatladı mı?
Yoksa..
“Erdoğan’ı devirmek yolunda kararlıyız, bizi hiçbir gerçek alıkoyamaz” mı diyorsunuz.
İyi Parti ve CHP’lilere de hatırlatalım:
Başörtüye özgürlük konusundaki son tavrınız..
“AK Parti’nin ziyaretini bile kabul etmiyoruz” şeklindeki açıklamanız..
Seçmen tarafından not edilmiştir..
Sandıkta da bunun karşılığını göreceksiniz..
Sandıkta da seçmen size, “Siz ki başörtüyü anayasal güvenceye kavuşturacak bir düzenlemenin anlatılmasına bile tahammülünüz yok.. Bizim de sizin palavra taahhütlerinize tahammülümüz yok.” diyecekler..
Seçimden önce bile, bu riyakarlığı yapabilenler, düşünün, seçimi kazansalar, kimbilir hangi riyakarlıklara imza atarlar..
Hangi sözlerine uyarlar?