Bu CHP sittin sene iktidar olamaz
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun üzerinden, daha bir ay bile geçmedi.
Ama ikinci tura kalan adaylardan birisi olan Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığındaki CHP, sittin sene seçim kazanamayacağının işaretlerini üç haftalık süreçte defalarca gösterdi, göstermeye de devam ediyor.
Çıkmışsınız yenmişler, çıkmışsınız yenmişler, çıkmışsınız yenmişler.
İnsan bir ders alır, “nerelerde hata yaptım” diyerek bir öz eleştiriye kendisini tabi tutar.
Bunlarda özeleştiri diye bir şey yok. “Nerede yanlış yaptım” diye bir sorgulama yok..
Seçimden hemen sonraydı, “niçin kazanamadınız” sorusuna, Kemal Kılıçdaroğlu’nun cevabı şöyle olmuştu:
“Kırlardaki durumu iyi değerlendiremedik.”
Bu cümleyi duyunca biz de şöyle düşündük:
“Kemal bey seçimden herhalde bir sonuç çıkartmış. Şimdi sıhhatli bir analiz yapacak herhalde.”
Ama hemen arkasından, Kılıçdaroğlu’nun sözüm ona tespiti şu oldu:
“Kırsal kesimde 500 TL verdiniz mi, o parayı köyde harcayacak yer de olmayınca, seçmen Ak Parti’ye yöneldi.”
Böyle bir tespit, bir siyasi tarafından yapılırsa, o parti, bugün o kırsal kesimden aldığı oyu bile, yarın alamaz.
Belki diyebilirsiniz ki, “seçim mağlubiyetinin verdiği üzüntü içerisinde, bir dil sürçmesiydi.”
Haydi öyle kabul edelim..
Peki, dün Rusya’da yapılan darbe sonrasında, Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylemi neyi ifade ediyor?
Rusya’da paralı asker olarak, devletin organize ettiği bir yapı, yönetime el koyma girişiminde bulunmuş.
Devletin seçilmiş yöneticileri bu yapıya boyun eğmemişler, mücadele şu an devam ediyor.
Böyle bir ortamda, Rusya’nın yönetimine el koyma girişiminde bulunan paralı asker Wagner’le, Türkiye’de vakıf ve dernek çatısı altında kurulmuş, ne sivil toplum kuruluşu tarihlerinde, ne de daha önceki profesyonel hayatlarında hiçbir darbeyle uzaktan yakından ilgisi olmayan dindar insanları kıyaslamak, benzetmede bulunmak hangi aklın ürünüdür?
Kılıçdaroğlu’nun paylaşımından aynen aktarıyorum:
“Rusya’nın Wagner’i Türkiye’nin SADAT’ıdır!”
Ahlaksızlığa bakar mısınız, sahtekarlığa bakar mısınız!
Dindar insanlara hakaret etmek için en küçük fırsatları bile değerlendirme noktasındaki düşmanlığa bakar mısınız?
Bu ülkede 27 Mayıs darbesi olmuş, bu Kılıçdaroğlu’nun partisi, o darbeyi onlarca yıl anayasa bayramı diye, bu millete kutlattırmış.
Bu ülkede 12 Eylül darbesi olmuş Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisi CHP, o darbecilerin yaptırdığı anayasanın virgülüne dokundurtmamak için yıllarca mücadele etmiş.
Bu ülkede 28 Şubat darbesi olmuş, bu Kılıçdaroğlu’nun CHP’si, o darbeci generallere destek çıkıp dönemin başbakanı Necmettin Erbakan hocanın yönetimi bırakması için elinden gelen her şeyi yapmış.
28 Şubat darbecileri, bağımsız mahkemelerde yargılanırken, o darbecilere sahip çıkıp, tahliye edinmeleri gerektiğini savunmuş.
Bu Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişiminden üç ay önce, “Bu ülkede darbe olmaz, darbe olursa tankın üzerine ilk ben çıkarım” dediği halde, 15 Temmuz akşamı tanıkların üzerine çıkmak yerine, tankların arasından geçip, sabaha kadar darbenin sonucunu CHP’li Bakırköy belediye başkanının evinden, televizyon ekranlarında izlemiş..
15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra da, “esas darbenin 15 Temmuz günü değil, olağanüstü hal ilanı yapılan 20 Temmuz günü olduğunu” söyleyebilecek kadar darbecilerle yan yana duran
Kılıçdaroğlu, Türkiye’deki hemen tüm darbeleri destekleyen partinin genel başkanı olduğunu unutup, utanmadan sıkılmadan, Rusya’daki darbe girişiminde bulunan Wagner’le, bu ülkenin dindar emekli subaylarının yönetimindeki SADAT’ı birbirine benzetmeye kalkışıyor.
CHP’liler, halktan kopuk oldukları için seçim kazanamıyorlar.
Dindarları sürekli tahkir ettikleri için seçim kazanamıyorlar.
Darbecilere sahip çıkıp, vatansever insanları darbeci gibi gösterdikleri için seçim kazanamıyorlar..
Bu gidişle de sittin sene seçim kazanamazlar.