“6 yaşında evlendim” ya da “Biliyor musun, ben II. Jüstinyanus’um”!
Ahmet Davutoğlu’nun gazetesi birinci sayfaya başlığı atmış:
“Alçaklık, çürümüşlük, şerefsizlik”
Bu hakaretler kim için yapılıyor?
Cumhuriyet gazetesinde, Hz. peygamberin cübbesi ile, sarığı ile, sakalı ile, tesbihi ile karikatürize edildiği bir hoca için yapılıyor..
Niçin yapılıyor?
Hocanın kızı, psikolojik bunalım geçirmiş, şu an bir psikologa götürülse, “maalesef ..” diye başlayan cümlelerle rahatsızlığı raporlanacak ifadesi sebebi ile..
Ne demiş kızımız, “Ben altı yaşında evlendim..”
Üniversite yıllarımda, kafayı üşüten bir arkadaşımız vardı..
“Biliyor musun, Ben Roma kralı II. Justinyanus’um” diyordu..
Ben de, ne yapayım, gönlü hoş olsun diye..
Oturup kırk saat, “Sen Roma kralı da değilsin. Jüstinyanus da değilsin. Ne birincisi ne de ikincisisin” diye anlatmak yerine..
“Evet, ben de biliyorum.. Sen 2. Justinyanus’sun” diyor, geçiyordum..
Şimdi hocamızın kızı da, (Allah kimseye dert vermesin, dert verip derman aratmasın, hepimize şifa nasip etsin) düştüğü bunalım sonrasında, “Ben 6 yaşında evlendim” dedi diye..
Savcı peşine takılmış.. Bilirkişi peşine takılmış.. Hakim peşine takılmış..
Bunların, hepsini boşverin de..
Türkiye’yi yönetmeye talip 5 lider, II. Justinyanus’un peşine takılmış gidiyorlar..
Beyler.. Hatırlatayım..
II. Justinyanus öleli yüzyıllar oldu..
Biri “Ben II. Justinyanus’um” diyorsa..
“He he” dersiniz..
Olur biter.. Ama onun peşine takılırsanız, kendi kredinizi kaybedersiniz.
Kendi inanırlılığınızı kaybedersiniz..
Ama muhataplarımızın gözleri kör olmuş.. “Savcının iddianamesi var” diyorlar. “Müştekinin ifadesi var” diyorlar..
Hatta, “sanıklardan birisinin itirafı var” diyorlar..
Hemen gözlerimi dört açıyorum..
“Aaa. Ben inanmıyordum ama.. Bizim arkadaş, gerçekten II. Justinyanus mu çıkacak” diye meraklanıyorum..
İddianameyi önüme alıp okumaya başlıyorum..
İddianamenin neresi önemli?
“İtiraf” kısmı..
İddianamede itiraf diye bir şey yok..
Ya ne var?
Psikolojik rahatsızlığı olan kızımızı, oyuncak gibi kullanan psikolog ekibin..
Tıpkı Ali Kalkancı-Fadime Şahin olayındaki Sisi lakaplı travesti ile, FETÖ’nün emniyet müdürlerinin arka planda kurduğu tezgahtaki gibi...
Eşler sanki yanyana oturup konuşamıyorlamış gibi.
Ses kaydı alıp, kesip biçerek, insanları aldatmak için, telefon görüşmesi yaptırılarak..
Kurulmuş bir tezgah var..
“6 yaşında evlendim” diyerek hayal dünyasını aktaran, psikolojik rahatsızlığı olan kızımız, ses kaydı almak üzere, eşini telefonla arıyor..
Ses kaydı alınırken, mahkeme kararı var mı?
Yok.
Savcı kararı var mı?
Yok..
Durun, acele etmeyin..
Ben sizler gibi ahlaksız değilim..
Eğer bir maddi gerçeklik var ise..
Onun tespiti için, usuli eksikliklerin arkasına saklanmam..
Nice ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılacak isimlerin, “Tek delil ses kaydı.. O ses kaydı için de hakim kararı yok, dikkate alınamaz” diyerek beraat ettiğini bilirim de..
Benim öyle usuli savunma oyunları ile işim olmaz..
Savcı veya hakim kararı ile dinleme yapılmasını, şunun için önemserim..
Çarpıtması, montajı, tahrifatı daha zordur..
Yoksa..
Ses kaydı gerçek ise.. Başı sonu kesilmemiş ise..
Savcı kararı olsa ne olur, olmasa ne olur.
Bu dünyada kendinizi kurtarsanız bile, ahirette hiç kimseden, ne savcı kararı istenecek, ne de hakim kararı.
Yaptıysanız bir halt, cezasını bulacaksınız..
İnancım budur..
Bu inançla okuyorum, iddianamenin ilgili kısımlarını..
İddianamede, deniliyor ki:
“Şüphelilerin alınan savunmalarında, müşteki ile şüphelinin müşteki 16 yaşındayken nişanlandıklarını, 17 yaşındayken evlendiklerini iddia ettikleri”
“Oku oku, iddianameyi oku” diyen hokkabazlar..
Alın siz okuyun o iddianameyi..
Anne de, baba da, suçlanan koca da.. “16 yaşında nişan, 17 yaşında nikah” demişler..
Yani… “6 yaş” falan yok, açık bir iftira, şimdi anladınız mı?
Ki, savcının sadece şüphelilerle yetinmeyip.. Aile içindeki kardeşler, amca, dayı, teyze, hala vesair herkesi dinlemesi lazım da..
Dinlemiş mi diye bakıyorum.
Dinlememiş..
Peki savcı ne yapmış?
İllegal ses kaydını alıp, bilirkişiye yollamış, çözümünü yaptırıp, iddianameye aktarmış.
Ses kaydının bilirkişi çözümünü yaptırırken, lütfedip, “Bunda bir montaj falan var mı?” diye araştırmış mı?
Onu da yapmamış..
Peki, bizim “Ben II. Justinyanus’um” diyen arkadaşımızın benzeri şekilde, “Ben 6 yaşında evlendim” diyen kızımızın anlatımlarına, suçlanan eş başka ne cevap vermiş?
İddianameden aktarıyorum:
“müşteki ile zorla cinsel ilişkiye girmediğini”
Bu cümleyi, “Bak bak 6 yaşındaki kızdan bir de rıza arıyor, ahlaksıza bak” diyecek ahlaksızlara hitaben hatırlatayım..
Bu ifade, evlendikten sonraki bir olay..
Bayan 21 yaşında. Düşük yapmış. Bunalımda.. Kendisi ilişki istemediği halde kocasının zorla ilişkiye girdiği yönünde suçlaması var.. Koca da, “Bu da doğru değil” diyor..
Burdan olayın arka planı da ortaya çıkıyor.. AK Parti’nin günahlarında birisi de, Atatürk’ün ceza kanununda bile olmayan, ama şimdi AK Parti’nin hazırlattırdığı kanunda (CHP’nin dayatmasıyla) var olan, nikahlı eşlerin “zorla cinsel ilişkisi” kavramı..
Aslında bu da, psikologun kurguladığı ve psikolojik rahatsızlığı olan kızımızı figüran olarak oynattığı tiyatronun arka planını ispatlıyor..
Olayın bu kısmına belki sonraki günlerde gireriz..
Biz evlilik sonrasında, yetişkin iki kişinin arasında “zorla ilişki” diye bir şey olur mu, olmaz mı tartışmasını sonraya bırakalım..
İddianameyi aktarmaya devam edelim.
Suçlanan kocanın ağzından, iftira bakın nasıl gözler önüne seriliyor:
“Müştekinin sık sık kendisine ‘6 yaşındayken dini nikahla evlendirildim, 6 yaşındayken ilk cinsel ilişkimizi yaşadık’ diyerek yakındığını, kendisinin de kavgalar büyümesin diye ‘doğrudur, dediğin gibidir’ dediğini, ancak müşteki ile 6 yaşında dini nikah kıyıp cinsel birliktelik yaşamadığını beyan ettiği”.
Evet, film bitmiştir iftiracı ahlaksızlar..
Olay bu kadar..
“İtiraf var” dediğiniz şey işte bu..
Benim, psikolojik rahatsızlığı olan arkadaşıma, “Tamam kardeş, sen II. Justinyanus, ben de III. Justinyanus” dediğim gibi..
Anladınız mı?
Anladın mı Davutoğlu?
Anladın mı Babacan?
Bakın, Temel abi anlamış. Topa girmemiş..
Ama siz hemen sahaya çıkmışsınız.
Ama şortlarınızı giymeyi unutmuşsunuz! Her yeriniz çıplak, seyirci “Abooo” diyor.
Siz hala utanmıyorsunuz.. “Alçaklık, çürümüşlük, şerefsizlik” diyorsunuz..