• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Erkan Kavaklı
Ali Erkan Kavaklı
TÜM YAZILARI

Cahil Ekrem ve Hz. Ali’ye bağlılık

30 Nisan 2020
A


Ali Erkan Kavaklı İletişim: [email protected]

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, 23 Nisan’da hediye kitapçıklar dağıtmış. Kitapçıkta Alevilik din olarak niteleniyor. 

İyi niyetle düşünelim. Alevî, Hz. Ali’ye bağlı, ona tabi, onu seven demek. 

Hz. Ali (ra), Peygamberimizin (sav) damadı, amcasının oğlu, “EHL-İ BEYT”ten (Peygamberimizin Ailesi), müminlerin emiri, ilk Müslümanlardan, ömrü boyunca Peygamberimize (sav) bağlı kalmış, Kur’an okumuş, İslam için savaşmış, en zor savaşlardan inanılmaz kahramanlıklar göstermiş bir yiğit.

Alevîler, ona bağlı insanlar.

Buradan bir din çıkarmak cahillikten başka bir şey değil.

Ekrem Bey, Ehl-i Beyt Vakfı başkanına veya bir “DEDE”ye sorsaydı böyle hezeyanlar savurur muydu?

Anlatayım:

1999 yılıydı. Gazi Mahallesinde Cemevi kütüphanesi açılışına davet edildim. O zamanki iktidar partisinin büyük ortağı DSP’den milletvekilleri falan vardı. Açılış yapıldı, davetlilerle tanıştım.

Karayolları Pir Sultan Abdal Derneği Başkanı ve dedesiyle yan yana oturmuşuz. Sohbet sırasında dede, “Biz Ehl-i Beyt’teniz” demez mi?

Afalladım. 

İlk defa duyuyordum. Alevî dedeleri, kendilerini Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in soyundan kabul ediyor ve Ehl-i Beyt’i ölümüne seviyorlar. Hangi Sünnî Ehl-i Beyt’i sevmez?

Dede ile röportaj yapmak istedim. Sözleştik. Bir Pazar günü derneğine gittim. Fotoğraf makinesi, teyb, Hacı Bektaş Veli’nin Makalat adlı eserini çantama koydum. 

Çay içtik, sohbet ettik, Makalat’tan bir bölüm okudum. Röportaja geçecektik ki derneğe misafirler geldi. Tanıştık. Dernek başkanı, benim Akit yazarı olduğumu söyleyince yeni gelenlerle aramızda tatsız bir tartışma çıktı. 

Yeni gelen Nusret Bey; Makalat, Kur’an ve Alevîliğe ait değerlere inanmadığını söyledi ve dedenin benimle röportaj yapmasına karşı çıktı, ortalık karıştı. 

Dede ayağa kalktı, yüksek sesle:

- Nusret! Biz Ehl-i Beyt’iz. Muhammed Aleyhisselama ve Hz. Ali’ye bağlıyız. Senin fikirlerini reddediyorum. Sen inkârcısın, kutsalları kabul etmiyorsun. Ben de senin fikirlerini kabul etmiyorum.

Dede ve dernek başkanı derneği terk ettiler.

Ateist birine eserden hareketle sanatkârı anlatmaya çalıştım. Kâinattaki düzeni, atomdan galaksilere her şeyin bir nizam içinde olduğunu anlattım; akıl ve ilim gereği yaratıcıya inandığımı söyledim. 

Beni davet edenler ayrılmıştı, ben de müsaade istedim.

Çıkışta, dernek başkanı ve dedeyi, beni bekler buldum. Özür dilediler, bu dinsizin yanında röportaj sağlıksız olur diyerek mazeret beyan ettiler, yemeğe davet ettiler. Tok olduğumu söyleyince yine bekleriz, dediler.

Gazi Mahallesinde ve başka yerlerde “semah törenlerine” katıldım. Törenlerde bir buçuk saat şiirler okundu, dualar edildi, dinledim. 

Okunan şiirlerde Allah, Muhammed (sav), Hz. Ali, Hacı Bektaş Veli kelimeleri geçti. 

Bir kere daha anladım ki Alevîlikte, Ehl-i Beyt sevgisi öne çıkıyor ve Alevîler Müslüman ve Hz. Ali’ye bağlı müminler.

Almanya’da Almanca kursunda Zeynel isimli Alevî arkadaşla tanıştım. Öğretmen olduğumu öğrenince çayımı, kahvemi içmek istemedi. 

- Zeynel, dedim. Sen vergi vermiyor musun?

- Veriyorum.

- Devlet de senin paraları bana veriyor. Kendi paranla kahve içeceksin. Neden inat ediyorsun?

Anlaştık, teneffüslerde kahve içip sohbet etmeye başladık. Yaz boyu Almanca kursu. İlk anlaşmazlık halifelik meselesinden çıktı. Hz. Ali’ye haksızlık yapıldı, dedi.

“Zeynel, gel, Hz. Ali’ye yardım edelim, hakkı yerine getirelim” dedim.

“Geçti o iş, geri dönemeyiz” dedi.

“Tarihte kalmış bir konuyu tartışmak faydasız, bir tarafa bırakalım” dedim. Anlaştık.

İkinci önemli tartışma, Kur’an’ın değiştirilmesi üzerine çıktı. 

Zeynel, Kur’an’ı okumamıştı, değiştirildiği için okumaya yanaşmıyordu.  “Değiştirilmiş dediğni âyetleri ayırsan da Kur’an’ı okuyalım. Kur’an’sız Müslümanlık olmaz” dedim.

Birinden duymuş, hiçbir bilgiye sahip değildi. Kur’an’ın Hz. Ebubekir döneminde kitaplaştığını, Hz. Osman zamanında çoğaltıldığını, Hz. Ali’nin Kur’an’ı ezbere bildiğini anlattım. 

Benden okumak için Kur’an istedi, verdim.

Kurs bitti. Birbirimizden ayrıldık. Altı ay sonra kapım çalındı. Açtım, Zeynel kitabı bana uzattı: “Senden Allah razı olsun. Kitabıma kavuştum.”

Ekrem’inki sadece cehalet mi? Din üzerinden ayırımcılık ve bölücülük yapmak mı?

Ülkemizi bölmek isteyen dinsizler Ali’siz Alevîlik diyerek bölücülük yapıyorlar. Bence Ekrem onların değirmenine su taşıyor. Konuyu cehalet ile izah etmek zor.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

maho

Hocam ekrem imamoğluna istanbul belediyesini ak partisi ve kadir topbaş ve mevlit uysal gibiler altın tebside ekreme sundular yazık oldu İSTANBULA bunun hesabını meşheri divanda verirler

H.Y.E

Su guzel ulkemizde hersey guzell olacak ama cehalet olmasa.Kiminle koussam bir olcu yok.Herkesin olcusu kendi akli.O zaman ortaya bir suru hakikat cikmis oluyor.Yanlis tabi bu yontem.Allah birbirinizle anlasiniz diye bir olcu gondermis.Kur'an ve onun tefsiri sunnet-i seniyye.Gelgelelim bu olculere herkes razi olmuyor.Iste bizi birbirimize dusuren bu anlayis.Allah cahil bir topluluga hidayet vermez.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23