249 şehit ve kontrollü darbe öyle mi? Aklımızla alay mı ediyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz hain darbe girişimine kontrollü darbe demiyor mu!? İnsanın kan beynine sıçrıyor.
O gece Alibeyköy’deki Büyükşehir Belediyesi’nin Lojistik merkezinden bir cemse haini, sokağa akan binlerce sivil insan kovdu. Aralarındaydım.
Oradan AKOM’a gittik. Silahlı adamlar, otomatik silahlar, G3’ler, cemselerle gelmişler, binanın tepesine karargâh kurmuşlar, milletin istiklal ve istikbaline kast etmişlerdi. Darbecilere meydan okuyan binlerce insana ateş ettiler.
Yanı başımda Musa İlhan vuruldu, karnından fışkıran kan beyaz tişörtünü kana boyadı. Koca yiğit Musa İlhan’ın karnını tutarak geri dönüşünü bugün gibi hatırlıyorum. Yüzü acıyla burkulmuştu. Yanındaki dört beş kişiyi daha yaraladılar.
Musa İlhan’ın bıraktığı boşluğa ben atladım, sabaha kadar hainlere meydan okuduk:
“Hainler kışlaya! Darbeciler kahrolsun! Ya Allah, Bismillah, Allahü Ekber!..”
Sabaha kadar üstümüzden F 16’lar geçti. Alçaklar, alçak uçuş yaptılar. Savaş uçakları, bomba atar gibi sesler çıkardılar, sonik patlamalar yaptılar halkı korkutmak, sindirmek, bezdirmek ve darbecilere karşı koymaktan vazgeçirmek için…
Dün Çengelköy Sabancı Polis Merkezi’nde görev yapan grup amiri, yiğit polis Tuncay Akçay’ı dinledim. Sabaha kadar vuruştuğunu, mermisi bitene kadar ateş ettiğini, nişancı bir hain astsubayı vurduğunu anlattı. Karakola doğru sıkılan mermilerin izini gösterdi. Kokoreççi, kurufasulyeci, markette ve dükkânların duvarlarında, buzdolaplarında, metallerde, çınar ağacının gövdesinde mermi izleri duruyor. 29 mermi izi saydım.
Çengelköy’ün Gazi Muhtarı Can Cumurcu’yu dinledim. Uzun boylu, mübarek sakallı, yiğit muhtar, o gece halkı nasıl organize ettiğini, karakolun önüne yığdığını, darbecilere nasıl karşı koyduklarını anlattı.
Sonra da karakolun önünde hain bir G3 mermisiyle kasığından yediği kurşunu…
O geceyi anlatırken yaralanma sahnesine sıra gelince ayağa fırladı, kasığını gösterdi:
“İşte buradan girdi mermi, arka taraftan çıktı. Ayağım koptu sandım. Nasıl bir acı ama… Koca G3 mermisi, nasıl bedenimi yakıp geçti, anlatamam. Bir senedir tedavi görüyorum, ayak sinirlerim hâlâ felç. Dizimin arka tarafında müthiş bir acı var, ayak sinirlerim sinyal vermiyor. Tedavi birkaç seneyi alır, diyor doktorlar. Üç kere ameliyat oldum. Çok şükür kimseye muhtaç değilim ama acılarım bitmedi…”
Bu sene kurram çıktı, hacca gideceğim diyerek sevinen Gazi Can Cumurcu’ya gidip hatıralarını dinlemesini tavsiye ederim Kemal Kılıçdaroğlu ve adamlarına.
Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı’nda çalışan Musa Karaçam’ı da dinlesinler. Kardeşi Davut Karaçam yatsı namazından sonra çay içtiği arkadaşları ile helalleşmiş, o zamana kadar yapmadığı bir şeyi yapmış. Harp olur, darp olur hakkınızı helal edin, demiş. Evine gelince darbe haberini almış, komşularıyla Genelkurmay’ın önüne gitmiş, bir dev gibi tankın önüne dikilmiş, sabaha kadar süren boğuşmalar, Genelkurmay’dan vatandaşın üstüne mermi yağdı, helikopterler mermi yağdırdı. Meclis bombalandı…
Gecenin ortasında üniformalı bir hain, tankın üstünden Davut Karaçam’a ateş etmiş, atar damarları kopan Davut Karaçam, hastaneye varır varmaz şehit olmuş.
Kızılcahamamlı Gazi Ali Temur, o gece nasıl uykularının kaçtığını, Cumhuriyet Meydanı’nda toplanışlarını, oradan Beştepe Külliyesi’ne gidişlerini anlattı. Sabaha kadar darbeci hainlere meydan okuduklarını dile getirdi. Milletin direncini ve direnişini kıramayan hainler, son çare olarak F16’larla milleti bombalamışlar. Biri Jandarma Kavşağı’na diğeri Külliye’nin önüne iki bomba…
Korkunç bomba sesleri… Göklere savrulan dumanlar… Yanan, parçalanan arabalar… Başı dönüp yere düşen Ali Temur… Oracıkta şehit olan Lütfi Gülşen, yeğenleri Mehmet Gülşen, Hakan Gülşen… Başı kopan ve kanları yerlere akan bir kadın cesedi…
Atatürk Hava Alanı’nda tankın önüne yatan Metin Doğan…
“Tank paletlerinin yüzüme değdiğini hissettim, yumruklarımı sıkmış, tankın önüne yatmıştım, şehit olmayı göze almıştım, şahadet getirip dua ediyordum.”
Tank şoförü masum bir insanı şehit etmeyi göze alamayınca frene basıyor, komutanı ona ateş ediyor.
Tankın önünden kalkan Metin Doğan, tanktakilere öfkeyle yumruk sallıyor, bütün gücüyle bağırıyor:
“Ben Türk askeriyim, siz kimin askerisiniz?”
Kılıçdaroğlu ve şürekâsı Metin Doğan’ı anlayamazlar ama dinlesinler…
Bu hatıralar, 15 Temmuz’da Destan Yazan Kahramanlar kitabım için topladığım dokümanlardan.
O gece olup bitenleri geçen yıl yaz boyunca yazdım, 15 Temmuz Diriliş Destanı’nı yayınladım. 15 baskı yaptı. Kılıçdaroğlu ve kontrollü darbe şarkısı ezberleyenlere tavsiye ederim.
Medyada yazıp çizenler… Ümraniye Belediyesi, “Haberciler Darbecilere Karşı” isimli 115 gazetecinin sabaha kadar yaşadıklarını anlatan kocaman bir kitap yayınladı. Üşenmeyin, alıp ve okuyun.
Büyük Şehir Belediyesi, 15 Temmuz Şehitleri isimli 249 şehidimizin hayatını anlatan eser neşretti. Bir bakın da öyle konuşun…
Darbenin kontrolüne gelince… Elbette üç helikopter dolusu SAT komandosu ile avlanmak istenen ve haberi olunca da uçağa binip ölümüne İstanbul’a giden ve yiğitçe halkı meydanlara ve hava limanlarına çağıran Recep Tayyip Erdoğan değil.
Fetö’yü Pensilvanya’ya kim götürdü, Adil Öksüz ve Kemal Batmaz’ı “Akıncı Üssü”ne kim konuşlandırdı, Silopi’deki hain Semih Terzi’yi uçağa bindirip Ankara’ya kim postaladı, o gece 35 uçak, 37 helikopter, 74 tank, 246 zırhlı araç, 4000 hafif silahla 8000’den fazla askeri personeli kim harekete geçirdi, darbe maşası Fetö’yü Pensilvanya’da kim barındırıyor, koruyor, tutuyorsa darbenin kontrolü onun elindeydi. Saklı, gizli değil.
Bütün darbeler Pentagon’dan organize edilir, CIA patentlidir. Kılıçdaroğlu ve şürekâsına duyrulur…