• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Varol
Ahmet Varol
TÜM YAZILARI

Medeniyet mi barbarlık mı?

16 Mart 2023
A


Ahmet Varol İletişim: [email protected]

 

Avrupa’da Müslüman ailelerin çocukları bazen çok basit sebeplerle ellerinden alınarak sözde “koruyucu” ailelere veya sosyal koruma merkezlerine teslim ediliyor. Koruyucu olduğu iddia edilen aileler ise genellikle hıristiyan veya ateist aileler.

Bu uygulama şimdiye kadar çok sayıda aileyi perişan etti. Çünkü bir insanın normalde canından kıymetli bildiği çocuğunun basit bir sebeple elinden alınıp başkalarına verilmesine tahammül etmesi mümkün değildir.

Her anne babanın çocuklarına karşı zaman zaman bazı hataları olabilir. Çünkü çocuk büyütmek kolay değildir. Onun sıkıntıları, zorlukları doğmadan başlar. Ama çok az istisna dışında bir çocuğa hiçbir zaman kendi öz anne babası kadar yakınlık duyan kimse bulunamaz. Anne ve babası ona ara sıra kızsa, sinirlense ve bağırsa da yine onu sever, bütün dertlerini, sıkıntılarını kendi dertlerinden ve sıkıntılarından önemli görür.

Avrupa’nın çocukları özellikle de Müslümanların çocuklarını ailelerinden zorla alarak başka ailelere veya sosyal koruma merkezlerine teslim etme uygulamasında ne kadar basit gerekçeler kullandığının pek çok örneği var. Bu konu üzerinde raporlar hazırlandı ve değişik örnekler üzerinde duruldu.

Geçtiğimiz günlerde de İsveç’te Müslüman bir baba, zorla ellerinden alınıp sosyal koruma merkezine götürülen 11 yaşındaki kızını buradan kaçırma teşebbüsünde bulunma suçlamasıyla atıldığı cezaevinde ölü olarak bulundu. Hüseyin Miftar adındaki bu babanın, kalp krizinden öldüğü söyleniyor. Ancak kalp krizi geçirmesine kendisine yöneltilen suçlamanın ve bu yüzden çocuklarının zorla elinden alınmasından dolayı duyduğu üzüntünün sebep olduğu belirtiliyor.

Hüseyin Miftar’ın oğlu İbrahim bir İsveç gazetesinin kendisiyle yaptığı röportajda anne ve babasına yöneltilen, “çocuklarına kötü muamelede bulundukları, onları tehdit ettikleri” suçlamasının tamamen gerçek dışı olduğunu söyledi.

İbrahim kendisinin ve dört kardeşinin, anne ve babası hakkındaki asılsız suçlamalar yüzünden sosyal koruma merkezine götürüldüklerini, oysa anne ve babalarının çocuklarına çok iyi davrandıklarını, babasının kendisine bir kere bile tokat atmadığını, kardeşlerinden birine tokat attığına da kesinlikle şahit olmadığını, çocukların bir yanlış yapmaları durumunda konuşarak ve öğüt vererek düzelttiklerini; ancak sosyal koruma merkezine annesinin kız kardeşinin ölümü sebebiyle depresyon geçirdiğine, bu yüzden çocuklarını bıçakla tehdit ettiğine babasının da onu teşvik ettiğine dair haber gittiğini, bu yüzden 2016’dan beri anne ve babasının sürekli takip altında tutulduklarını oysa böyle bir olayın kesinlikle yaşanmadığını dile getirdi.

İbrahim, kendisinin veya kardeşlerinden birinin sosyal koruma merkezine böyle bir şikayette bulunmadıklarını dile getirerek, “Bu bilgileri nereden aldıklarını da bilmiyorum.” diye konuştu.

Hüseyin Miftar’ın sosyal koruma merkezlerinin Müslüman ailelerin çocuklarına el koymasına karşı başlatılan kampanyaya destek verdiği, bu yüzden onun üzerindeki baskının arttığı geçtiğimiz Aralık ayında da hapse atıldığı belirtildi.

Avrupa’da Müslüman ailelere yönelik bunun gibi daha nice göz korkutucu olay yaşandı.

Eşkıyaların bir çocuğu kaçırıp başkalarına sattığını duyduğumuzda bütün nefret duygularımız harekete geçer. Ama Avrupa’nın çocukları kendi öz anne babalarından polis gücüyle alarak başkalarına vermesini çocuk himayesi olarak yutturması normal gelebiliyor. Belki bazıları bunun ailelerin çocuklarına iyi bakmamaları, haksızlık etmeleri sebebiyle yapıldığını düşünebilirler. Böyle düşünenlerin kendilerine veya yakın çevrelerinde çocukları olan tanıdıklarına bakmaları gerekir. Çocuklarına karşı hiçbir kusur işlemeyen bir ailenin bulunduğunu söylemek mümkün müdür? Avrupa ülkelerinin bu sözde “çocuk koruma” uygulamasında bazen çok basit kusurlar bazen de asılsız dedikodular hatta fakirlik çocukların ailelerinden alınması için gerekçe olarak kullanılabiliyor. Bu barbarlığın konuşulması ve önüne geçilmesi için bir sivil faaliyet başlatılması gerekir.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Uğur

Devşirmeler babalarının rızası ve hatta sevinciyle devlet görevlisi olarak eğitime ve işe alınıyorlardı. Müslüman olmaları da yine kendilerinin ve babalarının onayıylaydı. Babaları çocuklarının bu şekilde devlet işine girmesine çok seviniyordu, çünkü bunlar kendi hâlinde, orta hâlli ve fakir Hristiyan ailelerdi. Devşirmelik bugün çocukların yatılı askeri okula gitmesinden çok daha hafif bir durumdu. Bilhassa annelerin tek üzüntüsü çocuklarının gurbete gitmesiydi ve bu üzüntüyü bugün hemen her ülkede ve ülkemizde bütün anneler ve babalar yaşıyor.

Uğur

Anlattığınız alçakça zorbalık sıradan bir NATO polisiye istihbaratı operasyonuna benziyor. Demek ki herhalde kasten en iyi babayı seçmişler, öyle bir baba ki çocuklarına öf bile demez; şunun için ki inanan Müslümanların güvenlik duygusuna vurulan darbe daha da sert olsun, daha da çok korkutulmuş olsunlar. Böylece şu denmiş oluyor: "Tek çareniz Allah yerine uluslararası beyaz kapitalist zengin adamı, yani Deccal'i efendi (rab) edinmek ve sadece ona kulluk etmektir. Yoksa mesela içinizdeki en yavaş, en mükemmel babayı bile kötülük timsali sapık baba ilan edip helak ederiz. Rabbimiz olan Uluslararası Kapitalist Burjuva Adam (Deccal) bu kadar kuvvetlidir, bilgilidir. Rezidanslarda ultra-lüks yaşayan ve en lüks tuvaletlere def-i hacet gideren yüce efendimiz kapitalist Deccal güçlü ve intikam sahibidir. Eğer Allah yerine ona kulluk ederseniz, o zaman da o merhametlidir, bağışlayıcıdır. Allah'ın değil yalancı göz boyayıcı Deccal'indir egemenlik ve onundur övgü (hamd)." Ancak Avrupa'daki müminler Deccal ve acentalarının işte böyle ezikçe korkutma oyunlarına gelmemelidir, bu kepaze silahlı sosyal terörizmden dolayı korkup boyun eğmemelidir. Sonuçta Deccal ve ajanları bunu kitlesel olarak yapamazlar daha epey zaman boyunca. Arada sırada gözlerine kestirip zorbalık ettikleri birer ikişer kişiye yapabiliyorlar en fazla. Onlar da bir yandan kendilerini ve müminleri savunarak ve bir yandan sabrederek en büyük mertebelere erişiyorlar. Eğer Deccal işkencenin bu kadar aşırısını kitleleştirebilirse, o zaman da şimdilik Avrupa'dan Türkiye'ye hicret gerekir, şunun için ki daha sonra fatihler olarak geri dönülsün. Geri dönüşün hemen ardından Deccal'e memurluk etmiş olan eski barbar gaddar Avrupalı kamu görevlilerinin ve onlarla iktisaklı sivillerin pek çoğu bu silahlı sosyal terörizmlerinden ötürü medeniyet ve insaniyet ve iyilik gereği olarak idam cezasına çarptırılıp pis leşleri fetihlerden sonra Avrupa meydanlarında teşhir edilecektir. Fırat'tan kuzey Avrupa'ya kadar bütün Rumi (Romalı) medeniyetinin Kaysar'ı olan Fatih Sultan Mehmed'in halefleri olarak onun bu fetih projesini gerçekleştirmemiz ve barbar kapitalistler ve komünistler ve Papacıları ezip Avrupa'ya Allah'ın izniyle medeniyeti egemen kılmamız gittikçe yaklaşıyor. Biz bu fethe hazırlanmalıyız artık; öncelikle gönülce, zihnen hazırlanmalıyız.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23