Sporda örnek hayat hikâyeleri; Abdullah Öztürk
İnsanoğlu varoluşundan bugüne kadar hareket halinde. Bu hareketliliğin tarihsel sürecine dikkat kesildiğimizde, insanoğlunun varlığını sürdürebilmesi için avlanma ve kendini savunma olarak ortaya çıkmakta, daha sonra ‘spor’ adı altında kurallı hale getirilerek, zamanla yarışmacı bir kimliğe dönüştüğünü görüyoruz. Bu dönüşümle birlikte ulusal ve uluslararası kurallar belirlenerek, ödüllerle teşvik edilen yarışlar, daha sonra ülkeler arasında rekabette yerini aldı. Örneğin bir branşta 5 bin kişi spor yapıyor ise, o yapılan etkinlik kendi içinde bölgesel, ulusal ve uluslararası derecelendirilip, yarışmalar sonunda sadece bir şampiyon sporcu çıkarılır. Sporcu için şampiyonluğa giden süreç büyük özveriyle işlemeye başlar, sonrasında ise örnek oluşturur…
Kişisel olarak, daha çok insanın katılımcı olacağı ve adına kitle sporu / herkes için spor olarak tanımlanan uygulamayı öncelikli olarak benimsemiş olsak da, performans/yarışmacı olarak ülkemizi yurt dışındaki yarışlarda temsil eden sporcularımızın, örnek hayat hikâyeleri dikkat çekiyor. O sporculardan birisi de Paralimpik sporcu Abdullah Öztürk. Masa Tenisi branşında üst üste iki kez Olimpiyat (Paralimpik Oyunları) ve sayısız Avrupa ve Dünya şampiyonluğu bulunan sporcu Abdullah Öztürk’ün örnek hayatı, bugünkü yazımızın konusu oldu. Ülke olarak masa tenisi dalında bugüne kadar olimpiyat sürecinde madalyaya ulaşamamak, Öztürk’ün hayat hikâyesinin ne denli önem taşıdığının da önünü açmış oluyor. Sportif başarı süreciyle birlikte, sporcunun kişilik/karakter olarak da örnek bir hayat sürdürmesi değer taşımaktadır. Öztürk’ün, bugüne kadar Anadolu Ajansı’na (AA) yansıyan röportajından bazı satır başlarını paylaşmak istiyoruz. Hayırlara vesile olur inşallah…
SPOR NİÇİN ENGELLİLER ÖNEMLİ?
"Şampiyon olduktan sonra hayatımda çok güzel değişiklikler oldu. İnanılmaz bir duygu yaşıyorum şu anda. Rio'daki (2016) final maçı televizyondan canlı yayınlanınca ister istemez tanınırlığım arttı. Artık sokakta yürürken insanlar benimle muhabbet ediyor, fotoğraf çektirmek istiyor. Ayrıca söyleşilere katılıyorum. Son olarak bir köy okuluna davet edildim…
“Engelli kardeşlerime sporun herhangi bir branşıyla uğraşmalarını tavsiye ediyorum. Spor sizi özgürleştirecektir. Eğer çok yetenekliyseniz antrenörlerimiz ülkemizin bayrağını temsil etme fırsatı verecektir. Mutlaka ve mutlaka spor yapın. Sloganımız, gelin birlikte spor yapalım, hayata yeni bir başarı hikâyesi sunalım…
"Çocuklarınızı eve hapsetmeyin. Yoksa onlara en çok kötülüğü siz yapmış olursunuz. Aileler çocuklarını evlerden çıkarsınlar. Böylece onlara en büyük iyiliği yapmış olurlar. Engelli çocuklarını spor salonlarına getirsinler, sosyalleşmelerini sağlasınlar. Çocuklarınızı sporla tanıştırın ki öz güvenleri artsın. Onların bir şekilde kendi hayatlarını kurtarmalarına vesile olun. Engelli çocuklarınıza güvenin. Ülkemizi milli takımlarda temsil etmek kadar güzel bir şey yok...
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN İLGİSİ
“Olimpiyat final maçının bitiminden 5 dakika sonra Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan telefonun öbür ucundaydı. Beni tebrik etti. '3-1 kazanmışsın çok mutluyuz. Ülkem ve milletim adına sana teşekkür ediyorum. Konuşmamız kısa sürecek ama döndüğün zaman Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde uzun uzun sohbet edeceğiz. Allah nice başarılar nasip etsin.' dedi. Çok güzel, motive edici bir konuşma yaptı. Kendisine de çok teşekkür ediyorum. Allah onu başımızdan eksik etmesin. Gerçekten sporcuların her daim yanında olan bir Cumhurbaşkanımız var. Çok şanslı bir milletiz. Kendisi de spordan geldiği için yatırımlar ona göre yapılıyor. Bu yatırımlar devam ettikçe biz de Avrupa ve dünyada paralimpik oyunlarında madalyaları toplamaya devam edeceğiz…"
‘ŞAMPİYON SPORCULAR YETİŞTİRMEK İSTİYORUM’
"Hocalarımız, 'eğer bu işi yapıyorsanız hayatınızı kurtarabilirsiniz, üniversite kapılarını açabilir, hayatınızı değiştirebilirsiniz, buna inanın ve çok çalışın' şeklinde bize öğütler verdiler. Spora ilk başladığımızda günde 6-7 saat idman yapıyorduk. Avrupa ve dünya ile aramızda çok mesafe vardı ve bunu ancak çok çalışarak kapatabilirdik. Milli takımda oynayan oyuncular vardı ve yaş ortalaması 45-50 civarındaydı. Bizim okula geldiklerinde yaş ortalaması 13-14'e düştü. Yatılı okulumuzdan 8 Avrupa ve dünya dereceleri olan sporcular çıktı.
Gazi Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi mezunuyum ve şampiyon sporcular yetiştirmek istiyorum…"