Futbolun tartışılanlarına ‘kulak’ kabartmak!..
Futbolda tesisleşme hamlesi sürüyor. Ülke genelinde tamamlanan statların açılması için geri sayım devam ediyor. Bunlardan birisi de 33 bin kapasiteli Gaziantep Stadı. Gaziantepspor-Antalyaspor arasında, pazar günü oynanacak olan ligin 17. hafta mücadelesiyle açılışı gerçekleşecek. Türk futboluna kazandırılmasında katkı sağlayan herkese teşekkürlerimizi sunarken, asıl sorumluğun bundan sonra başladığını hatırlatmak isteriz. Ülkenin dört bir yanına yaygınlaştırılan tesisleşme gibi Gaziantep’e yapılan stat da şimdi aktif olarak hayata geçirmek üzere. Ordu’da yapılması düşünülen ve çağın gereksinimlerine uygun, modern, Kocaeli’ye bir o kadar (estetik olarak) değer katan statlar, futbolumuzun gelişimine ekonomimize ne kadar katkı sağlar? Sorumuzun cevabı ortada. Bazı illerin takımları, ekonomik çöküntünün bir neticesi olarak alt liglerde çırpınırken, başarının yolu tesisleşmeden geçer mantığı ile biz o ilimize ‘ısrarla’ devasa statlar yapmaya devam ediyoruz. Benzer tesislerin Antalya, Sivas, Trabzon gibi illere yapılmasına hadi eyvallah. Ya ihtiyacı olmayan illerimize yapılan bu tür devasa yatırımlara ne demeli! Anlaşılır gibi değil. Tabii tesisleşme dediğimizde, akla ilk gelen Futbol Federasyonu. Eminim ki bu statların yapımında Futbol Federasyonun onayı da alınmıştır. Sonucu siz, futboldaki çöküş-fiyasko ile eşdeğer tutabilirsiniz! Topu (pardon) konuyu sağa-sola pas etmenin gereği yok! Netice de futbolun mücadelesi ise (istisnai durumlar dışında) 90 dakika ile sınırlı. Öyle ise, söz dönüp dolaşıp muhataplarına geliyor. Öyle ya madem un desen var, yağ desen var, iş kaldı helva, diğer ifade ile iş futbolcu-oyuncu yetiştirmeye gelince, fiyasko. Biz bunları yazarken ‘yabancı oyuncu transferi devam ediyor’ gerçeği ile her daim yüzleşmek zorundayız…
HAKEMLERİ DEĞİL SİSTEMİ TARTIŞIN…
‘Şu hakem böyle, bu hakem böyle..’ şeklinde tartışmadan edemiyoruz. Sonuç, sıfıra sıfır elde var ‘boş’ küme. Ligin ikinci yarısı hafta sonu başlarken, mücadelenin içerisinde yer alan hakemlerin görevlerini layıki ile yerine getirmeleri için, problemler masaya yatırılıyor. Video yardımcı hakemden sonra şimdi gündemde ‘süre hakemi’. Video yardımcı hakem konusu, futboldaki heyecanı düşürür anlayışı ile yaklaşılmıyor. Bu yaklaşımda haklılık payı yok değil. Uygulanması gereken ise, tenis branşında olduğu gibi ‘gol çizgisinin’ belirlenmesi, diğer bir ifade ise topun çizgiyi geçip geçmediği hususu. Diğer türlü (el var mı yok mu, düştüğü yer ceza sahasının içinde mi, dışında mı) başarı olma ihtimali yok denecek kadar az. Bu problem çözülmeden, bunların üzerine bir de ‘süre hakemi’ önerisi getirdiğinizde, bu uygulamanın ‘bir taşla ile kuş vurmak’ örneklemesi gibi gözükse de bu mümkün değil: Söz dönüp dolaşıyor ‘Ben söyledim-yaptım oldu bitti…’ anlayışına geliyor. Bunun neticesi de faydadan daha çok zarar getirir…
KULAKLARI VE GÖZLERİ KAPATAMAYIZ…
Videolu yardımcı hakem konusunda MHK Başkanı Yusuf Namoğlu’nun ‘hayata geçireceğiz…’ sözlerine de değinmekte yarar var. Hakemlerin başkanı ne diyor; ‘Hakeme yardımcı olan bir sistem, tıpkı gol çizgisinde olduğu gibi.’ Namoğlu’na göre, teknolojiden yararlanabildiğimizden daha çok yararlanalım. Örneği ise, 2010 yılında oynanan Fransa-İrlanda maçında Thierry Henry’nin elle pas sonucunda İrlanda’nın Dünya kupasına gidememesi. Videolu sistem olsa idi, haksızlık anında çözerdi. Bu görüşü siz değerli okuyucular nasıl değerlendirirsiniz bilemem ama yorum ve tespit tamamen zaman kazanma, oyalamadan başka bir manaya gelmiyor. Söylenen her söz, duyguların dışa yansımasıdır. Namoğlu’nun şu sözüne dikkat kesilmenizi istiyoruz; ‘Gözlemcilik müessesemizi de bir teknolojik gibi…’ İsimleri gündeme getirip, kişileri kahraman etmek gibi bir düşüncemiz yoktur ama, maalesef gerçek bu. Ve milyonlar (taraftar, futbolcu v.s.) bu gerçeğin dişlilerini oluşturuyor. Neticeye gelince, kalıcı olacak değişim yerine günü kurtarma çabası. ‘Havanda su dövmek..’ sözünü hayatınızda anlam ve manası nedir, futbolda da yaşananlarda o benzetmenin-sürecinden bir kesitten başkası bir manaya gelmiyor. Söz ebeliği, duygusallığı bir yana bırakalım beyler, yarın çok geç olabiliyor! Milyonların ilgi odağı olan futbolu da, kişisel istek-arzu ve hırsımızın kurbanı etmeyelim…