Futbolun 2024’ünü ırkçı lobi kazandı
Ülke olarak sportif başarının çok gerisinde kalsak da, yapılan organizasyonlarla dünyanın zirvesindeyiz. Olimpiyat dışında Dünya ve Avrupa Şampiyonası başta olmak üzere birçok spor dalında yapmadığımız spor etkinliği kalmadı. Çok geçmişe uzanmaya gerek yok, 2017 yılında Avrupa Gençlik Olimpik Kış Festivali (Erzurum), 23. İşitme Engelliler Olimpiyat Oyunları (Samsun), Avrupa Erkekler Basketbol Şampiyonası finalleri (İstanbul) olmak üzere, 27 uluslararası organizasyona ev sahipliği yaptık. 2020 Yaz Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’nın ülkemize verilmeyişinin nedeni, tamamen uluslararası lobi. Bu lobinin en önemli tetikçileri batıl siyasi anlaşın temsilcilerinden başkası olmadı...
Kuzeyden-güneye, doğudan-batıya kadar ülkemizin dört bir tarafı tesislerle donatılmış vaziyette. Stadyumu, havuzu olmayan il, spor salonu olmayan ilçemiz hemen hemen yok gibi. Tüm bu yatırımlarda amaç, daha çok vatandaşın hareket ve egzersiz yapmasına ortam sağlamak. Bu sayede, her yaş grubundan bireylerin sağlıklı ve zinde şekilde, kaliteli hayat sürdürmelerine zemin hazırlayacak...
Spor tesislerinin kullanımı bakımından gerekli doluluk oranına kavuşması tamamen bireylerin sahip oldukları/olacakları spor kültürüne sahip olmasına bağlı. Beslenme, uyku gibi insanın günlük hayatın devamlılığı için zorunlu olan ihtiyaçlar, bireyin sağlıklı bir hayat sürdürme açısından hareket ve egzersiz, halk diliyle sporu de zorunlu hale getirmektedir. Bedensel ve ruhsal açıdan sağlıklı neslin yetişmesi için, sporun bir yaşam şekli, kültür haline gelmesi ve yaygınlaşması açısından önem taşımakta. Bu düşüncenin hayata geçirilmesi için, sporda tesisleşmesi ön plana çıkmakta...
Tesisleşme konusunda yapıya baktığımızda ise, devlet politikasının sonucu olarak, özellikle son 10-15 yılda bunun başarıyla gerçekleştirdiğini görmekteyiz. Gençlik ve Spor Bakanlığının tesis yatırımlarına 2016 yılında 472 milyon, 2017 yılında ise 540 milyon 531 bin liralık ödenek ayırması, spor tesisleri konunun devletin önem saydığı politikalar arasında yer aldığının göstergesi. Yine aynı dönemlere ait 72 yüzme havuzu, 329 adet futbol sahası, 284 adet futbol sahası yer alması, konunun ehemmiyetini gözler önüne sergiliyor...
Tüm bu gerçekler ışığında EURO 2024 Avrupa Şampiyonası’nın Türkiye’ye de değil de, Almanya’ya verilmesinin nedeni ne olabilir? Sorunun cevabı, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın ‘EURO 2024 için adil bir değerlendirme bekliyoruz’ sözünde açıklık kazanmakta. Sayın Erdoğan’ın Almanya’nın 1994, 1988 ve 2006’da 2 Dünya ve bir Avrupa Şampiyonasına ev sahipliği yapması, Türkiye’nin şampiyonasına ev sahipliği yapmasını güçlendiriyor. Cumhurbaşkanımızın altını çizdiği gibi ‘Hemen hemen tüm şehirlerde, çoğu zaman Avrupa ülkelerinde bile bulunmayan büyük tesisleri görüp, UEFA, objektif değerlendirme yaparsa bu gerçekleri görür...’
İsviçre’nin Nyon kentinde, UEFA Yönetim Kurulu tarafından oylama sonucunda Almanya, UEFA 2024’ün ev sahipliğini üstlenmesine inanın hiç mi hiç şaşırmadım! Çünkü gelecek geçmişin yansımasıdır. Oylama yapılmadan, Cumhurbaşkanımızın özellikle vurgu yaptığı adil olmayan, ırkçı anlayışın sonuca yansıması. Nerede görülmüş, batıl/haçlı zihniyetin insanlık adına yarar sağladığı. Haçlı zihniyet ve onun yandaşları bir kez daha ‘çirkin’ yüzünü ortaya koydu. Aldığı spor organizasyonları ‘sahada’ yüzünün akıyla çıkan Türkiye, EURO 2024 ev sahipliği adaylığında bir kez daha ‘masa’ da, lobiye kaybettik...
Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla memnun kalmayacaktır.” (Bakara-120).
Bu vesileyle Cuma günümüz mübarek olsun...