Aslan payı Alman teknik adam Kuntz’a!..
Lüksemburg beraberliği, ardından Faroe Adaları yenilgisi. Milli Takımımıza ‘hiç mi hiç’ yakışmadı. Denilebilir ki, bu maçlara kadar grupta yenilgisiz tek takımken, kimse eleştiri yapmıyordu!’ Doğru da, bir hafta içerisinde sadece işin rengi kaçmadı ki! Bunu ben zorla söylemiyorum, mücadele ettiğimiz Uluslar Lig C gurubunda yer alışımız ve rakiplerin ‘kalitesizliği’ söyletiyor. Her defasında aynı ‘sabır’ vurgusunun altı çiziliyor. Tabii ki ‘sabır’ her kapıyı açabilecek, önemli bir çilingir. Fakat o kapıya ulaşmak önem taşıyor. Bunun için Milli Takımdan bir ‘işaret’, olumlu bir ‘sinyal’görmek mümkün mü? Değil. Bu ancak teknik ekip ve idari kadronuzla kuracağınız ‘sistemle’ mümkün olur. Dikkat ederseniz, cümlelerimiz ‘tekerleme’, her bir konu bir zincirin halkası gibi oldu. O uzayıp giden halkaların en zayıfı, maç sonuçları. Siz eğer maç kazanamıyorsanız, aldığınız başarısız sonuçlar kadar ‘eleştiriyi’ hak ediyorsunuz demektir. Yenildiğiniz takım Faroe Adaları. Ne diyor A Milli Takımızın teknik patronu Stefan Kuntz, “Eleştirilerde haklılık payı var, bunlarla yüzleşmemiz gerek. Sebeplerine gelirsek, Lüksemburg ve Faroe Adaları karşılaşmalarında rakipten daha az koştuk, her iki maçta da daha az ikili mücadele kazandık… Eski zamanda da modern futbolda da bunlar temel unsurlar. Bunlarda başarılı değilseniz toplamda da başarılı olamıyorsunuz…” Ve açıklamalarına “Benim düşünceme göre herhangi bir milli takımda 10-11 üst düzey oyuncusu yoksa bu oyuncuların yerlerine yeni oyuncular koymak mümkün olmuyor…” Biz bu satırları yazarken, aynı anda Anadolu Ajansından ‘Süper Lig yine yabancı futbolculara’ başlıklı Eyüp Karakuş kardeşimizin imzasını taşıyan, ayrıntısında ‘Süper Lig’de geride kalan 7 haftada yabancı oyuncuların oynama süresi yüzde 59,6 iken, Türkiye’de yetişmiş futbolcuların oynama süresi yüzde 28,9’ şeklindeki önemli bilgilerin yer aldığı haberi geçiyordu. Tablo böyle olunca, geleceğe nasıl bir ‘umutlu’ bakabilirsiniz!.!
KUNZ (A) TAKIMI
ÇALIŞTIRMAK ZORUNDA MIYDI?
Stefan Kuntz, A Milli Takıma yabancı olmadığını, ilk geldiği gün dillendirmişti. Ne dediğini kısaca hatırlayalım; “Türk Milli Takımı’nın teknik direktörü olmak için teklif gelmesinden gurur duydum. Biliyorsunuz daha önce Beşiktaş’ta forma giydim. 1 yıllık deneyim bile olsa geçmişte hiç halktan kopuk olmadık…’ Beşiktaş’ta geçirdiği günleri, halktan kopmadığı vurgusu ve Milli Takımda geride kalan bir yıl. Ve bugün ise kendisi hakkında çıkan söylentilere “Bu olumsuz tabloda yüzde 1 bile istifa gibi bir durumu kesinlikle düşünmüyorum…” diyor. Madem istifa etmeyeceksiniz, öyle ise Milli Takımı istikrarlı bir yapıya kavuşturmak için, ne gerekirse onu yap, varsa geleceğe yönelik planın onu açıkla. Örneğin, Almanya 21 Yaş Altı Milli Takımı’nı uzun yıllar çalıştırdı. Buna bağlı olarak “Alma’n teknik adam A Milli Takımımızı değil de, Milli Takımının Alt yapılarında görev alsa daha mı iyi olurdu?” şeklinde düşünmeden edemiyoruz. Çünkü Milli Takıma imza attığında ‘Güç ve pozitif enerji doluyum. Oyuncuların potansiyellerini biliyorum. Türkiye’de futbola yapı kazandıracağız. Yeniden gururla Türk bayrağına bakarak başarılarımızı kutlayacağız. Oturup zaferlerden bahsetmek keyifli olacaktır’ demişti. Belki o zaman, geride bırakılan bir yılsonunda, Türk futbolunun bugününü ‘tartışmak’ yerine, başarısını/geleceğini konuşuyor olacaktık. Bu arada, Almanya deyip geçmeyin. Beş milyon Türk nüfusunun yer aldığı Almanya’da, 500 bin lisanslı Türk oyuncudan bahsediliyor. Bu oluşum ve Türk oyuncuları teknik direktör Stefan Kuntz çok iyi biliyor olsa gerek. Alman Milli Takımın alt yapısında yer alan Türk oyuncuların sayısal çoğunluğu, bunun en net yansıması. O nedenle değil mi, Kuntz bundan tam bir yıl önce 3 yıllık Milli Takımla çalışma sözleşmesini imzalarken, Türkiye’de olmaktan mutlu olduğunu dile getiriyordu. Sözün özü; Sayın Kuntz, futbol kamuoyunu huzursuz eden, şaşırtan sonuçlardan ‘aslan payını’ kendine çıkarmalı ki, toparlanma süresi kısa olsun…