• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Tedbir ve Takdir İmanımızdır!

14 Yorum
Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

ZİYA

Bu da gececek. İyi günlerin geleceğine inaniyorum
  • 5 Yıl Önce

Hasan

Cuma namazsız cuma kutlaması biraz tuhaf olmuyor mu?
  • 5 Yıl Önce

Ömer

Bazen sap ile samanı elma ile armudu karıştırıyoruz , sigaradan ölen yüzde yirmi virüsten ölen yüzde bir denmiş tamam da virüs salgın ve bütün dünyayı etkilemiş durumda sigara sadece içenleri bağlıyor . Yani ilgisi yok virüs büyük tehlike ve hala önlenemiyor . Allah sonumuzu hayretsin amin .
  • 5 Yıl Önce

Yusuf

Tedbir bizden takdir Allah'tan
  • 5 Yıl Önce

II. Murat

Can tatli degilmi? Can Korkusu oldugunda Hemen Bilime kosuyorsunuz. 
  • 5 Yıl Önce

osmanlı kartalı

rabbimden tek niyazım ilam fıtratı üzerine yarattı yine müslüman olarak mümin olarak canımızı alsın yemin ediyorum rabbimizin razı olduğu din üzerine ölürsem corona dedikler illet bizlere vız gelir narı cehennemin coronası bundan daha beterdir şirkin her türlüsünü bilineni bilinmeyeni gizzliini alenisinide keinlikle reddediyorum saf bir iman ve halisbir amelle ölürem hiç bir gam yemem
  • 5 Yıl Önce

Mustafa

İstatistiklere göre ölüm oranları. Korona virüsünden ölen oranı % 1 . Sıgara dan ölüm % 20
  • 5 Yıl Önce

turgut ertav

Tetbirli olmak hakkında: Olayların akıbeti hayr olması için tetbir almak gereklidir.Tetbir, takdire muhalif değildir.Kader böyleymiş,kaderden kaçılömaz,kaderde ne varsa o olur,kaderde yazılan başa gelir,alında ne yazıyorsa o olur,alın yazısı değişmez vs gibi sözler;tetbirsizlik söylemleridir. ''Ey iman edenler; korunma tedbirinizi alın da silahlanarak, birlikler halinde veya toptan seferber olun.''(nisa suresi,71.ayet).Cihad ile ilgili bu ayatte ,tetbir alma konusu ön plandadır.Tetbir,sadece cihad için değil hayatın her safhasında geçerlidir.
  • 5 Yıl Önce

turgut ertav

İslamda Çevre Bilinci Hakkında: İnsan, tabiatla ve çevreyle iç içe yaşayan bir varlıktır. Varlığını sürdürebilmesi için bunlar gerekli olgulardır. Bu gerçeği insan açısından göz ardı etmek mümkün değildir. Fakat insanlar dünyadaki bu gerçeğin farkına varabilmeleri için çok geç kalmış oldukları bilimsel bulgulardan anlaşılmaktadır. İnsanların çevre ile olan ilişkisinde, teknolojik gelişmelerin başladığı endüstri devrimine (18. yy.) kadar çok fazla sorun teşkil etmediği tarihi süreçten anlaşılmaktadır. Teknolojik gelişmeleri hayatlarının en önemli parçalarından bir haline getirdikleri dönemde, makinaları kullanmak suretiyle doğa alanlarının geniş bir bölümünü işgal ederek ve doğayı tahrip eden fabrikalar kurarak çevrele olan ilişkilerinde sorunlar ortaya çıkmaya başladığı görülmektedir. Çevre bilincinde “Sürdürülebilir Gelişme Amaçlı Eğitim’i ön planda tutarak farklı bir çalışma ortaya konmuştur. Sürdürülebilir Gelişme Amaçlı Eğitimin ilkeleri ise şunlar olduğunu ifade etmektedir: Esneklik, Kapsayıcılık, Küresellik – Yerellik, Katılımcılık, Yapılandırmacı (Oluşturmacı). Çevre bilinci İslami açıdan ele alındığında “elbise” bir örnek olup genel olarak beden temizliğinin, kezâ ev-bark, mâbed vb. özel veya ortak alanların temizliğinin de bu buyruğun kapsamına girdiğinde kuşku yoktur. “Her türlü pislikten uzak dur” emri ile de dış temizlikten sonra inanç ve ahlâk temizliğini, iç arınmayı vurgulamaktadır. Sonuç olarak bu iki âyette, Peygamber’e ve onun şahsında müslümanlara hem maddî hem de mânevî temizlik emredilmiştir. Kur’ân’ı Kerim’de çevre eğitimi ile ilgili ayetler göz önünde bulundurulduğunda bazı noktalarda iman ve ibadetle ilişkilendirilmektedir. Konuyla ilgili Kur’ân’da, hayvanlar ve bitkilerin, Allah tarafından insanlar için yaratılan birer nimet oldukları anlatılmakla beraber, bunların, Allah’ın varlığını, birliğini, üstün kuvvet ve kudretini gösteren birer delil oldukları da haber verilmektedir. İnsanlar, bu gibi uyarılarla Allah’a imana ve O’nun için ibadet etmeye yönlendirilmektedir. Bu arada insana, gökte ve yerde olan varlıkların, havada saf halinde uçan kuşların bile Allah’ı zikrettikleri hatırlatılmaktadır. Ayrıca Kur’ân’ı Kerim’de çevre konusu kapsamlı bir şekilde ele alınmakta, çevrenin üç ana merkezde toplandığı ve bunların da içsel-sosyal-maddi çevre kavramlarıyla ilişkilendirildiği vurgulanmaktadır. Bu kapsamlı çevre anlayışı içinde İslam’ın genellikle ahlaki değerlere göre nasıl bir eğitim sistemi üzerinde durduğu ortaya çıkmaktadır. İslâm’ın ahlâkî değerleri, ne Aristo’nun iddia ettiği değerler gibi insan aklına; ne Durkheim’in düşündüğü gibi, toplumun ferde kabul ettirdiği şeylere; ne de, Marksistlerin iddia ettiği gibi, belli bir sınıfın menfaatlerine dayalıdır. Yukarıda ifade edilen bilim adamları, değerlerin hal ve şartlardan etkilendiğini iddia ederler. Fakat İslâm’da ahlâkî değerler zaman ve mekâna göre değiştirilmesi imkânsız tam doğru bir ölçüye dayalı olarak bulunur. İslâm’ın değerleri, hem fertlerin hem de tabii çevrenin varlıklarını sürdürebilmeleri (ayakta durabilmeleri) için olmazsa olmaz şartlardır.Bu noktadan hareketle İslâm’ın çevre eğitimi hususu ahlak temelli eğitim sistemi dâhilinde açıklanır. Adalet-Ölçü-Denge Prensibi ve Çevre Eğitimi Kur’an, yer ve göklerdeki bütün canlı ve cansız varlıkların belli bir ölçü ve dengeye göre Yaratıldığını belirtmektedir. Ayrıca Allah Kur’an’da, “Biz her şeye ona uygun bir ölçü verdik”diye buyurarak modern dünyanın çevre literatürüne giren “Ekolojik Denge”yi 14 asır önce kullandığı ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda Kur’ân, Allah’ın yaratmasında herhangi bir ölçüsüzlük, uygunsuzluk ve bozukluk bulunamayacağını bildirmekte ve insanı bu ölçü ve dengeyi bozmamayı emretmektedir. Kaynak:İslamda çevre bilinci ve eğitimi/Hamza Aktaş. Saygılar.
  • 5 Yıl Önce

turgut ertav

Hayvanlara yapılan zulüm hakkında: Cahiliye döneminde,zayıf insanlara ve kadınlara bile değer verilmiyordu. Böyle bir toplumda hayvanların hiç dikkate alınmayacağı âşikârdır. Zavallı hayvanlar hem insanlara hizmet ediyor hem de bin bir çile ve ıztırap içinde yaşıyorlardı. İslam nazil olunca, onlar da zulümden kurtulup rahata erdiler. Peygamber Medîne’ye geldiği zaman, Medîneliler, diri olan devenin hörgücünü kesiyor, koyunların da butlarından koparıp yiyorlardı. Bu durumu gören Peygamber: «–Hayvan diri iken ondan kesilen bir şey meyte (leş) hükmündedir, yenilmez.» Dedi. (Tirmizî, Sayd, 12/1480). Böylece o hayvanları bu acı işkenceden kurtarmış oldu. Peygamber,canlı bir hayvanı bağlayıp karşıdan atış yaparak işkence etmeyi ve onları hedef tahtası yapmayı şiddetle yasakladılar. (Buhârî, Zebâih, 25) “Kim bir serçeyi boş yere, sırf eğlence olsun diye öldürürse, kıyâmet günü o serçe feryâd ederek Allâh’a şöyle seslenir: «–Ey Rabb’im! Falan kişi beni gereksiz yere öldürdü, herhangi bir fayda için öldürmedi».” (Nesâî, Dahâyâ, 42). “Bir kuşu (gıdâ ihtiyâcı sebebiyle) keserken bile olsa, kim merhamet ederse, Allah da ona kıyâmet günü merhamet eder.” (Taberânî, Kebîr, VIII, 234/7915; Beyhakî, Şuab, VII, 482). Sevâde bin Rebî -radıyallahu anh- şu muhteşem incelik ve merhamet misâlini nakleder: «–Evine döndüğün zaman hâne halkına söyle, hayvanlara iyi baksınlar, yemlerini güzelce versinler! Yine onlara tırnaklarını kesmelerini emret ki hayvanları sağarken memelerini incitip yaralamasınlar!»” (Ahmed, III, 484; Heysemî, V, 168, 259, VIII, 196). “–Ey filân! Hayvanı sağdığında yavrusu için de süt bırak!” buyurdular. (Heysemî, VIII, 196) . «Allah Teâlâ bu dilsiz hayvanlara iyi davranmanızı emrediyor! Verimli bir arâziden geçiyorsanız hayvanların biraz otlamasına müsâade edin! Kurak bir yerden geçiyorsanız oradan çabuk geçin, bu tür yerlerde fazla oyalanarak hayvanlara sıkıntı ve zarar vermeyin!»” (İbn-i Hacer, el-Metâlibü’l-Âliye, IX, 346/1978). Cenâb-ı Hak, ufak bir karıncanın bile rahatsız edilmesini istemiyor. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de Süleyman -aleyhisselâm-’ın muhteşem ordusunun, farkına varmadan karıncaları eziverme korkusuyla son derece hassas davrandığına işâret edilir. ''Karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca şöyle dedi: "Ey karıncalar, yuvalarınıza giriniz! Süleyman (A.S) ve onun orduları, farkında olmadan sakın sizi ezmesin.Bunun üzerine (Süleyman A.S), onun sözüne gülerek tebessüm etti. Ve: "Rabbim, bana, anne ve babama en’am buyurduğun ni’metlere şükretmekte ve Senin razı olduğun salih amel (nefs tezkiyesi) yapmakta beni başarılı kıl. Ve beni, rahmetinle salih kullarının arasına dahil et." dedi.''Nelm suresi,18 ve 19.ayetler). Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri , bir defasında Mekke’den gelirken Hemedan’a uğramıştı. Oradan çörek otu satın aldı. Memleketi Bistâm’a vardığında, aldığı çörek otunun içinde birkaç karınca gördü. “–Bu karıncaları vatan-cüdâ etmişim!” diyerek kalktı ve onları tekrar Hemedan’a götürüp aldığı yere bıraktı. (Feridüddin Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ, I, 176). Vatan-cüda etmek:vatanından ayırmak,vatanından ayrılmak. Kaynak: Osman Nûri Topbaş. Allah Teâlâ, diğer yeryüzü nimetleri gibi hayvanları da insanın hizmetine vermiş, onlardan çeşitli şekillerde faydalanmayı helâl kılmış, buna karşılık da yeryüzündeki bütün mahlûkata karşı adaletli ve ölçülü davranmayı, hayvanlara merhamet ve şefkat gösterilmesini emretmiştir. Hz. Peygamber de, "Merhamet edene Allah da merhamet eder; siz yerdekine merhamet edin ki gökteki de size merhamet etsin" (Ebû Dâvûd, "Edeb", 58) buyurmuş, günahkâr bir kişinin çok susamış bir köpeğe zor şartlar altında su temin ettiği için Allah tarafından bağışlandığını (Buhârî, "Şirb", 9; "Mezâlim", 23), bir kediyi hapsederek açlıktan ve susuzluktan ölmesine yol açan bir kadının da bu yüzden cehennemlik olduğunu (Müslim, "Selâm", 151-152; "Tevbe", 25) bildirmiştir. Peygamber'in, yavruları alındığı için ıstırap içinde kanat çırpan bir kuşu görünce bunu yapanları uyardığını ve yavrularının geri verilmesini emrettiğini (Ebû Dâvûd, "Cihâd", 112), canlı hayvanın atış hedefi yapılmasını yasakladığını, başkalarınınki ile karışmaması gibi düşüncelerle hayvanların damgalanmasını, hayvanlar arasında dövüş ve güreş tertip edilmesini, zevk için avlanılmasını, hatta hayvanlara kötü söz söylenmesini değişik üslûplarla yasaklayıp kınadığını (Buhârî, "Zebâih", 25; Müslim, "Birr", 80; "Libâs", 106-112; Ebû Dâvûd, "Cihâd", 51; Nesâî, "Edâhî", 42) biliyoruz. Kaynak:Fikriyat. Saygılar.
  • 5 Yıl Önce

Mustafa bektaş

Bir haftadır gaze başlıkları sanki portakal yazıyor dikkat edin cevap yazarsanız sevinirim
  • 5 Yıl Önce

MANEVİ TEDBİR

MANEVİ TEDBİR OLARAK TELEVİZYONLARDAN CANLI YAYINLA KURAN TİLAVETİ, TEVBEİ İSTİĞFAR VE DEFİ BELA İÇİN DUALAR YAPILAMAZ MI.
  • 5 Yıl Önce

tika

Yaza yaza ... tebrikler
  • 5 Yıl Önce

Seyfullah

Hocam Allah razı olsun.İstanbul sözleşmesinin hiç mi kabahati yok.Bu sözleşmeye göre günahlar aşikar işleniyor,dini nasihat suç olmuş.Bir beldede suçlar aşikar işlenir,emri bil maruf yapılmazsa işte böyle belalar yağar.Deprem,Virüs,sel,Yel,Çekirge Allah hükümetimize bu baş belası sözleşmeden bir an önce kurtulmayı nasip eylesin.Amin.
  • 5 Yıl Önce
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23