“Prof. Vicdan”ı Üzmez’in ahı mı tuttu?
“Prof. Vicdan”ı Üzmez’in ahı mı tuttu?
ZEKERİYA SAY
Bir dönem gazetemizde yazılar kaleme alan Hüseyin Üzmez, 1952’de, henüz lise öğrencisiyken, Malatya’yı ziyaret eden Sol’un keskin kalemlerinden Ahmet Emin Yalman’ı ateş ederek ağır yaralamıştı.
“Malatya Hadisesi” olarak tarihe geçen saldırı sebebiyle 10 yıl cezaevinde yatan Üzmez, bu cezanın 1,5 yıllık bölümünü Üstad Necip Fazıl Kısakürek ve şair, yazar, milletvekili Osman Yüksel Serdengeçti ile birlikte geçirdi.
Cezaevinde tahsilini tamamlayan ve uzun yıllar avukatlık, gazetecilik ve yazarlık yapan Üzmez, 2008 yılında paralel bir kumpasa maruz kaldı.
Kumpas’ın patlak verdiği günü, “dün” gibi hatırlıyorum.
O dönem ismi “Vakit” olan gazetemiz, büyük bir kampanya başlatmış ve kura ile belirlenen talihli okuyucularını umreye götürme kararı almıştı.
Gazetemize yönelik ilginin çığ gibi arttığı, insanların “abone” olmak için can attığı o süreçte, Malatya’nın yiğit evladı ve Ülkücü camianın sevilen ismi Hüseyin Üzmez, 14 yaşında bir kızı istismar iftirasıyla bir gece vakti tutuklandı!
Aynı davada sanık olarak yargılanan 14 yaşındaki B.Ç. adlı kızın annesi Livaze Ç. de iddiaların asılsız olduğunu söylediği halde, apar topar tutuklanarak hapse atıldı.
Küçük B.Ç. ise soruşturma aşamasında, muhtemelen yönlendirme ile verdiği ifadelerinin hepsini yalanlayıp, Üzmez’in kendisine yönelik hiçbir cinsel saldırısının olmadığını ifade etti.
Davanın müştekisi baba da sanıktan şikâyetçi olmadığını belirtti. Fakat bu açıklamalar görmezden gelindi.
Çok geçmeden B.Ç.’nin annesi Livaze Ç. içeride tutulduğu cezaevinde şüpheli bir şekilde kalp krizi geçirerek can verdi.
Ailenin ardından Adli Tıp Kurumu da benzer sonuca ulaştı.
İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Dairesi’nin hazırladığı 17 sayfalık raporda, B.Ç. isimli kızın “beden ve ruh sağlığında bir bozulma olmadığı”nı belirtti.
Buna rağmen, ahlaksız medyanın ısrarlı yayınlarıyla Hüseyin Üzmez, resmen linç edildi.
Oluşan kamuoyu baskısı ve güdümlü medyanın manipülasyonları nedeniyle en yakındaki isimler bile Üzmez’i savunamaz oldu.
İşte bu aşamada seküler azınlığın baskısına direnemeyen dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, B.Ç.’nin “beden” değil, “ruh sağlığının bozulmadığı” raporunu veren Adli Tıp Kurumu’na bağlı 6. İhtisas Kurulu’nun Başkanının değiştirildiğini, kurula bir çocuk psikiyatristi atandığını açıkladı.
O kadının ismi “Doç. Dr. Ayten Erdoğan”dı.
Erdoğan, tam dört ay sonra “aynı rapor verilecek” diyerek ani bir kararla kurumdaki görevinden istifa etti.
Değil 14 yaşındaki B.Ç.’nin, yaşanan tartışmalar sebebiyle tüm Türkiye’nin ruh sağlığının bozulduğu bir dönemde bu kez Adli Tıp’tan küçük kız için “Ruh sağlığı bozuldu” raporu çıktı.
Bu rapora tepki için Adli Tıp’tan ayrılan Ayten Erdoğan, yaptığı açıklamada, “Sadece ben değil, bütün Türkiye rapora sevindi” dedi.
Bu rapor sonrası..
Tüm lehte delillere ve istismara uğradığı öne sürülen B.Ç.’nin mahkemede “yalan konuştum, iftira attım” itirafına rağmen Hüseyin Üzmez tam 16 yıl hapse mahkûm oldu ve 83 yaşında “pedofili” lekesi vurularak cezaevinde Hakk’a yürüdü!
Ta ki 2020 yılında….
Rahmetli Üzmez’in avukatı Bülent Demir’in Akit TV’de, tecavüz edildiği iddia edilen kızın adli tıp ve diğer Devlet Hastahanesinin resmi raporuyla cinsi bir suçun mağduru olmadığı, kızın ağlayarak taciz yalanını söylediğini itiraf ettiğini ve tek şahit olan annesinin de cezaevinde “kalp krizi” kılıfıyla öldürtüldüğünü içeren konuşmasına kadar kamuoyunda bir Allah’ın kulu çıkıp, “Üzmez masumdur” diyemedi.
FETÖ’nün bu alçak kumpası, mayınlı bir alan olarak öylece kaldı.
Derken…
“İlahi adalet” devreye girdi.
Üzmez’i mahkûm etmek için her yolu deneyen ve bu uğurda görevinden istifa eden dönemin “Doç. Dr.”u şimdinin Profesörü Ayten Erdoğan’ın ismi “sahte raporla ilaç yazarak SGK’yı dolandıran” bir çete ile gündeme geldi.
21 Kasım’da gerçekleşen operasyonda, Prof. Dr. Ayten Erdoğan İstanbul Balıklı Rum Hastanesi Çocuk Psikiyatrisi Bölümü’nde görev yaptığı dönemde, “sahte reçete ve usulsüzlük” yaptığı gerekçesiyle, sekreteri ve eczane kalfası ile birlikte tutuklandı.
Üzmez’i yakarken “Aysel Erdoğan”ı “azize” ilan eden fondaş medya, bu kez “nitelikli dolandırıcılık” suçlamasıyla SGK’yı zarara uğrattığı ortaya çıkınca, onu; “Profesör Vicdan” diyerek aklamaya…
Rakamların gerçeği yansıtmadığını ve kamu zararının ödendiğini yazarak, “Vicdan”sız Prof.’u cezaevinden çıkarma telaşına düştü.
Bu saatten sonra tahliye olsa da içeride yatsa da bir şey değişmeyecek…
Prof. Dr. Ayten Erdoğan, kamu vicdanında “nitelikli bir dolandırıcı” olarak anılacak..