Gelin bu istismarı bitirelim!
Ölümünün üzerinden 86 yıl geçmesine rağmen, Atatürk hâlâ bir sömürü aracı olarak kullanılıyor.
Kimi, Japonya’da üretilen Shantung-S cilt bezi ile kaplanan özel basım(!) “Mustafa Kemal” kitaplarından, kimi “Atatürk rozetleri”nden, kimi de “Atatürk posterleri”den gelirine gelir katıyor.
Bazıları ise rakı kadehlerinden tişörtlere kadar Atatürk baskılı ürünlerle cebini doldurmaya çalışıyor.
Kimileri de “Mustafa Kemal”e olan benzerlikleri ranta çevirmek için canlı yayınlarda olmadık şebekliklere imza atarak şansını deniyor.
Tam bir “sektör” olan Atatürk istismarcılığından nemalanmak isteyen CHP’li belediyeler ise mevcut “heykel”leri yenileyerek ya da yenisini yaptırarak yandaşlarına “akar” oluşturuyor.
Bazıları da çapsızlıklarını ve beceriksizliklerini örtmek için Mustafa Kemal isminin arkasına saklanıyor.
Oysa Atatürk zamanında,
“Ne mucize ne efsun, ne örümcek ne yosun,
Çankaya bize yeter, Kabe Arab’ın olsun...” diyen Kemalettin Kamu’lar..
“Ceddimiz nasıl önce tapardıysa ateşe,
Öyle Cumhuriyetle doldurduk kalbimizi” diyen, Yaşar Nabi’ler...
Ceplerini doldurmak için değil, Mustafa Kemal’in gözüne girmek için bunu yapıyordu.
Fakat İsmet İnönü, sırf ikinci adam olabilmek için “Kendi Atatürk”ünü üreterek, Türk toplumuna, “tek” ve “tartışılmaz…”
(Haşa) “On yılda her yaştan on beş milyon genç yaratan” insan üstü vasıflara sahip bir “Mustafa Kemal” dayatarak Kemalizm’i icat etti.
Böylece Atatürk’ün doğaüstü güçleri olduğu düşüncesi gelecek nesillere zerk edildi.
Türkiye’de o dönem bırakın gelişmişliği ve sanayiyi…
“İşçi” bile olmadığı halde, dönemin CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Necla Arat, “Benim Mustafa Kemal’im uçurumun kenarında yıkık bir devletten içeride ve dışarıda saygı gören yepyeni bir devlet yarattı” demekte sakınca görmedi.
Gerçekte ise “Süper kahraman” olarak tahayyül edilen Mustafa Kemal’in partisi CHP girdiği ilk özgür seçimde sandığın dibini boyladı.
Geçtiğimiz günlerde “sol”un önemli bir ismi, verdiği bir röportajında, CHP’nin başında İsmet İnönü yerine Mustafa Kemal de olsaydı, 1950 seçimlerinde sonucun değişmeyeceğini söyledi.
Çünkü halkın ekseriyetinin bugünkü gibi “fanatik” derecede Mustafa Kemal hayranı olmadığını, onu sadece başarılı bir komutan olarak gördüklerini söyledi.
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen cuntacılar ve 50’li yıllarda heykellerine saldıran “Ticaniler” sayesinde ara sıra ismi ön plana çıksa da o dönem “İnsan Atatürk” profili hâkimdi.
Bu da Kemalizm’e olan ilgiyi bitme aşamasına getirmişti.
Bu durumdan şikâyetçi olan gazeteci Fikret Bila, yıllar evvel bir açıklamasında, “Gençlerin Kemalizm’i umursamadığını, rakamın yüzde 10’lara kadar düştüğünden” yakınıyordu.
Fakat sağ tandanslı partilerin sürekli iktidara gelmesi…
Dünyada eşi benzeri olmayan ve Kemalistlerin elinde bir zulüm aracına dönüşen 5816 sayılı “Atatürk’ü Koruma Kanunu”nun kaldırılmasını isteyen bizim mahallenin gençlerinin haklı tepkisi…
Kemalizm’in yeniden hortlamasına vesile oldu.
“Atatürk Hakkında İşlenen Suçlar” kanunu kapsamında son 6 yılda 31 bin 575 vatandaşa dava açılması, öfkeli ve kalabalık bir kitle oluştururken...
Diğer yandan “Atatürk” ismini sadece ekonomik getiri için istismar edenlerin yanı sıra, “siyaset belirleme aracı” olarak da kullananların çıkmasıyla ortalık “Atatürk” tartışmalarından geçilmiyor.
akit’in kıymetli yazarı Yaşar Değirmenci Hocamızın ifadesiyle, istismarcılar yüzünden “İçimiz dışımız Atatürk oldu.”
Tüm bunlar yetmezmiş gibi…
Şimdi de İBB Başkanı İmamoğlu’nun “Atatürkçülüğü” tuttu.
İstanbul’u hizmete hasret bırakan ve “boğaz”ına kadar pisliğe bulayan Ekrem İmamoğlu, daha düne kadar “namaz” kılıp “dindar” bir profil çizmeye çalışırken…
Şimdilerde “beceriksizliğini” perdelemek için;
“Kafamı yastığa koyunca, titreyerek koyuyorum. Atatürk’e bu memleketin kurucularına nasıl layık olacağım diye...” diyerek Mustafa Kemal istismarını farklı bir boyuta taşıdı.
Dolayısıyla, yeniden eski normale dönmek ve Mustafa Kemal istismarının son bulması için özellikle mütedeyyin kesimin artık aksiyon alması lazım.
Özellikle “Kemalizm”e öfkeli mütedeyyin gençlerin, Atatürk’ün lehine olacak konuşmamalardan ve paylaşımlardan uzak durmalarını istirham ediyorum.
Biz bu tuzağın içine düşmezsek, hem mezardakiler hem de hayattakiler rahat eder.
Kaybeden “Mustafa Kemal” tüccarları olur.
Ne dersiniz?
Bir de böylesini deneyelim mi?