M. Kemal Atatürk için mevlit okutmak ya da okutmamak
M. Kemal Atatürk için mevlit okutmak ya da okutmamak
Yüksel Tokur
Ölüm; Allah’a inanan/inanmayan her bir kişi için kaçınılmaz bir sondur. Dünyada herbir şeyin çaresi bulunabilir; fakat yaşlılık ile ölüme çare yoktur. İlk insan Hz. Adem’den başlayarak dünyadaki son insan ve her bir canlı ölüm acısını tadacaktır.
Ölüm anına kadar herkes yaşantı olarak Allah’ın emrettiği şekilde bir hayat yaşayabilir veya yaşamaz. Yolunu seçmek, akıl ve irade ile kula verilmiştir.
Bununla birlikte; buraların ve ötelerin yani ahiret yurdunun gerçekleri de kitaplar ve Peygamberler aracılığıyla tüm insanlığa haber verilmiştir.
İnsanların bu saltanatı ölüm anına kadardır. İşte o andan itibaren her bir insan ektiğine göre biçecek, yani yaşantısındaki duruma göre muamele görecektir. Öyle ki; ölüm meleği Azrail bile, kişinin ameline göre güzel ya da korkunç surette görünecektir.
Tabii ki bu daha başlangıç… Devamında; kabir hayatı, kıyamet, yeniden dirilme, mahşer, amel defterlerinin dağıtılması, hesap, mizan, sırat, şefaat, cennet ve cehennem var.
Tüm bu süreç bilgilerini, âyet ve hadislerde bildirildiği kadarıyla öğrenebiliyoruz. İsteyen inanır gereğini yerine getirmeye çalışır. İstemeyen de, ölüm anı ile birlikte gerçekleri görecek, ancak, iş işten geçmiş olacaktır.
Şimdi gelelim ölülerin durumuna...
‘İnsanoğlunun öldükten sonra amel defterleri kapanır. Ancak şu üç kişinin amel defteri açık kalır. Bunlardan birisi sadakayı cariye sahibi insanlar. Yani cami, okul, köprüler yaptıranlar… İnsanlığın hizmetine, hayrına çeşitli katkı sağlayan sadaka-i cariye sahipleridir. İkinci sınıf insan ise hayırlı evlat yetiştiren anne babalardır. Son olarak da ilminden yararlanılan ilim insanlarının amel defteri kapanmayacaktır.” (Kaynak: Müslim, Vasiyyet 14)
“Kabirdeki ölü, boğulmak üzere olup imdat isteyen kişi gibidir. Babasından, anasından, kardeşinden veya dostundan kendisine ulaşacak bir duayı bekler. O dua kendisine ulaşınca, dünya ve içindekilerden kendisine daha sevgili olur. Allah-u Teâlâ, yer ehlinin duasından kabir ehline, dağlar gibi (rahmetler) indirir. Muhakkak ki dirilerin ölülere hediyesi, onlar için istiğfarda bulunmaktır.” (Kaynak: Beyhaki, Şuabu’l İmam No 7905)
Demek oluyor ki; artık dünyaya geri dönüp sevap işlemek imkânı olmayan geçmişlerimizin bizim istiğfar, dua, sadaka, iyilik, ikram, Kur’an okuyup sevabın onlara bağışlamak gibi iyiliklerimize ihtiyaçları var.
Ülkemizde yerleşmiş adetlerden bir tanesi de geçmişlerimiz için mevlid okutmaktır. Çoğu yerde de yemek türü ikramlı olur.
Her amelde olduğu gibi, okuyan ve okutanın niyetine göre ölen kişiye faydası dokunabilir ya da boşa gitmiş olabilir. Yani; okutan ve okuyanın niyetinde gösteriş ve başka düşünceler olmadan, sadece Allah’ın rızasını umarak yapmak olmalıdır.
Bu durum; insanlık tarihi boyunca imanla ölen her bir kişi için olduğu gibi, ülkemizin kurucu lideri M. Kemal Atatürk için de geçerlidir.
Yanlış anlaşılmasın... 57 yıllık ömründe, askeri ve siyasi alanda yaptıklarını/yapmadıklarının değerlendirilmesini tarihçilere bırakıyorum. Benim değerlendirmem sadece dini açıdan..
Kocaeli Valiliğinin yazılı talimatıyla, İl Müftülüğünün ölüm yıldönümünde M. Kemal Atatürk için mevlit okumasını da bu bilgiler ışığında değerlendirmek gerekir.
Bu ülke için hayırlı her bir işe katkısı olan; askerinden, siyasetçisine ve diğer tüm emeği geçenleri hayırla yâd ediyorum.