Osmanlı’yı devşirme sadrazamlar mı yıktı?
Böyle bir iddia öteden beri dillendirilir, ama tarih açısından bir değeri yoktur. “Beceriksiz”liğin yahut “hain”liğin dini ve ırkı olmaz: Her milletten hainler de beceriksizler de çıkar!
Kaldı ki, devşirme sadrazamlar arasında “iyi”ler de “kötü”ler de çıkmıştır…
Yani Türk sadrazamların tümü “iyi”, devşirme sadrazamların tümü “kötü” değildir.
Dolayısıyla böyle bir iddia aklî, mantıkî ve tarihi dayanaklardan yoksundur.
Birkaç kez göreve gelip gidenler sayılmazsa, Osmanlı Devleti’nde yaklaşık 235 Vezir-i Azam (sadrazam) görev yaptı.
Bunların 150’si devşirmedir: Kimisinin kökeni Sırp, kimisinin Hırvat, kimisinin Rum, kimisinin Ermeni, Rus v.s...
Hıristiyan ailelerden küçük yaşlarda alınıp Enderun’da eğitilmişler, âdeta iğnenin deliğinden geçirilmişler, her anlamda test edilmişler, nihayet sadakatalarına, liyakatlarına ve hizmetlerine göre yüksele yüksele sadrazamlığa kadar gelmişlerdir.
Türk olan Vezir-i Azam sayısı ise 85 civarındadır. Yani tarih boyunca Osmanlı’yı yöneten yaklaşık 235 Sadrazam’ın 150’si dönme-devşirme, 85’i Türk kökenlidir.
Fatih Sultan Mehmed’e kadar tüm sadrazamlar Türk’tür. (1323-1453 yılları arasında görev alan 11 sadrazamın tamamı Türk kökenlidir). Fakat bu zaman zarfında yaşanan “adam kayırma”lar, sadrazamın akrabalık ilişkileri sebebiyle meydana gelen adâletsizlikler şikâyete sebep olmuştur.
Çünkü Osmanlı çok dinli, çok ırklı, çok uluslu bir imparatorluktu. Böyle bir yapıda soy-sop tercihi yapılması, bir din, ırk yahut soy mensuplarının kayırılması fitneye sebebiyet veriyordu. Bu yüzden yeni bir yöntem düşünüldü ve en zararsızı tercih edildi. Devşirmelerin aileleri ve akrabaları yoktu. Yıllar içinde eski dinleri ve ırkları ile de ilişkileri tümden kesiliyordu. Bu durumda bir “kayırma” söz konusu olmuyor, sadrazam tüm inançlara ve ırklara aynı mesafede durabiliyordu.
İlk devşirme Vezir-i Âzam, İstanbul’un fethinden hemen sonra Fatih Sultan Mehmed tarafından Çandarlı Halil Paşa’nın yerine tayin edilen Rum Mahmud Paşa’dır…
Mehmed Paşa, Trabzon’un fethi (26 Ekim 1461) sırasında kendi soydaşlarıyla (Rumlarla) savaşmış, önemli katkılar yapmıştır.
Meselâ, Trabzon Rum İmparatorluğu’nun ikinci adamı olan teyzesinin oğlu Yorgi Amuriki ile konuşup teslim olmasını sağlamıştır.
1453-1520 yılları arasında Sadrazam olan 20 kişinin 18’i devşirme, 2’si Türk’tür. 1520-1700 yılları arasında ise; 90 Vezir-i Azam’ın yaklaşık 75’i devşirme 15’i Türk’tür.
Hâlâ şehit veren insanımıza hatırlatmak isterim ki, bu millet, vatan uğruna sadrazamlarını şehit vermiştir: Sultan IV. Murad’ın “Yüz Bağdad’a bedel” dediği Tayyar Mehmed Paşa, Fazıl Mustafa Paşa ve Şehit Ali Paşa, vatan müdafaasında şehit olmuş sadrazamlarımızdır.
Kaptan-ı Deryalara gelince: Osmanlı tarihi boyunca170 amiral Kaptan-ı Derya oldu. Birden fazla göreve gelenleri saymazsak, bunların 55’i Türk kökenliydi. 115’i çeşitli milliyetlere mensup devşirmelerden oluşmuştu.
İlk Kaptan-ı Derya Kara Mürsel Bey; ikincisi Saruca Paşa; üçüncüsü Çavlı Bey… 1400’lü yıllara kadar Türk kökenli amirallerle gelindi. Gelenek yine 1453’debozuldu: Fatih, Kaptan-ı Derya’lığa Arnavut Hamza Bey’itayin etti. (Kazıklı Voyvora tarafından şehit edildi).
Onu takip eden yıllarda Bulgar, Arnavut, Rum kökenliler kaptan-ı derya oldular. Peki, denizciliğimiz muhteşem değil miydi?
Bazı tarihçilerin çok suçladığı, “dönme-hain” diye horlayıp aşağıladığı “devşirme”lerden sadece birini tanıtmaya çalışacağım.