• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yaşar Değirmenci
Yaşar Değirmenci
TÜM YAZILARI

Küfrün karşısında teslimiyet olmaz!

02 Mayıs 2025
A


Yaşar Değirmenci İletişim: [email protected]

Küfrün karşısında teslimiyet olmaz!

Yaşar Değirmenci

İmtihan dünyasındayız. Bu imtihanı kazanmanın yolu, Müslümanların bir ve beraberliğidir. Müslümanlar birbirinin dostudur. Allah Teala şöyle buyurdu: “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. Kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlidirler. Onların kalplerini kaynaştıran, onları birbirine ısındıran Allah’tır. Eğer Allah onların kalplerini kaynaştırmasaydı, dünyadaki her şey verilse böyle bir muhabbeti sağlamak mümkün olmazdı.” Peygamber Efendimiz de Müslümanları, birbirine sımsıkı kenetlenen binalara benzetti. “Cemaat rahmet, ayrılık azaptır” buyurdu. Bu sebeple Müslümanlar, toplumda derin yaralar açacak olan tefrikadan kaçınmalı, birlik ve beraberliğin getireceği huzur ve sükûnu arzu etmelidir. Resul-i Ekrem’in benzetmesiyle, “Müslümanca bir hayat süremeden başıboş yaşayıp ölen Cahiliyye devri halkının” durumuna düşmektir. Ümmetin birliğinin, beraberliğinin dışındaki her hareket ve yapılanmalar ise birer zararlı virüs gibi fitneye/fesata/dağılmaya/bozulmaya, vs. sebeptir. Dinimizin yaşanması/yaşatılması, Kur’an ve Sünnetin ölçülerine uygun inanç, ibadet ve muamelat esaslarına sahip çıkmakla mümkündür. Dindarlık, dinde olanı yaşamaktır. Peygamberlerin mücadeleleri incelendiği zaman, istisnasız hepsinin ümmetlerine yönelik ortak iki davranışlarının yani sünnetlerinin olduğu görülür. İnananlardan yana tavır almak ve imanlı/muvahhid nesiller yetiştirmek. İmanlı nesil yetiştirmek, mevcut varlıkları ve gelecekleri bakımından hayati önem taşır. Ümmetine, milletine hizmetin heyecanını yaşar/yaşatır. Devletini yıkmaya teşebbüs eden şer güçlerle mücadele eder.

Din kardeşliğinin her türlü özel bağlardan öncelikli olduğu unutulmamalıdır. İçte ve dışta özel bağlar hatırına hissi ve fiili bozukluk, ifrada (aşırılıklara) götürür. ‘Din Kardeşliği’ çerçevesini yeterince genişletmeyen/paylaşamayan, daha özel bağları/bağlantıları/bağlılıkları tercih edenler, din kardeşliğinin sevgi ve sorumluluğunu taşımazlar. Parselci bir anlayışla din kardeşliğinin parçalanmasına sebebiyet verirler. Özel bağlılıklar ve mensubiyetler, sanki dini bir vecibe imiş gibi “Ancak Mü’minler kardeştir” âyetinin yerini alır. Yalnız kendisinden olanı önemseyerek parçalanmış bir yapı oluşturur. İslâm kardeşliği, her çeşit yakınlık ve dostluk bağlarından daha kıymetlidir. Kendilerine ‘dost’ denilmesi câiz olmayan gayrimüslimlere ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı olan siyasî müttefiklere yönelik diplomatik zaaflara düşenler; Din kardeşliğini, tercih edemedikleri gibi İslâm’ı önemsemeyi de beceremez hale gelirler. Hiçbir özel bağ ve mensubiyet, ‘İslâm Kardeşliği’ olma faziletinin (erdeminin) önüne geçirilemez. Dünya bizim çevremizden, ümmet de bizden ibaret değildir. “Bölenler cemaat olamazlar, ‘fırka’ olurlar.” Sözünü de unutmayalım. Tasavvuf büyüklerinden İmam-ı Rabbani Hazretleri Mektubatında, “İnsanlar kıyamet günü, (Öbür âlemde) ancak şeriattan sorulacaklar (mes’ul tutulacaklar), tarikattan değil” buyurmuşlardır. ‘Asıl keramet; Allah’ın dinine hizmettir. İstikamet üzere olmaktır. İfrat ve tefride düşmemektir. Efdaliyet hastalığından kurtulmaktır’ tavsiyesinde bulunmuşlardır.

Bâtıllarla/bid’atlarla/Allah ve Din düşmanlarıyla mücadele ihmal etmememiz gereken önemli vazifelerimizdendir. Yaşayan değil, tartışan Müslüman olmaktan kurtulalım. ‘Allah, bir topluluğa şer murat ederse, onlara tartışma (cedel) kapısını açar ve onları amelden alıkoyar’ sözü boşuna söylenmemiştir. Dindarlık ve dine saygı, dinî olanı/dinde olanı tartışmakla değil, yaşamakla ispat edilebilir. Şeriata saygı, Şer’î olanı yapmakla/yaşamakla mümkündür. Ahzap Sûresi 21. Âyette zikredilen “Üsveyi Hasene” (Güzel bir örnek) Peygamberimiz ve O’na tâbi olanları takip etmemiz şarttır. Dinin pratiği, Rasulüllah Efendimizin yaşadığı Sünneti Seniyyedir. Bunun bilgi ve belgeleri de hadis-i şerif metinleridir. Rasulüllah Efendimiz “Üç şey insanı helak eder: Boyun eğilen bir ihtiras/cimrilik, peşine düşülen nefsi arzular ve kişinin kendi görüşünden başka görüş beğenmemesi” buyurur. Tefrikanın temelinde yatan; grupçuluk, efdaliyet (üstünlük) hastalığı sonunda kişi ya da grupların kendilerini (hoca ve idarecilerini) hatasız kabul etmelerine, kadar götürebilir. Allah Teala “Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan olmayın. Her fırka kendisinde olanla yetinir ve övünür” buyurmaktadır. (Rûm Sûresi 32. Âyet) Esas olan Hakka tâbi olmaktır. Hakkı kendine tâbi kılmaya çalışmak, Hakka zulümdür.

İslam toplumunun birliği ve beraberliği her şeyden önemlidir. Bu sebeple herkes içinde yaşadığı toplumun huzurunu korumaya çalışmalıdır. Müslümanlar Allah’a ve Resulüne itaat etmeli ve birbiriyle çekişmemelidir. Yoksa korkuya kapılır, güçlerini kaybederler. Anlaşmazlığa düşen Müslümanların, çözümü/hakemliği Allah’a ve Rasulüne, yani Kur’an’a ve Sünnet’e bırakmaları gerekir. Yapılmayıp kendilerinin/cemaatlarının ilke ve prensiplerini ölçü olarak alanlar, kuru gürültüyü çoğaltır, güvensizliğin yayılmasına sebep olurlar. Huzur kalkar ve hercümerc/kaos/anarşi başlar, doğru kaybolur. İş bu noktaya varınca beğenilen kişinin her fikri kabul görür, karşı çıkan haklı da olsa dinlenmez. Böylece doğrular kaybolur. Kişilerin düşünceleri, sözleri din hâlini alır, insanlar Allah’a itaat eder gibi bir beşere itaat ederler. İtaat edilen kişi de hata etmez görülünce, onun yanlışları doğru gibi anlaşılır. Bütün kurallar o cemaate göre belirlenerek, her türlü taviz mübah hâle getirilir. Bilhassa son dönem yaşadıklarımız bizleri, ‘Dine göre cemaatten cemaate göre din’i yerleştirenlerle mutlaka mücadeleye sürüklemiştir. ‘Feto meselesi’ yüzünden gönüllü kuruluşlar da sıkıntı çekmişlerdir. Bu hale gelen/getirilen cemaatin durumuna düşme tehlikesine karşı müteyakkız olunmalı, Allah ve Resulünün ölçülerinin dışında bir ölçü ve ilke, âyet ve hadisin yerini almamalı/aldırılmamalıdır. Cemaatten ayrılmanın dinden ayrılmak gibi gösterilmesi, putlaşmanın/putlaştırmanın sebebidir. 

Küfrün karşısında teslimiyet olmaz. İslâm’ı önemsemek, dini dünyadan, dünyayı dinden ayrı görmeyen bir anlayışı gerekli kılar. Müslüman olduğu zaman, “Allah rızası, hizmet, tebliğ, davet, ihlas, cihad, bereket, tekbir” gibi dinin kavramlarını kullanarak sömürür. Hepsinin de mantığı, ortak özelliği tek. Hepsi de tüketimi körükler, rantçıdır, menfaatlerini dinlerinden, imanlarından, ideolojilerinden önde tutarlar. Menfaatleri neyi gerektiriyorsa o zaman her şey olurlar. İktidar ve güç odaklarının etrafında pervanedirler. Sabit çivileri olmadığı için daire de çizemezler. Her yerde oldukları için hiçbir yerde değiller. 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Seçmen

MAERSK ve ZIM GEMİLERİ TÜRK LİMANLARINDA: 52000 masum Gazze'liyi katleden siyonist İsrail'in ordusuna askeri malzeme taşıyan MAERSK ve ZIM gemileri Türk Limanlarında. Hani İsraille ilişkiler ve ticaret bitmişti? İsrail’e çelik ve F35 savaş uçakları malzemesi taşıyan gemiler Türk limanlarında olduğu halde yetkililer bunu milletten gizliyor ve İsraille ticaret de hülle yoluyla bütün hızıyla devam ediyor. KAYNAK MİLLİ GAZETE 29.04.2025 وَلَا تَرْكَـنُٓوا اِلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُۙ Sakın zâlimlere meyletmeyin; yoksa onları saracak ateş size de dokunur.... (Hud/113.ayet)

Nedim

Allah katında tek makbul din İSLAMDİR.Bu ayet indiğinde insanlar dost düşman ne demek istendigini net anladı.İslam öncesi dinler artık meşruiyetini kaybetti.Yahudilik ve Hristiyanlık gibi hatta kendilerini İbrahim as 'a nisbet eden hanifler de Muhammed as 'in getirdiği bu dine girmek zorunda oldukları anlaşıldı.Yoksa Yahudiler hristiyanlar ehlikitap olanlar ve haniflerin de hak tarafları vardı.Ama şirke küfre karşı korumasız ve kendi muntesipleri bile şirk ve küfre geçit verdikleri halde kendilerini hak yolda zannediyorlardi ve hak dinden kalan doğrulara ibadetlere aldaniyirlardi.Bu durumu Kur'an çok güzel anlatır ve şeytani lane nin aldaticiligina hayır kapısı ile insanları nasıl kandırdığıni da anlatılır.Pwygamber daha hayattayken tebuk seferi dönüşünde bir grup insanın Kur'an'ın Tevbe 65-66 anlatıldığına göre imandan sonra küfre girmeleri anlatılarak müslümanlar şoklandi.ve Resulullah sav in vefatı ile zekat ayetinde geçen sadakalarini peygamber e verseydiler ve onlara dua etse"ifadelerinin vefat birlikte zekâtın hükmü kaldırıldı diye anlayanlar in murted olduğunu söyleyen Ebu Bekir ra ilkönce anlaşılmaması ama daha sonra müslümanlara yaptığı izahla bu tehlikeyi anlamaları..Ve daha sonraki bazı grupların cemaatlerin ayetleri hadisleri peygamber in öğrettiği gibi sahabe gibi anlaşılmaması ile sapanlar da ne yazık ki ilk dönemlerinde siyasi vb fıkhi mulahazalar dan itikad alanına yani küfür şirk konularında sapkın görüşleri inançları olması ni anlatan milel vennihan ve elfark beynelfirak mezhepler tarihi kitaplarında bu sapkınlıklar anlatılarak bu ümmette ehlikitap tecrübesi sapkinliklarinin olmaması sağlandı.selcuklu devlet adamı vezir i Nizamulk rahimullallah in İmam Gazali rahimullallah'a dönemlerinin sapkınlıklar i ve sapanlari tesbiti noktasında verdiği vazife ile imam Gazali bin insanların üç noktadan küfre on yedi noktadan bidat a girdiklerini tesbit edip peygamber döneminde ki Tevbe 65-66 daki imandan sonra küfre girenlerin ayıklanıp bu ümmetin Yahudiler hristiyanlar gibi olmaları engellendi.Ta ki ıslahat çalışmaları ile Tanzimat fermanı nda şeytani güçlerin sinsice bundan sonra müslümanlar ve kâfirler (hayatlarında küfür şirk olanlar) eşittir maddesi ve daha ölümcül olan itikadında küfür şirk olanlara kâfir gâvur DENMEYECEK ayrıştırıcı olunmayacak maddeleri ile bu ümmet ehlikitap in düşürüldüğü sapkinliga düşürüldü.Ve son darbe Osmanlı nin yıkılması ile emperyalist siyonist güçlerin İslam dünyası na kendi kokuşmuş şirk küfür olan sistemleri yani en belirgin özelliği olan yasama ve yargı gücü nün Allah cc elinden ukdesinden hakimiyetinden alınıp kişilere kurumlara verilmesi ile birlikte ne yazık ki İslam öncesi durum gibi hak ile batıl içiçe ama ne yazık ki batılın hâkimiyet i altında yüzyıldır yaşanıldi..Ve en büyük darbe İslam iddiası taşıyan ve emperyalizme karşı muhalif olanları bu batıl sistem altında İslami siyaset yapma gerekçesi olarak şeytanın ve dostlarının Yusuf as kissasi ile insanlar ikna edildi.Halbu ki Yusuf as kissasinda rüyasını tabir eden Yusuf as bu Melike krala İslami tebliğ ettiği ve müslüman olduğu rivayetlerini anlatan KURTUBİ ibn kesir vb ehlisunne âlimleri min ibn Abbas ra öğrencisi olan mücahid ra bildirmesini görmemezlikten gelerek hem kendilerini hem de başkalarını da saptirdilar.Halbuki Resulullah sav ve ashab a bakmalilardi.Rol model onlardı.Nisa 115 ve Tevbe 100 ayetinde bu gerçek anlatılır
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23