Aile meselesini her yönüyle düşünelim, ihmal etmeyelim!
Aile meselesini her yönüyle düşünelim, ihmal etmeyelim!
Yaşar Değirmenci
Ölçü ve değer farklılıkları ortadan kalkınca değerler de koparılmış ve dağılmış oluyor. İnsanlar artık ipi kopmuş tespih taneleri gibi, eğilimlerine göre etrafa saçılıyor, bundan en çok etkilenen kurum da tabii ki aile oluyor.
Eşler ve çocuklar birbirine ‘mülkiyet bağı’ ile değil, ‘emanet şuuru’ ile bağlıdır. Canların yegane sahibi olan Allah, bizi buluşturarak birbirine emanet etmiştir. O halde eşimize ve çocuklarımıza karşı sorumsuzca, dilediğimiz gibi davranmaya hakkımız yoktur. Allah’ın emanetini gözü gibi korumayan, hırpalayan, zedeleyen, suiistimal edenler, gün gelip emanetin sahibine hesap vereceğini unutanlar ‘aile davası’na ihanet etmiş olmazlar mı?
Evinizi, ailenizi ve çocuklarınızı korumak istiyorsanız Allah’ın nimetlerine karşı nankörlükten ve şükürsüzlükten kaçının. Çünkü şükürsüzlük ve nankörlük, bela ve musibet kapılarını açan ilk anahtarlardır. Şükürsüz davranan bir topluma, bir eve ve bir aileye ilk uğrayacak olan bela, nimetlerin elden gitmesi, bir anda her şeyin tersine dönmesi ve aman vermeyen bir korku ve huzursuzluktur.
Çünkü Rabbimiz buyuruyor ki: “Allah size bir kasabayı örnek verdi. Onlar güven ve huzur içinde idiler. Rızıkları da onlara her taraftan bol bol geliyordu. Fakat onlar Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler; bu yüzden Allah yaptıklarının karşılığı olarak onlara açlık ve korku belasını tattırdı.” (16 Nahl, 112)
Düzenli, dengeli, mutlu, müreffeh ve mutmain bir hayatı berbat edecek, evde huzur bırakmayacak, insanı namerde muhtaç edecek en büyük yanlış, şükürsüzlüktür. Bu sebeple Peygamber Efendimiz buyurmuştur ki: “Şüphesiz ben sizin için günah işlemenizden daha çok nimetlere şükretmemenizden korkuyorum. Dikkat edin! Şükredilmeyen nimetler öldürücü ve yok edicidir.”
Aile bütünlüğünün korunması, ancak aileye değer ve emek vermekle, ailesine zaman ayırmakla mümkündür. İnsan kimi zaman eşi ile geçinmekte zorlanır. Kimi zaman eşini kaybettiğinde bir ailenin yükünü tek başına omuzlar. İyi bir evlat yetiştirmek uğruna ömür boyu gayret gösterir. Sabretmesi ve şükretmesi gereken amellerle dopdolu bir imtihan dünyasında olduğumuzu unutmayacağız. Mümin olarak sabreden ve şükredenlerin yerinin Cennet olduğunu da. Sonuçta insan şu âyeti ikaz şırıngası olarak görmeli. “Siz ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakınlarınızı yakıtı insanlar ve taşlar olan tarifsiz bir ateşten koruyunuz!” Aile bireyleri, olanca zorluğuna rağmen, hayat imtihanında ailesini ihmal etmemeli, mutluluğu dışarıda değil, evinde/yuvasında aramalıdır.
Modern hayatın içinde yaşayıp giderken bizi hakikatten uzaklaştıran, ilk anda fark etmediğimiz birçok yanlış tercih var. İdeolojiler, siyasi farklılıklar, reklamlar, zihin mühendisleri. İnsanlık tarihinde eşi benzeri olmayan zamanları yaşıyoruz. İki yüz yıldan bu yana önce erkekleri, sonra kadınları büyük ölçüde evden kopararak çalışma hayatına katan, son yıllarda iyice artan ve hâlâ bütün hızıyla devam eden devasa bir değişim sürecinin içindeyiz. Kadınlarla erkeklerin ev dışında çalışmalarını şart olarak sunan, aile üyelerini ev dışında bir hayata zorlayan, özgürlükleri alabildiğine teşvik eden, (helâl mi-haram mı, meşru mu-gayri meşru mu sorularını sordurtmayan) aile değerlerini ve akrabalığı önemsemeyen bu yapıyla aile, toplum huzur bulur mu?
Evinizdeki günahlara ve kötülüklere engel olmaya çalışalım.
Evinizde Allah’ın öfkesini çekebilecek, rahmet ve bereketini uzaklaştırabilecek günahların ve işlerin yapılmasına izin vermeyin. Bir ailenin başına gelebilecek en büyük musibetlerden birisi de o aile fertlerinin birbirlerini günahlardan ve haramlardan sakındırmamalarıdır.
Ailecek toplu halde gıybet yapmak, akrabalarla ilişkileri kesmek, eve haram lokma ve faiz sokmak Allah’ın öfkesini evlerimize ve ailelerimize çeken, helak edici günahlardır.
Bundan daha büyük günah ise aile fertlerinin birbirlerini bu günahlardan ve hatalardan sakındırmamalarıdır. Çünkü Rabbimiz, Kur’an’da önceki kavimlerin helak olma sebeplerini bildirirken, “Onlar işledikleri kötülüklerden birbirlerini vazgeçirmeye çalışmıyorlardı. Yaptıkları ne kadar da kötüydü.” (5 Maide, 79) buyurarak bizi de uyarmaktadır.
Unutmayalım! Kıyamet günü bir anne ve babanın ilk sorgulanacakları şeylerden birisi de kendilerine emanet edilen ailelerini, çocuklarını ve eşlerini günahlardan ve haramlardan sakındırmak için gayret edip etmedikleridir. Bir Müslüman’ın en önemli özelliği kendisine veya ailesine bir sıkıntı, bela ve musibet isabet ettiğinde hemen Rabbine yönelmesi, ona iltica etmesi, davranışlarını gözden geçirmesi, hatalarına tevbe edip Rabbine yalvarmasıdır.
Her şey Allah’ın elindedir ve koruyan da Allah’tır. O’nu razı etmeden hiçbir evin ve hiçbir ailenin garanti ve güvenlik altında olması mümkün değildir.
Aile meselesinin her şeyini konuşurken bu hususu unutmayalım, ihmal etmeyelim.
Sorumluluklarımızı hiçbir zaman unutmayalım. Dualarla kurduğumuz yuvalarımız için şu duayı dilimizden düşürmeyelim: “Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.”