• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Süleyman Gülek
Süleyman Gülek
TÜM YAZILARI

Dünya hayatının geçici olduğunu unutmamak

28 Ocak 2025
A


Süleyman Gülek İletişim:

Dünya hayatının geçici olduğunu unutmamak

Süleyman Gülek

Kur’an, insanların dünya hayatına olan aşırı düşkünlüğünü şöyle ifade eder: “Onlar, dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Âhiretten ise gafil olanlardır.” (Rûm Suresi, 7). Bu ayetten de anlaşıldığı üzere, gaflet içindeki insanlar dünya hayatının gerçek mahiyetini ve amacını kavrayamazlar

Dünyanın geçici olduğunu ve “göz açıp kapayıncaya kadar” sona ereceğini ise neredeyse hiç düşünemezler. Bu hakikati çevremizde kolayca gözlemleyebiliriz. İnsanlar arasında “ölümlü dünya”, “üç günlük dünya”, “hayat fani” gibi deyimler yaygın bir şekilde kullanılsa da, bu ifadeler genellikle samimi bir bilinçten değil, bir sohbet ya da espri konusu olarak dile getirilir. Böyle önemli bir konudan hemen sonra dünya ile ilgili planlara ve hırslara odaklanmaları bunun bir göstergesidir.

Bazı kimseler, “ölümlü dünya” ve “dünyaya bir kere geldik” gibi ifadelerin ardından, “dünyayı tepe tepe yaşayacaksın” diyerek yüzeysel bir mantık yürütür. Ancak hayatın kısa olması, ölümlü olmak ve bu dünyaya sadece bir kere gelmek, her insan için en büyük hakikatlerden biridir. 

Kişi, bu gerçeğin farkına vardığında, hayatını gözden geçirip, Yüce Allah’ın kendisinden istediği şekilde yaşamak için değişime gitmelidir. Zira dünya hayatı kısa ve geçicidir, fakat insan ruhu Allah’ın dilemesiyle sonsuza kadar yaşayacaktır. Bu gerçeğin ışığında, sonsuz bir hayatı göz ardı ederek 60-70 yıllık kısa bir ömrü tümüyle dünya nimetlerine adamak elbette akılsızlıktır.

İnsanların büyük bir çoğunluğu, dünyaya sanki hiç ölmeyeceklermiş gibi bağlıdırlar ve bu yüzden âhiret hayatını ve ölümü düşünmekten kaçınırlar. Oysa o sımsıkı bağlandıkları dünya hayatı çok kısa ve geçicidir. En uzun yaşayan insan bile bir gün mutlaka ölüp gidecektir

Yanlış hayat anlayışının sonuçlarına baktığımızda  kısaca şunları görüyoruz; zevk, keyif, para ve hırs uğruna yapılan haksızlıklar, ahlâksızlıklar, hırsızlıklar ve kötülükler, kişi için kazanç değil, büyük bir zarardır. Böyle davrananlar, işledikleri kötülüklerin, yanlışlıkların ve günahların bedelini mutlaka ödeyeceklerdir. Dünya hayatının asıl amacını kavrayamayan bu insanlar, ahiret hayatını da düşünmez hale gelir. 

Kur’an bu durumu şöyle açıklar: “Şu insanlar, çabucak geçen dünyayı seviyorlar da, önlerindeki çetin bir günü (âhireti) ihmal ediyorlar.” (İnsan Suresi, 27). Yüce Allah ise şu uyarıda bulunur: “Sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa âhiret hayatı daha hayırlı ve kalıcıdır.” (A’lâ Suresi, 16-17).

Dünya hayatı kalıcı, devamlı olmadığına göre, bu câhilce, sorumsuzca yaşam niye? Kalıcı olan, devamlı olan âhiret hayatına hazırlanmayı, ona göre hareket etmeyi bırakıp, geçici olan bu dünyanın zevkine, keyfine kendini kaptırıp yanlış ve kötü işler yapıyorlar.

Bu gaflet dolu yaşam insanın sadece kendisine değil, başkalarına da zarar verir. Dünya nimetlerine hırsla bağlanıp mala, mülke, makama ve zevklere dalan, nefsine ve şeytanın aldatmalarına uyanlar hem kendilerini hem de çevrelerini tüketir. Oysa dünya hayatı, sonsuz olan ahiret hayatı için bir imtihan alanıdır. Yüce Allah bu hakikati şöyle dile getirir: “Hayır, siz peşin olanı (dünyayı) seviyorsunuz da, ahireti bırakıyorsunuz.” (Kıyamet Suresi, 20-21).

Ahiret saadeti, dünya hayatında kazanılır. Dolayısıyla bu geçici hayatı en iyi şekilde değerlendirmek, Allah’ın bizden ne istediğini öğrenmek ve buna uygun yaşamak temel hedefimiz olmalıdır. İnsan, kendisinin bir emanetçi olduğunu idrak ettiğinde dünya nimetlerine hırsla bağlanmaz ve ebedi hayatını mahvedecek yanlışlardan sakınır. Din dünyada yaşanır, ahiret ise dünyadaki amellerle kazanılır. Bu yüzden dünya hayatı, anlamını ve değerini ancak ahirete hazırlık perspektifinden kazanır.

Kur’an, iman edip sâlih amel işleyenlerin ahirette mutlu bir sona ereceğini şöyle müjdeler: “İman eden ve dünya ve âhiret için faydalı işler yapanlara güzel bir gelecek ve mutluluk vardır.” (Ra’d, 13/29). Bu ayet, mü’minlerin dünya hayatında imanlarını güçlendirmeleri ve bu doğrultuda güzel davranışlar sergilemeleri gerektiğini açıkça belirtir. Helal ve haram kavramlarına hassasiyetle dikkat etmek, mü’minin olmazsa olmaz özelliklerindendir. 

Sonuç, dünya hayatının geçici olduğunu unutmamak ve her anın ahiret için bir yatırım olduğunu idrak etmek, insanı gerçek anlamda mutlu eden bir hayatın  temelidir. Bu dünyada harcanan ömür, ahirette ebedi saadet veya azaba dönüşecektir. Bu nedenle, Yüce Allah’ın bize yüklediği sorumlulukları yerine getirerek dünya hayatını iyi değerlendirmeliyiz. Ebedi olan ahiret hayatının saadeti, bu dünyada nasıl bir hayat yaşadığımıza bağlıdır. Geçici olan dünyayı amaç değil, ahirete götüren bir vesile olarak görmeli ve bu doğrultuda hareket etmeliyiz. Çünkü dünya ve âhiret saadeti,  huzuru bu şekilde kazanılır!

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Haci

Biz unutmuyoruz da, başkalarına da hatırlat.

Nedim

Dünya ve içindekiler (her şey) geçici ama Ahiret yurdu (Cennet cehennem)ise ebedî dir.Ahireti belirleyen dünyada ki hayattır.Akilli olan Ahireti düşünen ahirete yatırım yapandır.Ebediyyen cehenneme düşürecek olan küfür şirk inançlar olduğunu bilmek gerekir.Kufur şirk meselelerini en ayrıntısına kadar bilme zorunluluğu vardır.Cunku la ilahe illallah veya şahadet kelimesi zaten şirk ve küfür işlenmeyecegine söz vermektir.Osmanli da bu küfür şirk konularına zarurari diniyye denmektedir.Zerre miktarı iman demek içinde şirk küfür olmayan en alt imanı ifade eder.Kocakari imanı diye bilinen de içinde şirk küfür olmayan yalın imanı ifade eder.Cunku iman İslam'dan farkı daha derinlikli olması ve Kuran'da mesala namaz vb ibadetlerin de iman diye anlatılmasına dikkat çeken âlimler takva ile en zirveye yani imanı Kamile ulaşılabileceğini söylerler.İman in en alt sınırı zerre miktarı kocakarı imanı ve âlimler ve imanı asl diye tanımlanır.Şirk ve küfür işlemeyen fakat takva da yani ibadetlerde az amel az fedakarlık içinde olan müslümanları ifade ettiğini söylerler.İkinci çeşidi olarak ta imanı vacip diye bilinen çeşidinde ise imanı sağlam ve takvalı salih amel işleyen İslam için müslümanlar için fedakarlık içinde öncü olan müslümanlar olduğunu söylerler.mesala sahabelerin çoğunun bu imana sahip oldukları kabul edilir.Fakat iman da Zirve olan imanı kamil ise Sahabelerden Ebu Bekir ra Ömer ra Osman ra Ali ra ve aşeri mubeşsere ve SAHABENİN öncüleri nin sahip olduğu iman a Kamil iman dendiğini söyler âlimler.. Eğitim bilimlerinde formasyon ilimlerinde de eğitim ve öğretime konu olan hedef kitlenin yüzde altmış i normal orta seviye olarak yetmiş 85-90 arası iyi ve son olarak ta 90-100 arası da en üst seviyeyi oluşturduğu bilinir.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23