Allah’ın Nizamı İslâm(3)
Allah’ın Nizamı İslâm(3)
Prof. Dr. Yusuf Özertürk
İSLÂM’IN KAYNAKLARI
A-KUR’ÂN
* Kur’ân, İslâm Dininin kutsal kitabıdır. Kur’ân, Allah’ın, Vahiy meleği Cebrâil vasıtasıyla, mahiyeti kesin olarak bilinmeyen bir şekilde Hz.Muhammed’e (sav) inzal ettiği Vahyidir, Kelâmıdır. Okumak, açıklamak, beyan etmek’ mânâsına gelen Kur’ân, Allah’ın bizzat zikrettiği ‘özel bir isimdir. Allah, kendi vahyini, ‘El Kur’ân, El Furkân, El Kitab, Ez Zikir ve Kelâmullah’ olarak da bahsetmiştir. Kur’ân’, Hz.Peygamber’in dili olan Arapça olarak ve yüksek bir ifade gücüne sahip Kureyş lehçesiyle hem lafzı ve hem de mânasıyla indirilmiş ve Hz. Resulellah’a öğretilmiştir. “Hak yolu (doğru yolu) açıklayan bu kitaba yemin olsun ki, Biz, O’nu anlayasınız diye Arapça olarak indirdik ’’ (Zuhruf-2,3). Allah, Kur’ân’ın aslının Levh-i Mahfûz’da olduğunu bildirmişdir.’’ Gerçekten O (Kur’ân) bizim katımızdaki ana kitapta (Levh-i Mahfuz’da) olup, çok yüce ve çok hikmetlidir’’ (Zuhruf-4).
KUR’ÂN, ALLAH’IN VAHY’İ’DİR
*Kur’ân, Allahın vahy’idir. Vahiy (Vahy); Allah’ın bir bilgiyi, hükmü ve emri Peygamberlerine mahiyetini bilmediğimiz şekilde (gizli olarak) bildirmesidir. Kur’ân’da bildirildiğine gore, Allah, Hz. Âdem (a.s), Hz. Nuh (a.s.), daha sonra diğer peygmberlere ve en sonunda da Hz. Muhammed’e (sav) vahiy göndermiştir. “Biz, Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere Vahy gönderdiğimiz gibi, (Ya Muhammed) Sana da vahy gönderdik. Hem İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, (Yakub) oğullarına, İsa’ya, Eyyuba, Yunus’a, Harun’a, Süleyman’a da vahyettik. Davud’a da Zebur’u verdik’’ (Nisa-163).
Vahiy, Peygamberlere değişik şekilde gönderilmiştir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir: 1-Sâdık rüya; Allah’ın doğrudan veya Melek Cebrail vasıtasıyla rüyada peygamberlere bildirdiği vahiy. 2-Perde arkasından hitap yoluyla; Bu tür vahiyler, işitme ile (kulakla) algılanır. Tûr dağında Hz. Musa (a.s) ve Mi’rac’da Hz.Muhammed’e (sav) gelen vahiyler gibi. 3-Doğrudan Peygamberlerin kalbine indirilen (ilkâ edilen) vahiy; Hz.Peygamber’in bildirdiği Kutsî hadisler (Mânâsı Allah’a, lafzı Resûlellah’a ait olan hadisler. Allah’ı ve Resulünü her şeyden çok sevmek gibi) 4-Hz. Cebrâil’in aslî suretinde görünerek, Hz. Peygamber’e tebliğ ettiği vahiy; Hz. Muhammed’e Hira dağında, Mi’rac esnasında Cennetü’l Me’va yanındaki Sidretü’l münteha’da iken verilen vahiy gibi. 5-Hz. Cebrâil’in kendisi görünmeden Hz.Peygamber’e tebliğ ettiği vahiy; Bu tür vahiy Resûl-I Ekrem’e ‘çan sesine veya Arı vızıltısına benzer sesler şeklinde gelmiştir. 6-Hz Cebrâil’in insan suretine bürünerek tebliğ ettiği vahiy; Hz. Cebrâil, ashaptan Dihye b. Halife el Kelbi suretinde Hz. Peygamber’in yanına gelerek O’na vahiy getirmiştir. Bu tür vahiylere açık(zâhir) vahiy denir. Vahiy hem mânâsı, hem de lafzıyla Allah’ın kelâmıdır. Hz.Cebrâil vahyin vaaz edicisi değil, sadece nakledicisi, tebliğcisidir. Hz. Cebrâil’in ilâhî vahyi, Peygamberlerin kalbine bırakmasının mahiyeti tam olarak bilinmemektedir. Bu durum, bir metnin, bir yüzeye yansıtılmasına, bilgisayardan bir başka alıcıya gönderilmesine benzetilebilir. Peygamberler, vahyi, insanüstü bir nitelikle değil de, beşerî yapılarıyla algılarlar.
VAHİY MELEĞİ HZ.CEBRÂİL
*Hz. Cebrâil, Allah katında değerli, itibarlı, saygın ve güçlü bir Melek’tir. “Muhakkak o Kur’ân, şerefli bir elçinin (Cebrâil’in) getirdiği kelâm’dır. O,öyle bir elçidir ki, pek kuvvetlidir. Arşın sahibinin (Allah’ın) katında yüksek bir itibara sahiptir. Orada kendisine (melekler tarafından) itaat olunur (Vahiy için emindir.)’’ (Tekvîr-19-21). Hz. Cebrâil, Allah’ın yarattığı ruhanî bir varlıktır. Bundan dolayı adı Kur’ân’da ‘Ruhu’l Kudüs ve Ruhu’l emin’ olarak geçmektedir. “O’nu (Kur’ân’ı) Ruh-ul Emin (Cebrâil) uyarıcılardan olasın diye, Senin (Hz. Peygamber) kalbine açık Arapça bir dil ile indirmiştir’’ (Şuara-193). Hz.Cebrâil gayb (bilinmezlik alemi) âlemine ait olan varlıklardan olduğu (cismanî değil, ruhanî) için, beşerî duygularla, akıl yürüterek O’nun mahiyetini bilmemiz mümkün değildir. Ruhanî varlıklar, tıpkı Ruh gibi, bir cisme girebilirler. Nitekim Hz. Cebrâil’in, insan suretinde, Hz. Lût’a, Hz.İbrahim’e ve Hz. Meryem’e göründüğü Kur’ân-ı Kerîm’de bildirilmektedir. “Şanım hakkı için, İbrahim’e de elçilerimiz (Melekler-Cebrâil) müjde ile gelerek ‘selâm sana dediler.’ O’da ‘selâm’ dedi….’’
“Elçilerimiz (melekler) Lût’a vardıklarında, onların yüzünden fenalaştı (korktu), göğsü daraldı. Ve ‘bu çok zor bir gün’dedi’’ (Hûd-69,77). “Hem onlara İbrahim’in misafirlerinden de (melekler-Cebrâil) bahset!’’ (Hicr-51). “Eğer o Peygamberi (Hz.Peygamber) bir melek yapsaydık, onu yine bir insan şekline koyardık. Ve elbette onları düşmekte oldukları şüpheye yine düşürürdük’’ (En’âm-9). Bu ayetler, Hz. Cebrâil’in, temessül etmesinin (cisimlenmesi, insan suretine girmesi) mümkün olduğunu göstermektedir.
Kaynakça
1-Abdulhamit Birışık, Kur’ân. TDV İslâm Ansikl. c. 26, sy; 383-388.
2-Yusuf Şevki Yavuz, Kur’ân-Vahiy-Cebrâil. TDV İslâm Ansikl. c. 42. sy; 440-443.