• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nusret Reşber
Nusret Reşber
TÜM YAZILARI

Ölüme, uykudan daha yakınız!

06 Şubat 2025
A


Nusret Reşber İletişim:

Ölüme, uykudan daha yakınız!

NUSRET REŞBER

Dünya, kimsenin ebedi kalacağı bir yer değil. Bin yıl yaşayan atamız Âdem’e (a.s.) bile kalmadı. Kavminin arasında 950 sene kalan, ikinci atamız Nuh’a (a.s.) da kalmadı.

Onlara kalmayan dünya, bize mi kalacak?

Her canlı gibi insan da tanınan süre tamamlandığında ölümle yüzleşecektir.

Önemli olan, ölüm geldiğinde geride yapılacak bir şey bırakmamak. Ölüme “bir kaybım olur” düşüncesiyle yakalanmamak…

Tabii, ölüme inancı olmayan bunları anlamakta zorlanır.

Allah, peygamber, kitap, melek ve ölümden sonraki hayata inanmayanın akıl ve şuuru bunu anlamanın çok altındadır, ne anlatsanız boş.

“İnkâr edenleri uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, asla iman etmezler.” (Bakara 6)

Zira “Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar…(A’raf 179)

Bunun yanında, Allah’a şirk koşmadan inanan, Peygamberlere ve Onlara indirilene iman eden ise dünyanın geçici olduğunu, asıl hayatın ahiret olduğuna da inancı tam ve kesindir.

“(Onlar) gaybe iman ederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiklerimizden hayra harcarlar.

Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar.

Ahirete de kesin olarak inanırlar. 

İşte onlar Rab’lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır.” (Bakara 4-6)

Böyleleri hayatın geçici bir durak olduğunu bilirler.

Rablerine karşı görevlerini titizlikle yerine getirme gayretindedirler.

O’nun rızasını hiçbir şeye değişmezler!

Rehberleri peygamberi örnek almaya bakarlar ve duruşları şudur:

“Allah’a yemin olsun ki sağ elime güneşi, sol elime de ayı koysalar, Allah dinini güçlendirinceye veya bu yolda canımı verinceye kadar davamdan asla vazgeçmeyeceğim.”

Allah Resulünün izinden gitmeyi prensip edinenler, hak yolda kalmaya özen gösterenler, hiçbir kınamaya aldırış etmezler ve cahillerle laf dalaşına girmezler!

Gelen musibet karşısında:

“Onlar; başlarına bir musibet gelince, ‘Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz’ derler.” (Bakara 156)

Ölüm için sebeplerin yaratıldığını bilirler; hiçbir şeyin ölümü ne bir saniye erken, ne de bir saniye geri bıraktığını düşünmezler.

Gözü dönmüş bir cani tarafından öldürülerek de olsa, ihmaller zincirinin kurbanı bir olayda da olsa veya daha vahimi, sel, yangın, çığ, deprem, veba-salgın gibi insanlığı kırıp geçen bir felaketle yerle yeksan olsa da…

Bile isteye katil olanlar bulunsa da, ölümün kendisi veya bir yakını için o saatte yazılı olduğunu bilir, asla isyan etmez!

İsyan etmemesi, suçlulardan hakkını aramaması/istememesi anlamı taşımaz!

Ama ecelinin tamamlandığını bilir, hakka karşı taşkınlık yapmaz!

Ölüm için gece vakti, gündüzün bir saatinde ansızın (Allah muhafaza) gelecek bir deprem veya felaket gibi bir sebep beklemesine gerek yoktur Müslümanın.

Müminin inancı şu doğrultudadır:

“Allah, ölüm vakitleri geldiğinde insanları vefat ettirir, ölmeyenleri de uykularında ölmüş gibi yapar. Ölümüne hükmettiklerini tutar, diğerlerini ise belli bir süreye kadar (hayata) salar. Kuşkusuz bunda iyice düşünenler için dersler vardır.” (Zümer 42)

Allah’a ve iman esaslarına inanan mümin, “şu olmasaydı ölmezdi; öleceğini bilseydim orada, o saatte bulunmasına mani olurdum…” gibi şirk ve inkâr kokan cümleleri kurmaz, keşkelerle kendini avutmaz!

Aklı başında bir mümin, ansızın ve nerede, ne şekilde geleceği belli olmayan ölüme her an hazırlıklı olur; ölüm sonrası için azık hazırlar.

Çevresinden ölenlerin ölümünden ibret alır, kendine pay biçer; bir gün kendisinin de bu gerçekle mutlaka yüzleşeceğini düşünür!

Ölümle burun buruna geldiğinde de sahabeden Hubeyb İbn Adiyy gibi şunu söyleme hakkı bulmalı: “Müslüman olarak öldükten sonra, ne şekilde can verirsem vereyim, önemli değil.”

Evet,

Bugün, (11 ilimizin gece 04:17’de, acı bir sesle yerle bir olduğu) 6 Şubat 2023 Depreminin 2. yıl dönümü!

O dehşet gecede ve gündüzünde 53 bin 537 canımızı kaybettik, 107 bin 213 insanımız yaralandı…

Koklamaya kıyamadığımız yavrularımızı; eli öpülesi ana-babamızı bir anda kaybettik.

Yeni bir güne umutla çıkmayı bekleyen, nikâh günü ve saati alan nice nişanlılar o felakette ayrı düştü… O günden bugüne felaketler zinciri, yakamızı bırakmaz oldu. Her gün çeşitli yıkımlarla sarsılıyoruz.

Az önce de ifade ettiğim gibi, sebep olanların, ihmali bulunanların yakasına yapışmayı bırakmayacağız; onlardan hesap soracağız!

Ama daha önemlisi, bütün felaketlerden, ansızın ve bir vesileyle gelen ölümlerden ders çıkartmayı bilmeliyiz. Geleceği hakikat olan ölümün bizim de kapımızı bir gün, ansızın çalacağını unutmayalım.

O gün geldiğinde hiçbir pişmanlık fayda sağlamayacak! “Nihayet onlardan birine ölüm gelince, ‘Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım’ der. Hayır! Bu, sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (dönmelerine engel) bir perde vardır.” (Mü’minûn 99,100)

Rabbim kaybettiğimiz tüm geçmişlerimize rahmet eylesin. Bize de bunlardan ders çıkarmayı nasip eylesin.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

MUZAFFER..

AMİN AMİN AMİN.....ELİNE SAĞLIK, ALLAH CC C.C RAHMET EYLEYE YARALILARA ŞAFİİ İSMİ HÜRMETİNE ŞİFALAR DİLİYORUM.....DEVLETİNİN İŞİNİ RAST GETİRSİN İNŞALLAH AMİN İŞLERİNDE KOLAYLIK NASİP ETSİN İNŞALLAH AMİN.....

Nedim

Ölüme ahirete yapılacak en büyüğü hazırlık itikad alanında sahih bir inanca itikada sahip olmaktır.Ve sahih imana sahip olduktan sonra da Salih ameller le bunu korumaktır.yusuf 106 da insanların çoğu imanlarina şirk bulaştirdiklari buyrulur.Onun için ölüme ve ahirete yapılacak en büyük hazırlık şirk ve küfür işlenmemesi ve işleyenleri dindaş muamelesi içinde olunmamasidir.Fakat ne yazık ki Osmanlı sonrası İslam dünyasında emperyalist güçlerin etkisi ile sahih İslam yani peygamber ve ashab İslam'ı itikadı bilinmemekte veya tam aksi itikadler edinilmistir.Bidat ehli küfür itikadler bir plan dahilinde İslam dünyası ni sarmıştır.Dunyanin her yerinde kendine müslüman diyenlerin yani Osmanlı bakiyesi insanların zulüm altında zilleti yaşamasının açıklaması olamaz.Dunyanin hiçbir yerinde Osmanlı tarzı yasama ve yargı gücü Allah cc elinde hâkimiyetinde olan bir yere izin vermemeleri de dikkat çekicidir.Nerde İslami bir ihtimal oldumu tabiki peygamber ve ashab İslamina geçit verilmediği oraların hemen kan gölüne çevrildiği görülür.Cunku peygamber ve ashab İslam'ı fıtrat dinidir.Fitrati temiz insanları çektiğini emperyalist siyonist güçler farkındadır.Bu ihtimali yok etmek mümkün değilse kendi istihbarat ürünü İslami! yapılanmaları üzerinden Kur'an'a sünnete ve sahabe icmaina uymayan uygulamalarla fıtratı temiz insanlara ulaşmasını engellerler
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23