“Neden sessiz kaldınız?” denilmesin diye…
“Neden sessiz kaldınız?” denilmesin diye…
NUSRET REŞBER
Daha önceki bir yazımda da paylaşmıştım.
Kendi halinde yaşayan, kimseye zararı olmayan köylümüzün, bin bir emekle yetiştirip büyüttüğü ağaçlarını, huzura kasteden birileri kesmişti…
Zavallı adam, öfkesini dindirmek için dama çıkmış, avazı çıktığı kadar bağırıyor, sayıyordu...
Kafasında kimlerin bunu yaptığını da az çok tahmin ediyordu…
Ve şu cümlesini, altını çizerek tekrarlıyordu: “Hiç kimse evime ‘geçmiş olsun’a gelmesin, kovarım!”
Tam aşağı indiği sırada biz de abilerimle evinin önünden geçiyorduk. Köylümüz, bizden kendisine asla zarar gelmediğini/gelmeyeceğini gayet iyi bildiğinden...
“Yusuf emmi oğulları, size bir lafım yok… Lakin bu alçaklığı yapanlar, utanmadan gelip soframa oturup, çayımı içecekler; yüzüme karşı hakaret edercesine bir de ‘geçmiş olsun…’ diyecekler. İşte ben bunu kaldıramam!..” diye bize dert yanıyordu.
DEF OLUN GİDİN,
13 YILDIR NERDEYDİNİZ?
Suriye’de 61 yıllık Baas rejimi ve 53 yıllık Esad iktidarı, çok şükür sona erdi. Ve 13 yıldır dünyanın farklı ülkelerine göç etmek zorunda kalan Suriyeliler, bir bir ülkelerine dönmeye başladı. Bu yeni sürecin başlamasında Türkiye’nin rolünü tüm dünyadan önce aslında onlar iyi biliyor...
13 seneden beridir, neredeyse tüm dünya sınırlarından geri çevrilen, içeriye alınmayıp parya muamelesi gören, denizlerde ölüme terk edilen ya da Esad rejiminin kucağına tekrar itilen Suriyeli mazlumlara, diğer taraftan hiçbir şart sunmadan kapılarını açan Türkiye halkını ve devletini iyi biliyorlar. Kendi insanları gibi onlara her türlü desteği sağlayan Türkleri, bu yüzden onlar da bugün kendi kardeşleri, anne babaları gibi görüyorlar…
Bu sebeple ülkelerinde Türkiye bayrağını taşımayı, Türkçe tezahüratta bulunmayı şeref kabul ediyorlar!
Ve tabii ki Türkiye’den başka da bugün orada rahat dolaşabilen, bağırlarına basılan kimse görünmüyor.
Suriyeliler, Türkiye’nin bulunduğu her yerde menfaat sağlamak için değil, haksızlığa uğrayanlara faydalı olmak; üzüntülerinde de sevinçlerinde de ortak olmak için orada bulunduklarını gayet iyi biliyorlar!
Ondan sebep Türkler onlar için yabancı değil, sıcacık bir dosttur!
Bunun yanında yabancıların da menfaatleri olmadan hiçbir yere adım atmayacaklarını gayet iyi anlamış durumdalar…
Onun için bunca senedir kendilerini görmeyen hiçbir yabancıyı topraklarında görmek istemiyorlar!
Evvelki gün UN-BM aracını gören Suriyeliler, onları yuhalayarak protesto ediyordu, Bir kadın, elindeki ayakkabısını BM görevlilerine fırlatmaya çalışıyor ve şöyle bağırıyordu: “13 senedir neredeydiniz, şimdi mi geldiniz. Defolun gidin…”
Ama bizi gördüklerinde en mahrem bölgeleri bize göstermekten çekinmiyorlar!
Ve “iyilik et denize at, balık bilmezse Hâlik bilir” atasözü de bir kez daha anlamını bulmuş oluyor.
TÜRK HALKI HER YERDE ALNINDAN
ÖPÜLEREK KARŞILANIYOR!
Birileri ısrarla “Türkiye İsrail’le ticarete devam ediyor!” deseler de Filistinliler, Türkiye’nin devletiyle, milletiyle onların can dostu olduğunu net bir şekilde biliyor, her fırsatta deklare ediyor.
Filistinli mazlumlar, Türkleri gördüklerinde gözyaşlarını tutamıyor, alınlarından öpüyor…
Yaşlısıyla, kadını ve çocuğuyla herkes Türkleri böyle karşılıyor.
Birileri anlamamakta ısrar etse de, bugün Suriye’de olduğu gibi bir gün Filistin de mutlaka özgürlüğüne kavuşacak!
Ve Filistin’in özgürleşmesinde de tüm dünya olduğu gibi Gazzeliler de Türk kardeşlerinin büyük pay sahibi olduğunu daha yüksek sesle haykıracaklar!
HERKES SIRTINI DÖNSE DE
BİZ SIRTIMIZI DÖNMEYECEĞİZ!
Evet, her fırsatta, “Herkes sırtını dönse de biz Filistin’e sırtımızı dönmeyeceğiz. Herkes yüzünü çevirse de biz Filistinli kardeşlerimize yüzümüzü çevirmeyeceğiz. Herkes yalnız bıraksa da biz onları yalnız bırakmayacağız…” diyen Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın ifadesinde olduğu gibi, dünyanın neresinde olursa olsun, kim olursa olsun hiçbir mazlum halka ve ülkeye sırtımızı çevirmeyeceğiz!
TRT’nin kısa filminde de geçtiği üzere yarın çocuklarımız, torunlarımız, “Filistinli çocuklar, kadınlar, yaşlılar öldürülürken…
“Neden sessiz kaldınız?”
“Neden bir şey yapmadınız?”
Neden bu katliamlara, vahşetlere engel olamadınız?” demeyecek!
Allah’ın izniyle bunu gelecek nesillerimize söyletmeyeceğiz!
Yarın bütün dünya çocukları, büyüklerine bu serzenişlerde bulunsa da, sitem edip yargılasa da bizim gelecek nesillerimiz, bizi bu ithamlarla yargılamayacak!
O yüzden iki cihanda gurur vesilemiz olacak olan bu ruh üzere, bu şuurla yarınlarımızı inşa etmeyi elden bırakmamalıyız.
Gittiğimiz her yerde, özellikle dünya mazlumları tarafından el üstünde tutulduğumuz, bizi mahcup etmeyen bu halimiz, yarın her şeyden de önemlisi rûz-i mahşerde, rabbimizin katında gurur vesilemiz olsun inşallah!
Rabbim bizleri, her iki cihanda alnı ak, başı dik durabilen Hak sevdalısı ve Hak hamisi olanlardan kılsın. Âmin!